17-23 Ağustos İbn-i Sina Haftası

Dünyada  ‘Avicenna’  olarak tanınan döneminin ünlü filozofu, bilgini ve tıbbın babası olarak addedilen İbn-i Sina, 17 Ağustos 980’de o zamanlar Buhara olarak bilinen bugün ise Özbekistan sınırları içinde yer alan Afşena kasabasında doğmuş ve 21 Haziran 1037’de İran’ ın Hemedan şehrinde vefat etmiştir. Ölümü üzerinden bin yıla yakın zaman geçmesine karşın, döneminden başlayarak insanlığı ve dünyayı etkilemiş ve etkilemeye devam etmektedir.

Henüz 17 yaşında iken Buhara Emiri Nuh Bin Nasr Samani’nin ölümcül bir hastalığa yakalanan oğlunu iyileştirdikten sonra mükafat olarak Farabi'nin günümüze ulaşamayan “et-Ta'lim üs-sani”adlı yapıtının da yer aldığı saray kütüphanesinden yararlanmak istemiş, 2 yılda kütüphanenin tüm kitaplarını okuyarak ilmini arttırmış ve 19 yaşında hekim unvanını almıştır. “Aletlerin en faydalısı kalemdir. Bir şişe mürekkep bir külçe altından hayırlıdır.” sözü eğitime, okumaya ve kitaplara verdiği önemi göstermektedir.

Yaşadığı dönemde tüm dünyayı etkisi altına almış ve 5 ciltlik  ‘El-Kanun Fi’t Tıb (Tıbbın Kanunu) isimli eseri 7 asır boyunca, Avrupa’da Montpellier ve Louvain'de 1650 yılına kadar tıp alanında temel kaynak eser olarak okutulmuştur. Bu eser hala daha Paris Tıp Fakültesi kütüphanesinde 9 ana kitabın en başında yer almaktadır. Tarihte ilk defa, tıp ve cerrahiyi iki ayrı disiplin olarak değerlendiren İbn-i Sina; cerrahi tedavinin sağlıklı olarak yürütülebilmesi için anatominin önemini özellikle vurgulamıştır. Hayati tehlikenin çok yüksek olması nedeniyle pek tercih edilmeyen cerrahi tedavi ile ilgili örnekler vermiş ve ameliyatlarda kullanılmak üzere bazı aletler önermiştir. İbn-i Sina yaşamı boyunca daha önce tanımlanmamış birçok hastalığın teşhisini koymuştur. Yeri geldiğinde dönemindeki tıp fikirlerine karşı da çıkmıştır. Bin yıl önce dünyada beyin gibi yumuşak dokuların, kemik gibi sert dokuların iltihaplanamayacağı düşüncesi yaygınken bunu reddedip bu dokular da iltihaplanır diyen ilk hekim olmuştur. Nabzın damarların hareketiyle oluştuğunu söyleyen bilge hekim, bu hareketleri sınıflandırmış ve cinsiyete, yaşa, uykuya hatta ruhsal bozukluklara göre bile nabız hareketlerinin değişebileceğini de eklemiştir.

Eserlerinde geçen ‘’Her hastalığı yapan bir kurttur. Yazık ki onu görecek elimizde alet yoktur.’’ sözü bulaşıcı hastalıklara gözle görülmeyen varlıkların sebep olduğunu belirtmesi mikroskobun olmadığı çağda ilginç bir nottur. Teknolojik hiçbir imkanın olmadığı dönemde böyle bir tespitte bulunmak İbn-i Sina’nın döneminin ne kadar ilerisinde olduğunu göstermektedir. ‘’Çok gerekli olmadıkça ilaç kullanma!’’, ‘’Bütün hastalıklar esasen yenilen ve içilen şeylerden ileri gelmektedir.’’ gibi günümüzde önemi daha iyi anlaşılan tavsiyeleri de ilminin ve öngörüsünün ne kadar ileri düzeyde olduğunu göstermektedir.

200’ün üzerinde eseri arasında en ünlüleri El-Kanun fi't-Tıb ve felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma olan 18 ciltlik Kitabü'ş-Şifa (İyileşme Kitabı) ‘ dır. Kitabü'ş-Şifa mantık, tabiiyyat, ilahiyat ve riyazata dair derlemelerden oluşur ve İslam tarihinde ilk defa felsefe ilminin ansiklopedisi olma niteliği taşımaktadır.

İbni Sina, bilimsel tıp araştırmaları yanında tıbbi deontolojinin de önemini vurgulamış ve bunu 'ahlaksızlara tıbbı öğretmeyin' sözleriyle dile getirerek bilim insanının kişilikli ve tavırlı olmalarını tavsiye etmiştir.

Çalışkanlığı ve araştırmacılığı ile bize yol göstererek örnek olan İbn-i Sina ilmini ve kendini tüm dünyaya kabul ettirmiştir. Adı yalnızca ülkemizde değil; Almanya ve Fransa’da da hastanelere verilerek yaşatılmaktadır. Her yıl 17-23 Ağustos haftası çeşitli etkinliklerle İbn-i Sina haftası olarak kutlanmaktadır. Bu haftada düzenlenen etkinliklerle gelecek nesillere İbn-i Sina tanıtılmakta ve de ünlü ve bir o kadar da önemli bilim insanımıza sahip çıkılması hedeflenmektedir. Biz de Medikritik ailesi olarak çağdaş bilimsel metotları kullanarak bilimsel doğruları araştıran ve bunu gerçekleştirirken etik değerlerden ayrılmayan tıbbın babası İbni Sinâ’yı sevgi, saygı ve minnetle anıyoruz.