Acil servislerin yoğunluğuna kan transfüzyonu yükü

Acil servisler akut tanısal tetkiklerin hızlıca yapıldığı ve tetkik süreci devam ederken tedavi protokollerinin başlandığı 24 saat boyunca kesintisiz hizmet verilen sağlık birimleridir. Kan transfüzyonları acil servislerde travma ve akut kan kayıplarında kritik hasta bakımında önemli bir yeri olan tedavi biçimidir. Kan, her biri ayrı fonksiyonları olan spesifik yapılardan oluşmuş canlı bir dokudur. Yapılan kan transfüzyonu ise bir organ naklidir. Kan transfüzyon işlemi diğer tüm doku transplantasyonları gibi ciddi riskleri ve komplikasyonları olan bir süreçtir. Doğru tedavi şekliyle hayat kurtaran kan nakli, yapılacak olan hatalı işlemlerle ölümcül bir silah haline dönüşebilir. Bunun içindir ki transfüzyonu gerçekleştiren hemşire ve hekimin bilgi düzeyi yüksek olması gerekmektedir. Hastaya yapılan transfüzyon sırasında en önemli adım ise yakın vital takibidir. Acil servisler dinamik ve yoğun birimler olması nedeniyle yapılacak olan kan transfüzyonunun amacı kaybedilen kan volümünün yerine konması olmalıdır. Acil servis hekimi kan kaybına neden olan travmalar, aktif gastrointestinal sistem kanamaları gibi hayati risk oluşturabilecek durumlarda gerekli tüm riskleri göze alarak hastaya gerekli olan tür ve ünitede transfüzyon tedavisini başlatmalıdır. Kanın acil serviste kullanımında en önemli nokta uygun endikasyonda doğru seçilmiş kan bileşenlerinin kullanılmasıdır. Ancak günümüzde kronik hastalıkların tedavisi için acil servise başvuruların artması, poliklinik muayenelerinde saptanan anemi, aktif olmayan gis kanamaları ve trombositopeni hastalarının acil servislere yönlendirilerek acil hekiminin tanı koymadığı durumlarda da transfüzyon zorunluluğu kılınmaktadır. Bu durum yoğun olan acil servislerde hasta takip sıklıklarını zorlaştırmakta, komplikasyon görülme sıklığını arttırmakta ve hastaların acil serviste kalış süresini arttırarak acil servislerin hızlı ve etkin çalışma şeklini bozmaktadır.

Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalarda acil servislere transfüzyon ihtiyacı için gelen hastaların ortalama %74’ü anemi, %12’si gis kanama, %7’si koagülasyon bozukluğu, %4’ü trombositopeni tanılarına sahiptir. Ancak acil serviste kan transfüzyonunun önemli bir endikasyonu olan travma oranı sadece %2’dir. Transfüzyonlar aşamasında hastaların acil serviste kan bekleme süresi ortalama 6 saattir. Kan transfüzyonu yapılan anemi tanılı hastaların kan nakli işlemi için ortalama toplam acil serviste kalış süresi 10 saat olarak saptanmıştır. Oysaki acil servisler akut müdahalelerin yapıldığı birimler olmasına rağmen acil olmayan kan transfüzyonları ile akut müdahaleler gözden kaçmaktadır.

Ülkemizde acil servislerde yapılan kan transfüzyonları üzerine yapılan çalışmalarda transfüzyon yapılan hastaların ortalama yaş aralığı 60-62 olarak bulunmuştur. Bu veriler bize kronik hastalıkların artmasıyla beraber kan ve kan ürünlerinin transfüzyonun arttığını göstermektedir. Ancak yapılan transfüzyonların büyük çoğunluğunun acil servislerde yapılıyor olması ciddi bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Yapılan çalışmalar sonucunda ülkemizde acil servislerde yapılan kan ve kan ürünlerinin transfüzyonlarının önemli bir kısmının acil endikasyonu olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu durumun en büyük nedeni olarak hastaların transfüzyon işleminin yapılacağı acil dışı birimlerin çok az olmasıdır. Bazı hastaneler bu işlemler için günü birlik yatışlar yaparken bazıları hafta içi mesai saatlerinde kan transfüzyon ünitelerini kullanmaktadır. Fakat çalışmalarda da görüldüğü üzere ortalama kan bekleme sürelerinin 6 saat gibi uzun olması bu hastaların tekrar acil servislere yönlendirilmesine neden olmaktadır. Yapılan bu yönlendirmeler yoğun olan acil servislerin iş yükünü arttırmakta ve akut müdahale gereken hastalara yeterli zamanın ayrılmamasına neden olmaktadır. Çözüm olarak hastanelerde kan transfüzyon ünitelerinin arttırılması acil önem arz etmektedir.  

Etiketler
acil servis
kan transfüzyonu