Nusret Fişek'in talebeleri nerede?

Toplumlar, zor durumlarla sınandığı zamanlarda durumun üstesinden gelmek için geçmiş deneyimlerine sarılır. Bir sorunun benzerini çözmüş bir formül, büyük olasılıkla mevcut sorunu da çözecektir çünkü. COVİD-19 Pandemisi ile mücadele ettiğimiz bu günlerde sitemizde yer alan “geçmiş zaman” yazılarını da bu minvalde yazmaya çalışıyoruz. Eski güzel günlere yönelik nostalji değil, geçmişten dersler çıkarmak ve önümüzdeki sorunları çözmek hedefimiz. İşte bu yazımızda içinden birçok soruna çözümler bulabileceğimizi düşündüğümüz bir hayat öyküsünü, Dr. Nusret Fişek’i işleyeceğiz.

 

GENÇ CUMHURİYETİN PARLAK GENCİ

Kurtuluş Savaşı komutanlarından Tümgeneral Hayrullah Bey’in ve eşi Mukaddes Hanım’ın oğlu olarak 21 Kasım 1914'te Sivas'ta doğdu. 1932 yılında Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirdi ve İstanbul Tıp Fakültesi’ndeki eğitimine başladı.

Fakülte hayatının ilk senesi 1933 yılında gerçekleştirilen Üniversite Reformu dönemine denk geldi. Dr. Reşit Galip’in yükseköğretim kurumlarının modernleştirilmesi için yaptığı atılım, Fişek için bir hocalık modelini de göstermiş ve akademik bakışını etkilemişti. “Sararmış kağıtlardan” ezbere ders anlatan Darülfünun müderrislerinin yerini alan Alman profesörler, dersini doğaçlama anlatmayı tercih ediyordu. (1) Üniversite hayatını Cumhuriyet’in aydınlanma dönemi içinde geçiren Fişek, fakülteyi 1938 yılında birincilikle bitirdi.

İlk resmî görev yeri Adana Sıtma Enstitüsü kurs tabipliğiydi. Askerlik görevinin ardından Sağlık Bakanlığı Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü'nde Bakteriyoloji şubesi asistanı olarak çalışmaya başladı. 1941 yılında aynı kurumun uzmanlığına, 1943'te de Çiçek Aşısı Servisi uzmanlığına atandı. Bu yıllarda biyolojik standartların ve yerli aşı üretiminin geliştirilmesi ekibine başkanlık etti.

1945 yılında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Bulaşıcı Hastalıklar Şubesi uzmanlığı görevini üstlendi. 1946'da ABD'ye giderek John Hopkins Halk Sağlığı Okulu'nda sağlık yönetimi ve ilişkili disiplinler üzerine çalışmalar yaptı.

1952 yılında Harvard Üniversitesi’nden Bakteriyoloji ve İmmünoloji dalında Tıp Bilimlerinde Doktora (PhD) derecesi aldı. Kendisi; bu unvana sahip olan ilk Türk’tür. Yurda döndükten sonra 1952'de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Enstitüsü'nde asistanlığa başladı, 1955 yılında da uzman oldu.

Temel tıp bilimlerinde iki uzmanlığa sahip olan Dr. Nusret Fişek; 1955 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından Biyolojik Standardizasyon bilirkişisi olarak görevlendirildi. 1958'de Ankara Hıfzıssıhha Okulu'na müdür olarak atandı.

 

SAĞLIK BAKANLIĞINDAKİ GÖREVLERİ

27 Mayıs 1960 İhtilali’nden sonra Sağlık Bakanlığı’nda müsteşarlık görevine getirildi. Mevcut bir bakan olmadığı sırada bir süre vekaleten Sağlık Bakanı olarak da görev yaptı. Sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi konusunda 1960 yılında Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın “sağlık sektörü” kısmını hazırlayarak plancılardan uygulayıcılara kadar birçok insanı eğitti.

Daha sonra kendisiyle birlikte anılacak 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine Dair Kanun işte bu dönemde çıkarıldı. Milli Birlik Komitesi’nin yetkilerinin sona ereceği son günün gecesinde çıkartılan bu yasa, Dr. Refik Saydam'ın ulusal sağlık siyasetlerinden sonra bu alanda Cumhuriyet’in en büyük atılımlarından biridir.

224 sayılı Kanun’un amaçladıkları arasında sağlık hizmetinin ülkenin ücra köşelerine kadar yayılması; köylere ebe, ilçelere doktor, yardımcı sağlık personeli, gerekli araç ve gereç ulaştırılması, halkın sağlık hizmetlerine aktif olarak katılmasının önünün açılması vardı. Fişek, görevde olduğu dönemde çıkardığı Kanun doğrultusunda sağlık teşkilatını seferber etmeye çalışmış ve başta hekimler olmak üzere çalışanları halk ile bütünleştirmeyi amaçlamıştı. Bu kanun kapsamında sağlık hizmetlerine bakışta bir devrim yaratılmıştı. O zamana dek sağaltım (tedavi) hizmetleri ile sınırlı kalan sağlık alanında, koruyucu hekimliği ve çevre sağlığını ön plana çıkartan Nusret Fişek oldu. Halkın sağlık teşkilatı ile ilk teması kuracağı, “Birinci Basamak” diye adlandırılan kurumlardan sağlık ocaklarının da temeli aynı Kanun ile atıldı.

Sağlığı temel bir insanlık hakkı olarak niteleyen Fişek, sağlık sisteminin de toplum temelli örgütlenmesi gerektiğini savundu. Türkiye’de halk sağlığı disiplininin kökleşmesinde önemli adımlar attı. Sağlık teşkilatının görev yaptığı bölgenin ihtiyaçlarına göre örgütlenmesi gerektiğini önerdi. Bunun için öncelikle bölge hakkında veri toplanmalı ve ihtiyaçlar tespit edilerek ona göre hareket edilmeliydi. Bu doğrultuda güvenilir bilginin toplaması gerekiyordu. İlk olarak 1963 yılında yapılmaya başlanan ülke çapındaki nüfus ve nüfus-sağlık ilişkilerini ortaya koyan araştırmalara (Türkiye Nüfus Araştırması) önderlik etti. Alanda uzman kişileri dünyanın birçok yerinden getirterek Enstitü’ye katkıda bulunmalarını sağladı.

Aynı kurumun bünyesinde “Dokümantasyon Merkezi”nin kurulmasını sağlayarak sağlık konusunda önemli bir veri tabanı yarattı.

Türkiye'de hızlı nüfus artışı sorununu ilk fark edenlerden ve bu konuda ilk harekete geçenlerden birisi oldu. 1958-1960 yıllarında yaptığı yerel çalışmalar ile nüfus artış oranı ile sağlık, sosyal ve ekonomik sorunlar arasında bağlantı kurdu. Araştırmaları nüfus arttırıcı politikaların değiştirilmesinde kaynak oldu. Nüfus azaltıcı politikaların dile getirilmesinin dahi yasaklanmış olduğu bir dönemde yürütüldüğü düşünüldüğünde, yapılan çalışmaların değiştirici gücü daha iyi anlaşılmaktadır.

1960'lı yıllarda nüfus ve aile planlaması programlarının kadın sağlığı ve kadın hakları çerçevesinde ele alınarak nüfus planlaması konusunda toplumu ikna etmek üzere kapsamlı bir kampanya başlattı. Gazetelere yazılar yazdı ve bu konuda din yetkililerinin desteğini aldı.

Ayrıca doğum kontrol yöntemleriyle ilgili halk eğitimlerinin hem kadınlara hem de erkeklere yönelik yapılmasını sağladı. Bu çalışmalarının yanında ‘Nüfusbilim Sözlüğü’nün oluşturulmasına önayak olarak demografideki kavramlara Türkçe karşılıklar bulunması için katkılarda bulundu.

 

BAKANLIKTAN ENSTİTÜLERE DOĞRU

Uygulama, hedeflerinin gerisinde kalmış ve Fişek bu mücadelesinde bir süre yalnız bırakılmıştı. Sağlık çalışanlarının 224 sayılı Kanun’un amaçlarına ve felsefesine uygun olarak eğitilememesi, dönemin hükümetlerinin kanunu uygulama konusunda ayak diremesi ve halkın sağlık yönetimine katılımının eksik kalması, karşılaşılan zorluklar arasındaydı.

1965 yılında, o zamana kadar sürdürdüğü Müsteşarlık görevinden alındı. Danıştay kararı ile görevine geri döndü. İkinci defa müsteşarlık görevinden alınıp yine Danıştay kararıyla müsteşarlığa döndü. Görevi sırasında zorluklar yaşadığını ve önünün tıkanmaya başladığını hisseden Fişek, savunduğu değerler konusunda çalışmalar yapabilmek için görevi kendi bıraktı.

Ekibi ile birlikte Sağlık Bakanlığı'ndan ayrılan Dr. Nusret Fişek, 1966 yılında Ankara Üniversitesi Hacettepe Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Halk Sağlığı Profesörlüğü’ne atanarak Toplum Hekimliği Enstitüsü'nü ve Nüfus Etütleri Enstitüsü’nü kurdu.

Hacettepe Tıp Fakültesi’nin kurulmasında ve gelişmesinde büyük katkıları olan Prof. Dr. Nusret H. Fişek, tıp eğitiminin niteliği üzerinde önemle durmuştur. Nitelikli teorik bilgiyi gerekli görmekle birlikte uygulamalı eğitim olmaksızın yetersiz kalacağını düşünmektedir. Ayrıca tüm sağlık personelinin, hizmet verilecek bölgeye ve sağlık hizmetinin niteliğine göre ayrı bir uyum eğitimi programından geçirilmesi gerektiğini de öngörmüştür.

Hekimlerin; yaşam boyu eğitim programlarıyla bilgilerini tazelemeleri, teknolojiye ve bilimsel gelişmelere uyum sağlamaları ve halkın sağlık sorunlarından haberdar olup çözüm üretmeleri gerektiğini düşünmektedir

Prof. Dr. Nusret H. Fişek, sağlık hizmetlerinde hekimin yalnız başına görev yapan biri olmadığını ve çalışma grubuyla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymuş, ekip çalışmasının, çağdaş sağlık anlayışının bir parçası olduğuna dikkat çekmiştir. Sağlık hizmetlerinin örgütlenmesinin ise sigorta sistemine değil, bütçe kaynaklarına dayanması gerektiğini vurgulayarak, bütçeden sağlığa yeterli payın ayrılmak zorunda olduğunu belirtmiştir.

Toplum Hekimliği Enstitüsü'nü 1980'li yılların başına kadar sağlık sistemine 224 sayılı Kanun'un felsefesiyle insan gücü yetiştiren bir kurum haline getirmiştir. Enstitü’nün bu dönemde Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye'ye benzer ülkelerde ciddi bir ağırlığı olmuştur. 1978 yılında Alma-Ata'da toplanan Dünya Sağlık Örgütü konferansı; 1960'ın Türkiye'sinde geliştirilen Sosyalleştirme Kanunu’nun esaslarını tüm ülkelere öneriyordu.

 

HEKİM ÖRGÜTÜNÜN BAŞINDA GEÇEN YILLAR

Toplum Hekimliği Enstitüsü'nü on beş yıl boyunca yönettikten, 1966-1971 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi "Mezuniyet Sonrası Eğitim Fakültesi" Dekanlığı görevini de yürüttükten sonra akademik yaşamındaki son görevi Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanlığı oldu.1983 yılında emekliye ayrıldı.

24 Ocak 1980’de alınan ve 80 Darbesi ile zorla uygulanan özelleştirme uygulamaları, sağlık sistemine de saldırıya hazırlanmaya başlamıştı. Kamuculuk ve önleyicilik odaklı sağlık sistemimiz, hastanın müşteri yerine konulduğu ve sınırsız “sağlık” kışkırtmasının yapıldığı liberal akınlarla yüzleşiyordu.

1983 yılında yaşı dolayısıyla emekli olmasından dolayı ve bu akınlara karşı koyabilecek birikime sahip olduğu için meslektaşlarından bir davet aldı. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı olması için yapılan öneriyi “daha önce hiç görev reddetmediği için” kabul etti (1) ve hekim örgütünün başına geçti.

Nusret Fişek, hekim hakları ile hasta haklarının ayrılmaz olduğunu savunuyordu. Türkiye'de en az 2 kuşak hekimi de bu anlayışlarla eğitti. Görevi devraldığında TTB, hekimlerin haklarını koruma amacıyla hareket eden bir örgüttü. Kapsam olarak bununla yetebiliyordu.

Fişek’in 6 yıl süren başkanlığı döneminde TTB gerek halk sağlığı gerek demokrasi mücadelesinde seçkin bir kurum haline geldi. 80 Darbesi sonrası geniş hekim kitlelerini sağlığa yönelen liberal saldırılara karşı seferber ederken diğer yandan darbenin toplum üzerindeki etkisini göğüsledi.

1980 sonrası toplumu sarsacak şekilde uygulanan idam cezalarına ve ölüm cezalarının yerine getirilmesinde doktorlara görev verilmesine karşı çıktı. TBMM’de onay bekleyen kesinleşmiş ölüm cezası kararlarının yerine getirilmesini engellemekte önemli bir rol oynadı. 1984 yılından beri Türkiye’de ölüm cezası uygulanmadığı düşünülürse Nusret Fişek’in katkıları çok daha değer kazanıyor.

Görevinin son yıllarına kadar hapishanelerin kötü koşullarına, açlık grevlerinde zorla besleme uygulamalarına, adli muayenesi sırasında kolluk kuvvetlerinin odada bulunmasına karşı çıktı. Bu uygulamaları kaldırması için Adalet Bakanlığı’nı harekete geçirdi.

 

HEKİM EYLEMİNİN ÖNDERİ

Göreve geldikten sonra hekimleri seferber eden Nusret Fişek için en önemli eylemlerden biri 1988 yılında gerçekleşmiştir. 4 Eylül 1988 tarihinde Ankara'da toplanan Türk Tabipleri Birliği Temsilciler Kurulu'ndaki konuşmasında “Artık yasalar çerçevesinde iktidar sahiplerini rahatsız edecek toplu hareketlere girişmezsek bunların bir şey yapacağı yok” dedi.

Ertesi gün gazetelerde "Hekim Eyleminin Önderi" şeklinde manşetlerde yer aldı. Bunu takip eden günlerde 2500 hekimin katılımı ile Ankara’da “Beyaz Yürüyüş” yapıldı. Fişek, 1980 sonrası görülmüş en kitlesel sağlık eylemine öncülük etmiş oldu. Bugün hekimlerin meslek örgütü altında birleşmesi sorunsalı konusunda örnek alınarak çözümlenmesi gereken bir olaydır bu.

Fişek’in şu sözleri, bu mücadelede hekim kitlelerine verdiği önemi çok güzel göstermektedir:

Örgütlerin başarısında yöneticilerin payı kuşkusuz büyüktür. Ancak erleri savaşmayan bir ordu nasıl zafer kazanamaz ise üyeleri yönetim ile bütünleşmeyen ve yönetimi sürekli olarak ve yeter düzeyde desteklemeyen, güdülemeyen örgütlerin de başarılı olamayacağı bir gerçektir.”

1988 yılında ‘kansere karşı zakkum uygulaması’na şiddetle karşı çıktı. Kanserli hasta ve yakınlarının yaşadığı panik ortamı ve çaresizlik hissini kullanarak, otlarla geleneksel ilaçları öne çıkararak çıkar elde etmeye çalışan kişilere karşı dönemin hükümeti harekete geçmiyor, neredeyse alan açıyordu. Fişek, örgütüyle birlikte bu çok yönlü destekli saldırı karşısında, ısrarla bilimi ve etik ilkeleri öne çıkardı ve hükümeti bu konuda tavır almaya zorladı.

Türk Tabipleri Birliği, onun başkanlığı döneminde birçok girişime imza attı. Bugün Merkez Konseyi’ne bağlı olarak işleyen kollar onun başkanlığı döneminde kuruldu. Üyelerinin çıkarlarının korunmasının yanında mezuniyet sonrası eğitimin devam ettirilmesi için sertifika programları oluşturuldu. TTB bu dönemde İşyeri hekimliği ve işçi sağlığı uygulamalarında hekimlerin eğitilerek sertifikalandırılması sürecini başlattı.

Sağlık alanındaki 4 meslek odasının bir araya gelerek kurdukları Sağlık Meslek Birlikleri Danışma Kurulu, Konfederasyon oluşumuna giden çok önemli bir adım oldu. Kurul 1990 sonrası süreçte, önce TMMOB’nin katıldığı ‘Meslek Birlikleri Danışma Kurulu’na, daha sonra da sendika ve diğer demokratik örgütlerin katıldığı ‘Demokratik Platform’a dönüşmüştür.

Sağlık Bakanlığı’na bağlı Yüksek Sağlık Şûrası’nda TTB adına üye olduğu dönemde yeni bir ‘Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’ (Tıp Meslek Ahlak Kuralları Tüzüğü) hazırlamış ve kurulun gündemine sokmuştur. Hastalığı nedeniyle her toplantıya katılmakta zorlanan Fişek, durumu Bakanlık Müsteşarı’na iletti. Hastalığının ilerlediği dönemde yapılan ve katılamadığı bir toplantıda önerisi reddedildi.

İlerleyen prostat kanseri hastalığına rağmen mücadelesine devam eden Prof. Dr. Nusret Fişek, 3 Kasım 1990'da prostat kanseri nedeniyle aramızdan ayrıldı.

 

SONUÇ

Gençlik yıllarından beri Cumhuriyet’in aydınlanmacı ve kamucu anlayışları ile hayatını şekillendirdi. 1960 sonrasında siyasal yetkiyi eline aldığı dönem 224 sayılı Kanunu, nam-ı diğer “Sosyalizasyon Yasası”nın mimarı oldu. Birden fazla temel bilim dalında hocalık yaptı. Hayatının son yıllarında hekim örgütünü çok ileri noktalara taşıyarak harekete önderlik etti.

Nusret Fişek’in hayatı, onunla yakından çalışma fırsatı bulan tüm sağlık çalışanları için dönüştürücü bir deneyim oldu. Onu göremeyen kuşaklar için derinlikli bir inceleme, sağlığa ve topluma bakışımızda önemli değişiklikler yaratacaktır.

Bu yazımızı bir giriş olarak değerlendirmekte fayda var. Yoksa böyle büyük bir birikimi tek bir yazıya değil, ciltlere yayılan kitaplara sığdırabiliriz ancak. Hem hocalığı hem meslek örgütü önderliğini hem de devlet yönetimini ve siyasal gücü tatmış bir insanın her yönünden ayrı bir yazı çıkar çünkü. Sitemizde bu yönleri daha da dallandırarak işlemek en büyük dileğimizdir.

Prof. Dr. Nusret Fişek’in hayatından çıkaracağımız çok şey var. Cumhuriyet’in birikimi kendisinde bedene bürünmüştü. “Toplum için hekimlik” felsefesini kuşaklara aktarmayı ve bu konuda somut uygulamalarla halkın sağlığında anlamlı değişiklikler yapmayı başardı. Bize de bu mirası bıraktı.

Siz Nusret Fişek'i öldü bilenlerden misiniz? Doğrudur, 30 sene önce aramızdan ayrıldı kendisi...

Fakat hala sesleniyor bizlere:

 

Müsteşarlığını yaptığı Sağlık Bakanlığı'na sesleniyor, oturttuğu halk sağlığı sistemi ile...

Başkanlığını yaptığı Türk Tabipler Birliği’ne sesleniyor, hekimleri birleştirip önderlik etme tarzı ile...

Hocalığını yaptığı tüm sağlık çalışanlarına sesleniyor, toplumculuk ile birleştirdiği hekimlik anlayışı ile.

 

Nusret Fişek sesleniyor bugüne, kamucu sağlık sistemini yeniden kuralım diye.

Nusret Fişek sesleniyor...peki, talebeleri nerede?

 

 

DİPNOT

1)Halk Sağlığında İz Bırakanlar: Prof. Dr. Nusret H. Fişek, A. Gürhan Fişek

 

KAYNAKÇA

-Prof. Dr. Nusret H. Fişek ve Eylemi, Fişek Enstitüsü

-Prof. Dr. Nusret Fişek: Halk Sağlığı biliminin Türkiye’deki kurucusu, Ali Fuat Kalyoncu

-Tıp bilimleri felsefe doktoru Nusret Hasan Fişek, Yasemin K. Şahinkaya

Etiketler
Türk Tabipleri Birliği