Arif Yayla

Yazarın Yazıları

Çoğumuz karnımızı doyurmak için yaptığımız işe gömülürüz. Varsa yoksa iş! Türlü türlü sorunlar, gereksiz işlemler, asıl işinize yoğunlaşmayı engelleyen angaryalar falan filan. Mesleki sorunların, bütün diğer sorunların ufak bir parçası olduğu gerçeğini çoğu kez anımsamayız bile.

Tıp “fonksiyonel/işlevsel” değil mi ki “fonksiyonel tıp” türedi? Sözün gelişinden anlaşılsa bile “türedi” deyince tıbbın türevi anlaşılmasın diye Türk Dil Kurumu’nun güncel sözlüğünden yardım aldım:

Bir süredir geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarını Medikritik.com sitesinde anlatmaya çalışıyoruz. Daha önce toplumda çok yaygın olan bitkilerle tedavi anlamına gelen fitoterapi ile daha az yaygın olan akupunktur ve homeopati konularını işlemiştik.

Homeopati, "Similia Similibus Curantur" doktrininden kaynaklıdır: “Benzer şeyler benzer şeylerle tedavi edilir.” bizdeki deyimle “Çivi çiviyi söker.” gibi.

Akupunktur, Geleneksel Tamamlayıcı Alternatif Tıp (GETAT) yanıltmacının bir koludur. Bu yanıltmaç da diğer GETAT çeşitleri gibi tıbbın zararına olduğu kadar, akla ve bilgiye dayanan toplumsal düzenekleri de sekteye uğratır. Bu sekte akupunkturun kendisinden vahimdir.

Konumuz Geleneksel Tamamlayıcı Alternatif Tıp (GTAT). Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yoğun ilgi var alternatif tıp denen olguya ve bu nedenle potansiyel kullanımının farkında olmak hekim ve eczacılar açısından bir zorunluluk.

İlaç-ilaç/madde geçimsizlikleri MEDULA reçete sistemine yamanmalı. Yani moda deyimle entegre edilmedi. Ne demek istediğimi bir oyunla anlatmaya çalışayım:

Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS), aynı zamanda Motor Nöron Hastalığı (MNH) olarak da anılan, merkezi sinir sisteminin omurilik ve beyin sapında, motor sinir hücrelerinin kaybından ileri gelen bir hastalıktır. Bu hücrelerin kaybı kaslarda güçsüzlük ve erimeye yol açar. Zihinsel fonksiyonlar ve bellek ise bozulmaz.

44 yıldır eczacılık yapıyorum. Buralara çobanlıktan geldim (şaka yapmıyorum).Mesleğimle ilgili kurum ve kuruluşlarda önemli görevler üstlendim.

“Dostun bahçesine bir hoyrat girmiş,
Korudur hey benli dilber korudur;
Gülünü dererken dalını kırmış,
Kurudur hey benli dilber kurudur.”


Atilla İlhan “Hiç kimse kendi düşün konforundan ödün vermiyor” diye yazmış. Düşündüm de yaşadığımız sürece cuk oturmuş! Nasıl mı?