Alkışlardan geldiğimiz cinayet kahkahaları

Sağlık çalışanlarına şiddet ya da hakaretten sonra artık yeni bir boyut ortaya çıktı, ekranlarda bunu masumlaştırmak.

Öğrenciliğimle birlikte tam 10 sene boyunca sahada çalıştım. Kendi yaşadıklarımdan mı başlamalıyım, meslektaşlarımıza yapılan saldırılardan mı başlamalıyım, televizyon dizilerindeki sağlık çalışanlarına şiddeti normal hale getirme saçma sapan girişimlerinden mi başlamalıyım, programlardaki insanlık dışı kahkahalardan mı başlamalıyım, nereden başlamalıyım bilmiyorum.

Her seferinde artık tekrarı yaşanmamalı diye beslediğimiz umutlarımız boşu boşuna mıydı?

Geride bıraktığımız alın terimizin, emeğimizin karşılığı bu muydu?

Çalışan arkadaşlarımı düşünüyorum; kimisi çocuğunu hasta bırakarak işe geliyor, kimisi hasta annesini bırakıyor, kimisi ailevi sorunlarından ötürü yıpranan kendi psikolojini yok sayıyor ve onlarca insana yardım etmeye, umut olmaya çalışıyor.

Hangimiz şiddeti hak ediyoruz?

Hangimiz tehdidi hak ediyoruz?

Hangimiz küfürleri hak ediyoruz?

Hangimiz düne kadar devamı kesilmeyen alkışlardan sonra, bugün cinayet kahkahalarını izlemeyi hak ediyoruz?

Tek bir şey istedik; güvenli kurumlarımızda, okullarımıza ve mesleklerimize başladığımız o ilk günlerden bugünlere kadar aldığımız bilgileri, toplumumuzun sağlığı için etkili ve doğru bir şekilde kullanmak.

Her ortamda bunu hep dile getirdik. Bundan hiç yorulmadık, hiç de yorulmayacağız. Tüm siyasi partilere, tüm derneklere, tüm yayın kuruluşlarına defalarca bu sorunlar ve yanlışlar için yazılar yazıldı, çağrılar yapıldı. 15 Nisan 2020'de malum pandemi gündemiyle emeğimiz biraz olsun görüldü ve “Sağlıkta Şiddet Yasası” çıkarıldı. Bu süreçte biz sağlık çalışanlarının özverisinin, emeğinin konuşulmasının yanında yasa da çıkınca, evet bu sefer oluyor galiba, dedik. Umudumuz kısa sürdü. Yeniden; hekime, hemşireye, çalışanlara saldırılar, hakaretler haber olmaya devam etti, üzerine üstelik bu hassas dönemin özverileri yok sayıldı. Son olarak ünlü televizyoncu olmasının yanı sıra bir hukukçu olan Armağan Çağlayan'ın ekrana çıkardığı konuğun, öldürdüğü hekimi anlatması, çok hoş bir durum gibi alışkanlık yaptı demesi ve Armağan Çağlayan'ın o kahkahası…

Tepkiler üzerine bir açıklama ve özür geldi, fakat bir şey hala anlaşılmadı. Biz özür dilenmesini istemedik, istemiyoruz. Biz bu tarz konularla gündeme gelmek de istemiyoruz, teşekkür edilmesini de beklemiyoruz. Bu yayınların, bu programların derhal yayından kaldırılmasını ve tekrarının yapılmamasını istiyoruz. İnsanların günler sonra bile izlediğinde bilinçaltına şiddet yükleyebilecek olan bu programların artık ulaşılamaz olması gerekmektedir. Bu bağlamda devletimiz yetkili kurumlarıyla buraya el atmalı ve bu yayınları kaldırtmalıdır.

Bu hafta için iki küçük dipnotum var.

Birincisi Türk Tabipleri Birliği için:

Alakası olmayan birçok konuya ilişkin açıklamalar yapan, hafızalarda “kime neye hizmet ediyor” diye gereksizce bir sorgulamaya yol açan Türk Tabipleri Birliği, sağlıkta şiddet yasasının çıkmasının ardından “Sağlıkta Şiddet Yasası, Türk Tabipleri Birliği’nin kazanımıdır.” diye bahsetmişti, fakat bu konuyla ilgili adeta kayıp…

İkinci dipnot:

Cumhuriyetçi Hekimler 2. Başkanı Hikmet Çevik'e, bir büyük teşekkür... Sosyal medya hesabından, “Dava açmak için bir avukat ordusu ile konuyu inceliyorum. Bu paylaşım mutlaka hukuk tartısına çıkacak. Kimse unutulacak zannetmesin.” paylaşımını yaptı. Bu konuyla ilgili hassasiyeti, duyarlılığı ve eyleme dönüştüreceği sözleri için kendisine çok teşekkür ediyorum. Bu mücadeleyi hep birlikte kazanacağız.

 

 

 

Etiketler
sağlık çalışanlarına şiddet