Aile Hekimleri: OHAL dönemi gibi önlem almalıyız

Medikritik editörü ve AHEF basın komisyonu üyesi Demet Turgut, Aydınlık muhabiri Füsun İkikardeş'e konuştu. İşte o röportajın satır başları

Salgın kapımıza dayandı. Bilen bilmeyen pek çok kafadan pek çok sesi de beraberinde getirdi. Onlar bol keseden atadursun, biz kulak asmadık, iş yapanlara kulak verdik. Sağlık ordumuzun pırıl pırıl iki genç aile hekiminin karşısına oturduk, işin içyüzünü birinci basamaktan öğrenmeyi yeğledik

Kahramanlarımız Dr. Demet Turgut ve Dr. Cumhur Özdemir. Öksürsek hapşırsak ateşlensek ilk koştuğumuz, adı üstünde birinci basamak sağlık hizmeti kapımız ASM’lerdeki can aile hekimlerimiz. İkisi de kısa adı AHEF olan Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Basın Yayın Komisyonu üyesi. Dört yıllık hekim olan Dr. Demet Turgut, aynı zamanda Medikritik sağlık portalının editörü. Dr. Cumhur Özdemir ise beş yıldır aile hekimi, bunun 3,5 yılında Ağrı’da görev yapmış. Korona günlerinde kimlere güvendiğimizi bilelim dedik. Sordukça sorduk, anlattıkça anlattılar. İçimiz ferahladı, derin bir nefes aldık.

SALGIN HASTALIK AŞI DEMEK

  • Salgın hastalıklar hakkında ne tür eğitim almıştınız?

DR. DEMET TURGUT- Temel bilimler olarak mikrobiyoloji ve halk sağlığı derslerinde bulaşıcı hastalıklarla ilgili temel eğitimleri alıyoruz. Sonrasında, klinik dersler arasında enfeksiyon hastalıkları stajında da bu eğitimleri alıyoruz. Aile hekimiyken de bulaşıcı hastalıklarla ilgili olarak aşı takvimi, izlemlere ilişkin eğitim alıyoruz. Rutin aşılama Aile Sağlık Merkezleri’nde (ASM) yapıldığı için buna hakimiyet gerekiyor. Bulaşıcı hastalık (kızamık, su çiçeği) tespit edildiğinde bunun bildirimi yapılması zorunlu.

  • İlk tespitleri siz mi yapıyorsunuz?

DT- İl Sağlık Müdürlüğü sürekli olarak bunlarla ilgili rehberlik ediyor, beyanlar gönderiyor. Böyle bir vaka çıktığında ne yapılması gerektiğini bildiriyor, tespitleri yapılıyor. Aynı zamanda il ve ilçe sağlık müdürlüklerinde, herhangi bir bulaşıcı hastalık vakası çıktığında da filyasyon rapor edilir.

  • Filyasyon nedir?

DT- Mesela Suriyelilerde, aşılı çocukları olmadığı için kızamık vakası tespit edildiğinde eve kadar gidiliyor, muayeneleri, tespitleri yapılıyor, ailede aşısız olan herkese aşı yapılıyor. Kızamık vakası olan çocuklardan kan ve idrar tahlili alınıyor. Apartmanda aşısız olanlar aşılanıyor. Benim Esenler’de en çok filyasyona çıktığım vaka kızamıktı.

  • Ağrı’da da böyle yakın takip var mıydı?

DR. CUMHUR ÖZDEMİR- Tabi. Ağrı’da en çok filyasyona çıktığımız vaka, kuduz vakasıydı. Çok başıboş köpek vardı. Filyasyona sadece kuduz için çıktığımı söyleyebilirim. Bulaşıcı hastalığa karşı önlemler alınıyor. İl ve ilçe sağlık müdürlükleri bu konuda olabildiğince önlemlerini alıyor.

BİLGİ SAHİBİYİZ KONUYA VAKIFIZ

  • Koronavirüs tehlikesine karşı bilgi, birikim ve altyapı örgütlenmesi hazır diyebilir miyiz?

CÖ- Bir bulaşıcı hastalığın hangi sebeplerden kaynaklandığını tespit edip raporlamak, başka bir deyişle kaynak arama çalışmasıdır.

DT- Sağlık Bakanlığı adına il ve ilçe sağlık müdürlükleri tarafından belli kanallarla besleniyoruz. Bütün hastanelere ve bize (ASM’lere) bir yaklaşım algoritması gönderildi. Bu rehber ışığında zaten vakalara nasıl yaklaşmamız gerektiği konusunda bilgi sahibiyiz. Konuya vakıfız.

  • Bir dil birliği var yani...

DT-Tabii 81 ildeki bütün sağlık kuruluşlarına aynı algoritma gidiyor.

  • Özellere de gitti mi?

CÖ- Yaklaşım algoritması bütün sağlık kuruluşlarına verildi. Özel ve kamu hastanelerine, birinci basamak sağlık hizmeti verilen ASM’lere, il ve ilçe sağlık müdürlüklerine, her yere.

BAKANLIĞIMIZ BAŞARILI

  • Koronavirüs ilk olarak geçen Aralık ayında başgösterdi. Duyduğunuzda bize de gelebilir, dediniz mi?

CÖ- Korona vakası ilk olarak Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıktı. O bölgede ilk olarak deniz ve hayvan ürünlerinin satıldığı bir pazardan yayıldı. Vakalarda ilk olarak üst solunum yolu enfeksiyon belirtileri çıktı. Ateş, öksürük, hapşırma... Sonra pnömoni (zatüree) etkileri ortaya çıktı. Bu açığa çıktığında, bizlerin aklına korona virüs gibi ölümcül ve yaygın bir şey gelmemişti. Ama tabii koronavirüs tanısı aldıktan ve bu kadar ciddi olduğunu öğrendikten sonra damlacık yoluyla yayılacağını bilince, tabi ki bizde de ortaya çıkabileceğini öngördük. Çünkü acil önlem alınması gerekiyordu.

  • Zamanında harekete geçtik mi?

CÖ- Hapşırmayla, öksürmeyle, hava yoluyla bulaştığı için yayılması çok kolay. Bunun için ciddi tedbirler alınması gerekiyordu. Mesela İtalya, bu tedbirleri almakta çok geç kaldı. İtalya örneği gözümüzün önünde. İtalya’da bir sürü vaka oldu ve topluma yayıldıktan sonra ülke karantina altına alındı. En başta alınsaydı böyle olmayacaktı. Ama bizim Bakanlığımız bu açıdan gerçekten çok başarılı çalışmalar sürdürüyor.

KORONA DÜNYAYI DEĞİŞTİRİYOR

  • Önlemler sizce yeterli mi?

DT- Türkiye’de ilk vakada okullar tatil edildi, futbol maçları seyircisiz oynatılıyor. Bakanlık çok hızlı hareket etti. Yurtdışından gelenleri karantinaya aldı. Çok doğru! Biz daha fazlasını istiyoruz. İnsanların toplu olarak bir araya gelmeleri engellenmesi doğru bir karar, ama AVM’ler, kafeler dolu. Buna bir OHAL dönemi diyebiliriz. Böyle de olmak zorunda. Katı bir disiplinle bunları yapmazsak, topluma bu insiyatifi bırakırsak, evinizde durun dediğimiz insanlar denetime tabi olmazsa evlerden yine çıkacaklardır. Hastanelere gidebilirler mesela, ama çok riskli.

CÖ- Dün Umre’den dönen vatandaşlarımız için karantina kararı alındı. Hepsi havalimanında karşılandı, yurda yerleştirildi, kuluçka süresi olan 14 gün boyunca karantina altında kalacaklar. Havalimanında karşılanan yolcuların hepsi karantinaya alındı, bunu söyleyebiliriz. Bakanlık çok doğru bir karar aldı. Evden çıkmayın, dense bile evde oturmayacaklardı.

Kültürümüzde umreden gelen insanları ziyaret var. Umreden gelenin evi ana baba günü olur. Dönen kişi kutsal toprakları anlatır, yaptığı ibadeti anlatır, Mekke’yi Kabe’yi anlatır. Dinlemek için hevesle giderler. O evde ziyaret görev gibidir. Ama şu dönem hiç doğru değil. Karantina çok doğru karar.

ÇOCUKLARA PANİK YAŞATMAYALIM

  • Vatandaşta panik var mı?

DT- Var. Panik aslında stres yaratıyor ve bu da bağışıklık sistemini olumsuz etkiliyor. Şu an bağışıklık sistemimizi güçlü tutmamız gerek. Yetişkin sorumluluklarımızı almamız lazım. Çocuklarımıza bu paniği yansıtmamamız, travma oluşturmamamız lazım. Önceki salgınlarda belki daha çok insan öüyordu ama sosyal medya üzerinden panik bu kadar büyütülmüyordu. Televizyon kanallarında da çok yanlış yönlendirmeler olabiliyor. Pek çok konuşmacı, kendi konusu dışında ahkam kesebiliyor. Kendi kitapları satılsın diye bilimdışı çıkışlar yapıp insanları yanlış yönlendirebiliyorlar. Bakanlık tarafından bunların engellenmesi gerektiğini düşünüyoruz. 

  • Size gelen hastalara nasıl yansıyor?

CÖ- İnsanlarda korku yaratıldı. Bu korku, çok basit şikayeti olan insanları sağlık kuruluşlarına yönlendirdi. İki öksürükle gelen, burnu akan, hapşıran insan ASM’lere, hastanelere geliyor. Riskli bölgeler buralar, hafif şikayeti olan insanlar bile burada hasta olur. En çok korktuğumuz taşıyıcı olmak. İnsanların 14 gün boyunca sosyal hayata karışmamasını tavsiye ediyoruz. Evlerinden mümkün olduğunca çıkmasınlar.

Koronavirüs grubundan Kovid-19’dan önce SARS, MERS dediğimiz türlerde de çok vaka kaybı olmuştu. Kovid-19, mutasyon türünü gösteriyor. İnsanın insandan farkı olduğu gibi virüs, virüsten farklı. Kovid-19 yeni bir tür. Bir virüsün canlı hücreye girdikten sonra artması çok kolay. Virüsler canlı bir ortama ihtiyaç duyar. Hücre içinde çoğalabilirler.

AŞI REDCİLERİNE KARŞIYIZ

  • Bizde aşılama ne durumda?

DT- Türkiye’de salgın hastalıklara karşı aşılama çok iyi durumda. Rutin aşı takvimimiz var ve bebek çocuk aşıları ücretsiz yapılıyor. Bu aşılar sayesinde dünya ölçeğinde görülen pek çok salgın hastalığa darbe indirdik. Çiçek bitti, veba bitti, su çiçeği bitti, kabakulak, kızamık, çocuk felci... bunları biz zaten Türkiye’den silmiştik. İnfluenza dediğimiz bir domuz gribi salgını geçirdik. Bunlarda da çok fazla vaka kaybettik. Koronavirüs ilk değil. Yani, salgın hastalıkların ilkini yaşamıyoruz. Burada büyük tecrübe var. Aşılamalar çok büyük önem arz ediyor. Özellikle aşı redciliğinin bu kadar arttığı bir dönemde, koronavirüsle birlikte aşılamanın ne kadar önemli olduğunu topluma idrak ettirmiş olduk. Koronavirüse karşı en etkili tedavi de aşısının bulunması olacaktır. Bilim camiasında bu çalışmalar sürüyor. İyimser bir düşünceyle 6-12 ay içinde bu aşının üretileceğine inanıyoruz.

  • Yetişkin aşıları kişinin tercihine mi bağlı?

DT- Erişkin bağışıklama dediğimiz aşılar da var. Kanser, KOAH, kalp, diyabet gibi kronik hastalıkları olan yetişkinlere kışa girerken zatüree ve grip aşısı olmalarını öneriyoruz, kaçırmamaya da çalışıyoruz. Bunun dışında gebelik döneminde tetanos aşısı yapıyoruz. Kuduz aşıları, şüpheli bir durumda yapılıyor. Hepatit aşısı var, üç doz halinde yapılıyor. Aşı takviminde yok, önerilen aşılar bunlar. Risk grubundakilerin aşılarını devlet karşılıyor.

  • Aşı redcileri bu dönemde azaldı mı?

CÖ- Aşı karşıtlığı sempozyumları yapılıyor. Bunların bakanlık tarafından engellenmesi gerekiyor. Koronavirüs döneminde bunun ne kadar ciddi bir pandemi olduğunu, aşı reddinin bu salgının çok tehlikeli bir noktaya götüreceğini görmeliyiz. Aşı içerikleriyle ilgili cıva içeriyor diye yaygara kopartılması son derece gereksiz. Biz dışarıdaki yemeklerden cıva, aluminyum almıyor muyuz? Aşı, otizme yol açar da başka bir şehir efsanesi... 1998 yılında İngiltere’de 12 aile çocuklarına aşı yaptırdıktan sonra otizm gördüklerini söylüyorlar. Lancet dergisi de bunu makale olarak yayımlıyor ama yıllar sonra kaldırıyor. Oysa bu tespitin bir deneyi yok. Bilimin böyle safsataları olmaz! Ya da yabancı ülkeden aşı geliyor diyorlar. Buna karşı fikir, aşı hiç olmasın demek değil. Doğrusu, yerli aşı üretimi olmalı demektir. Bilim camiası da fedakarca bu çalışmaların içindedir.

TIBBİYELİ HİKMET’İN İZİNDE

DT- Dünyanın geçirdiği ilk salgın hastalık değil bu. Dünyamız, tarih boyunca çok fazla salgın hastalık dönemleri gördü. Veba, Avrupa nüfusunun neredeyse yarısını sildi. Çiçek hastalığı da öyle. Anadolu’da Kurtuluş Savaşı sonrasında bulaşıcı hastalıklardan ölenlerin sayısı, savaşta ölenlerin sayısından çok daha fazlaydı. Savaş koşullarında zaten bulaşıcı hastalıklar çok yayılmıştı. Kurtuluş Savaşı sonrasında, Cumhuriyetin kurulmasıyla halkçı bir sağlık politikasıyla 200 kadar sağlık personeli Anadolu’yu gezerek aşılama yaptılar. Bunlardan biri de Hikmet Boran’dı. Tıbbiyeli Hikmet Boran ve ekibi Anadolu’yu gezerken, tifo, tifüsden ölen sayısı çok fazlaydı. 14 Mart’ın Tıp Bayramı olarak kutlanmasında adı geçer. İngilizler İstanbul’u işgal ettiğinde, Tıbbiye-i Şahane’de, yani şimdiki Marmara Üniversitesi olan Haydarpaşa’daki ikiz kulelerinde 14 Mart günü Türk bayrağı sallandırıyorlar. O günden bugüne 14 Mart Tıp Bayramı olarak kutlanıyor. Tıbbiyeli Hikmet, Anadolu’yu aşılarken, tifüs aşısını kendi üzerinde deneyerek vefat ediyor. Böyle de bir fedailik öyküsü var. O zamanki koşullarda Anadolu halkının bulaşıcı hastalıklardan korunmasında çok büyük katkı sağlıyorlar.

HER ŞEYDEN ÖNCE SABUN

  • Koronavirüsden nasıl kaçarız?

DT- Önceliği aşıya vermemiz gerek. Önleyici tedbir olarak sabun ve el yıkamak en etkili yöntem. Sabun, virüsün dış çeperini kimyasal olarak parçalayarak suyla birlikte elden gitmesine sebep oluyor. Etkili bir şekilde ellerimizi yıkadığımızda bu virüsü ellerimizle yüzümüze götürmemiş oluyoruz. Bunun dışında, aşı çalışmalarına paralel olarak antiviral dediğimiz virüs karşıtı tedavi yöntemleri, ilaçları var. Antiviraller karıştırılarak koronavirüs üzerinden bir tedavi yolu deneniyor. Bunlar deneysel çalışmalar.

  • Aşı yok, tedavi henüz saptanmadı. Şu an önleyici tedavi nedir?

CÖ- İzolasyonlar ve karantinayla salgının önünü kesmek. Toplumda bilinci artırmak, sağlık okur yazarlığını artırmak, evlerde kalmak.

n Sizin koruyucu tedbirleriniz var mı?

DT- ASM’lerin dezenfekte edilmesini, koruyucu malzeme ihtiyacını bildirdik. Bakanlık da olumlu yanıt verdi. Eldivendi, maskeydi hepsi gönderilecek, ASM’ler temizlenmeye başladı.

ASM’LERDE BİRİKMEME ÖNLEMLERİ

ASM’lerde koronavirüs tanısı koyamayız. En fazla şüphelenebiliriz. Çünkü bizde tanı kiti yok. Her ilde belli başlı merkezlerde var. Şüpheli hastaları buralara göndeririz.

  • ASM’ye gelen gebe, çocuk izlemlerimiz, bebek izlemlerimiz var. Ayrıca 65 yaş üstü gelip de ilaç yazdıran hasta gruplarımız vardı, artık eczanelerden doğrudan ilaçlarını alabilecekler. AHEF olarak kronik hastalıkları olanları, ASM başvurusu yapmadan doğrudan eczaneden almaları yönünde bir kararname çıkartılmasına önayak olduk. Kararname onaylandı, artık yürürlükte. *Bazı kronik hastalık ilaçları, uzman hekimler tarafından raporlanıyordu, biz de 3 ayda bir raporunu görüp ilaç yazıyorduk. Raporlar bu yıl Temmuz ayına kadar uzatıldı.
  • Hamile olan, süt izni olan kamu personellerinin idari izinli sayılması için girişimde bulunduk, kabul edildi. 16 MartÅftan itibaren 12 işgünü izinli olacaklar. Çocuklu aileler de çocuklarını getirmeyecek.
  • Çocuk, gebe, bebek, aşı izlemlerimiz başlıca görevlerimiz. AHEF yönetimi Bakanlıkla görüşüyor. Bu süreçte perfomansa tabi olmamasını talep edebiliriz. MHRS dediğimiz sağlık portalında gebe izlem, çocuk izlemlerin de randevuya açılmasını öneriyoruz. Hastaları bir araya getirmemiş olacağız.

Yeni yorum ekle

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.