
Mesela geçtiğimiz günlerde getirilen 43 yaşındaki Ahmet abi ve annesi 78 yaşındaki Gülizar teyze… Gülizar teyze pozitif çıkınca bir ambulansa bindirip götürdüler. O esnada Ahmet abi bir camın ardından annesinin gidişini izliyordu. Bir evlat, annesine ambulansa kadar bile eşlik edemiyordu. Camın ardında öylece bakarken belki de son defa görüyor olma hissini yüzünden okuyabiliyordum. Her gün hastaneyi arayıp annesi hakkında bilgi istiyor ve öğrendiklerimi Ahmet abiyle paylaşıyorum. Her konuştuğumda “Acaba bugün kötü bir haber verecek miyim?” tedirginliğini yaşıyorum.
Her sabah saat altıda uyanıyorum. Evden çıktığımda eşim ve çocuğum uyuduğu için sabah görüşemiyoruz. Yurda vardığımda kahvaltıları kontrol ediyor, herhangi bir eksik varsa tamamlamaya çalışıyorum. Saat ona kadar süren kahvaltıdan sonra ara öğün dağıtımına, öğle yemeğine, yine ara öğüne ve akşam yemeğine eşlik ediyorum. Ofise gidemediğim için tüm işlerimi yurttan takip ediyorum. Muş dışında Bitlis, Siirt ve Şırnak da yürütülen faaliyetleri de kontrol ediyor, bunları genel merkezle paylaşıyorum.
Akşam yemeğini dağıttıktan sonra günlük faaliyetler ile ilgili raporları gönderip saat sekizde evde oluyorum. Dört yaşındaki oğlum her zamanki gibi beni kapıda bekliyor. Eskiden onu kucağıma alır ve öptükten sonra içeri girerdim ama şimdi hemen balkona kaçıyor, kıyafetlerimi çıkarıp koşa koşa banyoya gidiyorum. Durum ne olursa olsun, ne kadar tedbir alırsak alalım, bulunduğumuz alandan dolayı oğlumdan olabildiğince uzak duruyorum. Geçenlerde annesine “Babam artık beni sevmiyor, benimle oynamıyor.” demiş. Durumu anlatmaya çalışsak da nafile. Eskiden gün içinde defalarca annesine aratırdı, artık benimle konuşmuyor.
Yarın sabah yine yurda gideceğim. Yeni misafirlerimiz gelecek ve uğurlayacağımız konuklar olacak. Gelenlerle tokalaşmayıp gidenlere sarılmayacağız. Misafirlerimiz bizi giydiğimiz o kıyafetler içinde görünce ürkmeye başlayacak fakat yavaş yavaş alışacaklar. Yüzümüzü göremeyen çocuklar başta çekingen davransa da verdiğimiz oyuncaklarla gönüllerini almayı bileceğiz.
Şimdi uyumam lazım. Sabah kahvaltıyı dağıttıktan sonra ilk işim yeni gelen dört kardeşe oyuncaklar götürmek olacak. Gün içinde yaptığımız beş öğünlük dağıtım büyüklerin ihtiyacını karşılıyor fakat çocukların daha fazlasına ihtiyacı var. Dört kardeşi otuz metrekare alanda tutabilmem için bulabildiğim en güzel oyuncakları götürmeliyim.
Şimdilik zor günlerden geçiyoruz fakat bir sabah uyandığımızda her şey bitmiş olacak.
Baran Akar, Kızılay çalışanı. Bugüne kadar Baran ve arkadaşları, 139 noktada gözlem altına alınanlara 1 milyon 700 bin öğün sıcak yemek ulaştırdı.