Canan Karatay tarım konusunda yanılıyor

Öncelikle şunu belirtmek isterim,  Canan Hoca ile yarışmak gibi bir niyetim yok,
haddim de değil. Ancak Sayın Hocam benim yaklaşık  50 yıldır uğraştığım, üzerine mastır
eğitimini aldığım tarım ve bazı tarım ürünleri 
konusunda akla ve gerçeğe uymayan beyanlarda bulunduğu için açıklama
yapma gereği duydum.

            İlk olarak,
Sayın Karatay hibrit buğdayı hakkındaki hatalı bilgilerden bahsetmektedir.
Buğday ve baklagillerin açık tozlaşma için hibritleme yapılması mümkün
değildir. Buğdayda ıslah çalışması yapılır ve bu işlem uzun yıllar alır.
Örneğin, ıslah çalışması ile sabit yeni bir buğday çeşidi oluşturmak 14-15 yıl
sürer. Yine buğdayın kromozom sayısının değiştirildiğine dair akla ziyan
açıklamaları bulunmaktadır. Buğdayın kromozom sayısı (2N) 14-28-42’dir. Hiçbir
zaman 48-49-50 olmadı. Birazcık genetik biliminden haberi olan birisi, bir
canlının kromozomunun artırılıp eksiltilemeyeceğini bilir.

            Yine buğdayla ilgili başka bir açıklaması buğdayın bünyesinde bulunan glüten proteini ile ilgilidir. Bu proteinin insan bağırsaklarına yapışıp bağırsakları tahrip ettiğini söylemektedir. Bu işi bilen değerli bilim insanları, bazı insanlarda glüten alerjisi olduğu ve bu nedenle çölyak hastalığına yakalandıklarını açıklamıştır. Bu sebepten dolayı buğdayın herkes için zararlı olacağı söylemi hatalıdır. Biz tarımcılar, buğdayın kalitesini bünyesindeki glüten proteini düzeyi ile ölçeriz. Ayrıca glütenin oluşumunda bulunan glütamin aminoasidinin çok önemli fonksiyonları olduğu bilim insanlarınca açıklanmaktadır.

            Değerli
hocamız, gavulca (kara kılçık) ve siyez buğdayından yapılan ekmeklerin
tüketilmesini önermektedir. Bahsedilen 
buğday çeşitlerinin verimi  ve
protein düzeyleri son derece düşük olup, kardeşlenme kabiliyetleri olan eski
buğday çeşitlerindendir. Bu buğday çeşitlerinin ülkemizde yaygın olarak
yetiştiriliyor olması AB, ABD ve Rusya gibi buğday ihracatçılarını memnun
etmektedir. Her konuşmasında halkını düşündüğünü açıklayan Sayın Hocamız bu
şekilde mi halkını düşünmektedir?

            Yine 1 Ocak
tarihinde katıldığı bir televizyon kanalında ki programda bağırsakları bozan
maddenin lektin proteini olduğunu açıklamıştır yani glütenden vazgeçmiştir.
Bildiğimiz kadarı ile lektinin hücrelerimizde önemli fonksiyonları vardır,
bütün tahıl ve baklagillerde bulunmaktadır.

            Canan Hoca
sık sık soya fasulyesindeki yalancı östrojen hormonundan bahsetmektedir.
Yalancı östrojen hormonu ne ola ki? Bütün tohumlar çimlenme esnasında
bünyelerinde östrojen hormonu oluşturmaktadır. 
Bu nedenle bira ve votka % 0,2-3 oranında östrojen hormonu içermektedir.  Canan Hoca östrojen hormonunun zararlarını
açıklarken bu içkilerin erkeklere zararlı olduğunu açıklamalıdır (tabi
biliyorsa).

            Benim
takıldığım başka bir konu ise Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO)
meselesidir. Canlılarda ıslah çalışmasında biyoteknolojik bir yöntem olan gen
değiştirme işlemi çok gerilerde kalmaktadır. Bu konudaki yeni teknolojiler
mutasyon ve CRISPR biyoteknolojilerdir. Kaldı ki genetiği değiştirilmiş
ürünlerin tüketilmesi ile sağlığını kaybetmiş bir insana dair dünyada geçerli rapora
rastlanmamaktadır. Kıymetli hocamıza soralım; şeker hastalarının kullandığı
insülin hormonu nerden elde edilmektedir? Hocamız bizimle muhatap olmayacağı
için yine sorumuzu biz yanıtlayalım, genetiği değiştirilmiş mayadan ve bir
bakteriden elde edilmektedir.

            Başka
bir konu hibrit tohumlardan elde edilen gıdaların zararlı olduğu konusudur.
Bildiğimiz kadarı ile gelişmiş ülkelerde 1900’lü yılların başından bu yana,
ülkemizde ise 1950’li yıllardan beri sebzecilikte ve mısır tarımında hibrit
tohumlar kullanılmaktadır. Sayın Hocamıza soralım; bunun ne gibi zararları
olmuştur? Bilimsel olarak açıklamalıdır. Kusura bakmasın ama hibrit tohumdan
üretilen ürünlerin zararlı olduğunu savunmak kadar hatalı bir söylem olamaz.

            Beslenme
önerilerinde hep organik olanlarından bahsetmektedir, sanki insanlar
inorganikle besleniyor. Bitkiler, inorganik maddeleri organik maddeye çeviren
canlılardır. Yani cansızlardan canlı üretmektedir. Aslında onun demek istediği
gelişmiş ülkelerin, geri kalmış ülkelerin tarımsal üretiminin gelişmesinin
önünü kesmek için icat ettiği tarımsal üretim şeklidir. Yani organik tarım,
emperyalist ülkelerin mazlum uluslara dayattığı bir tarımsal üretim şeklidir.

                                                                                                           

Süleyman YURDDAŞER
Ziraat Yüksek Mühendisi/Bursa

Yeni yorum ekle

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.