Diş hekimliği fakültelerindeki kontenjanların kontrolsüz artması ileride nasıl sorunlar doğuracak?

Son yıllarda diş hekimliği eğitimi alanında üniversite öğrenci kontenjanlarında kaygı verici artışlar yaşanmaktadır. Diş hekimleri, plansız bir şekilde açılan diş hekimliği fakülteleri ve artan kontenjanlar dolayısıyla diş hekimliği eğitiminin niteliksizleşmesinin yanında, iş bulma olanaklarının zorlaşması ve çalışma şartlarının daha da kötüleşmesi sorunu ile karşı karşıya.

Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK)’nun verilerine göre, 2002 yılında 19 olan diş hekimliği fakülte sayısının bugün 95'e çıktığı görülmektedir. Şuan 95 diş hekimliği fakültesinin 66’sında eğitim verilmekte ve gelecek yıllarda diğer fakültelerde de eğitime başlanması planlanıyor. 2005 yılında diş hekimliği fakültelerinde 960 olan kontenjan sayısı günümüzde faal olan 66 fakültede 6421’e ulaştı. Bu sonuçlar,  ilk bakıldığında diş hekimliği fakültelerinin ve diş hekimi sayısının artmasının iyi bir sonuç doğuracağını düşündürse de görünen manzara bunun hiç de öyle olmadığını ortaya koyuyor. Devlete bağlı üniversite hastaneleri ve ağız ve diş sağlığı merkezlerinde randevu alamama sorunu, fakülte hastanelerinde senelerce sıranın bekleyen hastaların olması ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin diş hekimi sayısının artmasıyla doğru orantılı olmadığını gösteriyor. Bu kadar çok mezun diş hekimi varken neden ağız ve diş sağlığı merkezlerinde diş tedavilerine bu kadar az süre ayrılabildiği konusu soru işareti oluşturuyor. Devlet ile özel ağız ve diş sağlığı tedavilerinde ciddi bir kalite farkının olması da önemli konulardan.

MEZUN OLAN DİŞ HEKİMLERİNİ GÜZEL GÜNLER BEKLEMİYOR

İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden yeni mezun olan Dt. Sahra Akkaya mesleğe dair kaygılarından bahsetti “Mezun olan diş hekimlerini güzel günler beklemiyor maalesef.  Kamuya atanmak imkansıza yakın. Binlerce hekim atamaya başvurmasına rağmen bu yıl açılan kontenjanlar hiç yeterli değil. Aynı şekilde diş hekimleri özellerde ise neredeyse asgari ücrete çalıştırılıyor.  Çoğu iş yeri deneme süreci adı altında sigorta bile yatırmıyor.” dedi.

.

 

Aynı zamanda Diş Hekimliği Uzmanlık Sınavı (DUS)na hazırlanan Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ nden bu sene mezun olan Dt. Emine Türk,  Ağız ve diş sağlığı hizmetinin sağlanabilmesinde ve koşulların iyileştirilmesinde kamucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi gerekirken fakültelerin ve kontenjanların arttırılması değil kamucu sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması gerektiğinden ve her yıl 4 bin’ in üzerinde diş hekimi mezun olurken 300 diş hekimi devlet kurumlarına atanabildiğinden bahsetti.

KAMUYA ATANAMAYAN DİŞ HEKİMLERİ UCUZ İŞ GÜCÜ OLARAK KULLANILIYOR

Diş hekimlerinin özel ve devlet arasında bir çıkmaza girdiğine değinen Dt. Emine Türk "Kamuya atanamayan diş hekimleri ucuz iş gücü olarak kullanılıyor. Çalışma saatleri az gösterilip sigortalarının primleri çok düşük ücretten yatırılıyor. Özellikle yeni mezun hekimleri emeklerinin çok altındaki ücretlere çalışmak durumunda kalıyor. Devlete atanamayan diş hekimleri özelde bu şartlarda çalışma hayatına atılınca bir kurtuluş olarak uzmanlık sınavına girip uzman diş hekimi olma kaygısına düşüyor. Yılda bir defa yapılan bu sınav sonunda yerleşme imkanı da çok düşük. Varını yoğunu bu sınava adayan diş hekimi ortalama 500 kişinin uzman olarak alındığı ikinci bir kontenjan duvarına çarpıyor. Mezun diş hekimi sayısı katlanarak artıyor ama diş hekimi uzmanlık sınavı kontenjan sayısı yerinde sayıyor.” dedi.

.

 

ÖĞRENCİ SAYISI ARTARKEN DUS KONTENJAN SAYILARI GİDEREK AZALTILDI

Dt. Sahra Akkaya’da mezun olur olmaz meslek hayatına başlamaktansa uzmanlık sınavına girmeyi tercih edenlerden. DUS kontenjanlarının yetersiz olmasından bahseden Dt. Akkaya "Fakülte ve kontenjan sayısı artışıyla DUS kontenjanlarının sayısı kesinlikle paralel değil. Hatta öğrenci sayısı artarken DUS kontenjan sayıları giderek azaltıldı. 2014 yılından itibaren DUS’un yılda bir kez yapılması ve kontenjanın 500 kişi gibi son derece yetersiz bir sayıda olması da bir başka sorun. Hekimler bu koşullarda çok daha stresli ve kaygılı. Çözümün sınava girmek zorunda hissediyorlar. Sınava giren kişi sayısı kısa süre içinde çok fazla arttı ancak kontenjanlar azaltıldığı için aradaki denge bozuldu. Sınavın hem senede bir kez yapılması hem de sınava giren ve uzmanlık eğitimine başlamak için yeterli dereceyi/sıralamayı elde eden hekimlerin azalan kontenjan nedeniyle yerleşememesi hekimleri maddi ve manevi açıdan dezavantajlı bir duruma düşürdü.” dedi.

Kontenjanların artmasıyla doğan diğer bir sorun ise diş hekimliği eğitiminin niteliksizleşmesi.  Diş hekimliği fakültelerindeki eğitimden bahseden Dt. Emine Türk "Diş hekimliği öğrencisinin fakülteye ilk adımı pratikle başlıyor.  Mutlaka karşılaşmışsınızdır ya da kulağınıza gelmiştir, diş hekimliği öğrencileri ilk derslerinde sabundan çeşitli şekiller oluştururlar sonra diş formlarını sabunlar üzerinde yaparlar yani diş hekimliği eğitiminde pratik en az teorik eğitim kadar önemli. Kontenjanların orantısız artışı çeşitli sorunları da beraberinde getiriyor. Diş hekimliği öğrencilerinin sayısı artıyor ama fakültedeki olanaklar değişmiyor. Orantısız kontenjan artışı sonucu öğrenciler daha az hasta bakıyor daha az pratik eğitim alıyor bu da eğitimi niteliksizleştiriyor. Aynı zamanda bu kadar kısa sürede katlanarak artan kontenjan ve fakülte sayılarıyla beraber akademik kadro sayısının aynı doğrultuda seyretmemesi de fakülteler arasında uçurum oluşturuyor. Bu durum yeni açılan üniversitelerde çok daha büyük bir sorun.” dedi.

.

 

YÖK verilerine göre  diş hekimliği fakültesinde görev yapan öğretim üyesi sayısı 2002 yılında 649 iken  2017 yılında 1812 olduğu tespiti mevcut. İlk 18 fakülte içerisinde yer alan diş hekimliği fakültesinde Türkiye'deki toplam 622 diş hekimliği alanında profesör öğretim üyesinin 497'si görevli. Aynı şekilde bu fakültelerde Türkiye'deki toplam 303 doçentin 214’ ü çalışmaktadır. Buradaki tablo 2002 yılı sonrası açılan 66 fakültenin eğitim süreçlerinin büyük bir ağırlığını neredeyse sadece doktor ünvanındaki öğretim üyelerine dayanarak yürüttüklerini göstermekte. Diş hekimliği eğitimi gibi hem klinik eğitimin hem teorik eğitimin ağır olduğu bir sürecin yürütülmesi için yeterli öğretim elemanı desteğinin de bu yeni üretilen çok sayıdaki fakülte için yeterli olmadığı YÖK istatistik verilerinde de açığa çıkmakta.

ÇOK SAYIDA ÖĞRENCİYE AYNI KALİTEDE EĞİTİM VERİLMESİ ÇOK ZOR

Kontenjan sorunlarının fakültelerde yarattığı sorunlardan bahseden Dt. Sahra Akkaya "Kontenjan artışlarının ihtiyaç dâhilinde olmaktan çok yeni kurulan üniversitelere diş hekimliği fakültesi aracılığıyla kuruma ek döner sermaye sağlamak amaçlı açıldığını düşünüyorum. Artan Türkiye nüfusu ile talep edilen diş hekimi sayısının artması tabi ki olağan ama bu talebin karşılanması için açılan fakülteler ve arttırılan kontenjanlar orantısız. Çapa Diş Hekimliği Fakültesi’ne geçmeden önce eğitimime özel bir üniversitede başladım. Kontenjan 40 45 kişi ile sınırlıydı ve herkes için eşit eğitim şartlarının sağlanması mümkündü. Ancak şimdi aynı üniversitenin kontenjanı 120 kişi ve bu kadar çok sayıda öğrenciye aynı kalitede eğitim verilmesi çok zor. Devlet üniversiteleri için de aynı durum söz konusu.” dedi.

.

 

Dt. Sahra Akkaya Çapa’daki koşullara da değindi “Devlet az sayıda köklü diş hekimliği fakültesinin eksiklerini gidermek yerine, yeni kurulan fakültelerin yapım masraflarına bütçe ayırdı, adaletsiz bütçe dağılımı sonucunda da köklü fakülteler dünyadaki gelişmelere paralel olarak yeni laboratuvar ve malzemelere ulaşamadı, aynı zamanda yeni kurulan fakülteler ise eksik malzemelerle eğitimine başlamak zorunda kaldı. Yani sürekli fakülte açılmasının ne yeniye ne eskiye yararı dokundu. Bu durumun olağan getirisi de temel bilgisi ve klinik deneyimi yetersiz hekimlerin kontrolsüz çoğalması oldu.” dedi

HEKİMLERİN HAKLARI GÜVENCE ALTINA ALINMALIDIR

Yapılması gerekenlerden ve çözümlerden bahseden Dt. Emine Türk “Özeldeki denetimler arttırılmalı, hekimlerin hakları güvence altına alınmalı. Devlete atamaları, arttırılan fakülteler paralelinde sıklaştırılmalı ve devletteki kontenjan sayısı arttırılmalı. Sorunlar çok merkezli olmakla beraber büyük bir nedeni ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin dağılımında nüfus planlaması yapılmaması, kamu hizmetlerinin yetersiz kalması, diş hekimliği tedavilerinin özel-devlet ayrımında daha da niteliksizleşmesi sorunu. Bu nedenle koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerine öncelik verilmeli. İnsan gücü planlaması yapılarak devlet hastanelerinin koşulları iyileştirilmeli. İhtiyaç, talep ve nüfus kriterleri belirlenerek toplumcu sağlık politikaları ile bu sorunlar çözülebilir.” dedi.

 

 

DT. NURCAN KAYA/KOCAELİ

Etiketler
Diş Hekimliği Fakültesi Kontenjan