Dünya şirazeden çıktı

Ecz. Arif Yayla - Bursa

Biz yok ‘korna’ yok Corona derken ‘yenigün’ (nevroz) bildiğini okuyor; bakın çevrenize çiçekler selama durmuş sevenlere. Kimimiz görüyor çiçekleri kimimiz sadece bakıyor açan çiçeklere. Bunda şaşılacak bir şey yok; tren de bizim öküz de.
Bir de insan çiçekler var son zamanlarda boynu bükük; kimine yaşlı deyip burun kıvırdığımız hatta hor gördüğümüz, kimine el ele tutuşmuşlar diye kızdığımız çiçekler.
İnsan davranışlarını eleştirmek kolay da anlamak o kadar kolay değil. Karacaoğlan şöyle demiş bir deyişinde:
"Bana kara diyen dilber kaşların kara değil mi?"
Ben de diyorum ki eğer çağdaşımız bir ‘Akçaoğlan’ olsaydı da:
"Bana yaşlı diyen sen, sözlerin kara değil mi?" deseydi ne düşünürdük?
Öyle bir söylemde bulunduk/ bulunmaktayız ki cümleten, yaşlılarımızı tukaka ilan ettik maşallah(!).
Evlere hastalık taşıyan sadece yaşlılar değil ki gençler belki daha fazla taşıyor olabilirler?!. Bakıyoruz, hedefte 65 yaş üstü. Söylem de eylem de yanlış. Biz büyüklerimize saygılıyız, ki Türk milletine yakışan da budur. Yanlış davrananları da var ancak, sanmayalım ki yaşlılarımızın hepsi düşüncesiz olduğundan yanlış yapıyor!? "Dünyaya kazık mı çakacağım" diyen bir bıkkınlığa bizzat tanık oldum. Asıl sorun yaşlılarımız başta olmak üzere tüm yaş gruplarını eğitmemiş olmamız; eğitememiş değil eğitmemiş olmamız. İnsanları sürü mantığıyla ‘gütmek’ geri tepmeli silah gibidir. Buradan hareketle, “söz dinletemediklerimizin kabahatini başka mercilerde arasak” mı desem?
Sakın ha sana ihtiyacı olanı yalnız bırakma. Ki bilgi küpü büyüğün yalnız ölürse sinendeki vicdan seni azaba mahkum edecektir, unutma bunu. Biz “Batılı” değiliz ki muhtaç kişileri huzur evinde ölüme terk edelim. Biz Batılı değiliz yüz milyondan fazla Kızılderili’yi yok edecek. Biz Türk Milletiyiz; zorda kalınca özüne dönmeyi bilen bir millet.

Hadi birlikte biraz
gerilere gidelim. Soru: Truva Savaşı nasıl çıktı:

Zeus atladı uçan
atlı arabasına,
şimşekten kırbacını şaklattı,
şimşeğin
ışığı aydınlattı Kaz Dağı İda’yı.
Apollon lirini
çaldı,
dünyanın en yakışıklı genci Paris, Afrodit’e
kur yaptı,
Athena kızdı cilveli Afrodit’e, kıskandı
Paris’i.
İşte Truva Savaşı böyle çıktı.

Truva Savaş’ından
ders alınmadı, bakın Burdur’da neler oldu:


Işığın Ülkesi
Burdur Gölü Havzası’nı görmedi kör olmayan
gözler.
Dikkuyruk ördeğin forsu geçmedi kaz kadar.
Allı
turnanın adı filamingo (!) oldu sosyeteleşti kerata,
onun da forsu geçmedi.
Kara meke’nin de eli kolu bağlı
kaldı.
Doğantaşı Dağı doğansız, kekliksiz
kaldı,
Arılık Dağı’nın arıları gitti yabana, çiçekler
aşksız kaldı.
Sağır olmayan kulaklar duymadı; kör olmayan
gözler görmedi.

Şimdilerde Salda
Gölü’nün ‘sal’ını hazırlamışlar
diye duyduk. Ablası Burdur Gölü’nün başına gelenler Salda’yı
kara kara düşündürürmüş?!
Sordum Dedem Korkut'a bu ne
ola? Dedi Dedem Korkut:

“Karlı kara dağların
yıkılmasın!
Gölgeli büyük ağacın
kesilmesin!
Taşkın akan güzel suyun kurumasın!"
Ana
fikir: Arpa ekip buğday hasat eden görülmüş mü? Yani sen doğaya
saygısız davranırsan gün olur şamarı yersin.
Öngörü:
İnsanlık daha önceki felaketleri unuttu. Bu felaketi de yakın
gelecekte unutacak. Keşke “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”
gibi söylemler gerçek olsa. Tarihi 3-5 ay gibi, 3-5 yıl gibi, 3-5
yüzyıl gibi algılayanlar umutlu olabilirler. Ben o değilim. Ancak
uzun dönemde iyiliğin galip geleceğine inanıyorum. Umarım
insanlık bu galibiyeti yaşar.
Şiraze: Kitap sayfalarını bir
arada tutan özel dokunmuş bez parçasıdır. Bir sayfa şirazeden
koparsa asla eskisi gibi şirazeye tutturulamaz. Bu anlamda “hiçbir
şey eskisi gibi olmayacak” söylemi doğru olabilir ama değişim
hangi yönde olacak, hep birlikte göreceğiz.

Son söz: Dedem Korkut’a bir daha kulak verelim:
Karlı kara dağların yıkılmasın!
Gölgeli büyük ağacın kesilmesin!
Taşkın akan güzel suyun kurumasın!"

Yeni yorum ekle

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.