Ekonomik Krizin Faturası: İntihar, İşsizlik ve Sağlık Kaybı

 

  Ekonomik krizlerin en önemli özelliği emekçilerin milli gelirden aldığı payda ciddi bir kırılmanın yaşanmasıdır. Ancak makro iktisadi büyüklükler üzerindeki etkilerinin yanı sıra toplumsal ve sosyal yaşam üzerindeki etkileri de azımsanmayacak boyuttadır. Sonuç itibariyle iktisadi karar birimleri sosyal hayatın bir parçasıdır. Ekonomide yaşanan şoklar toplumun davranışlarında da bir şok etkisi yaratarak toplumsal yapının bozulması ve krizden en çok etkilenen sınıfın alternatif siyasi, toplumsal ve ekonomik sistemlere yönelmesinde etkili olur. Ekonomik krizlerin insan davranışları üzerindeki etkisi üzerine çokça araştırma yapılmıştır. Araştırma sonuçlarının ortaklaştığı en önemli yanı kriz dönemlerinde, işsizliğin yükselmesi gibi olguların etkisiyle, insanların geleceğe yönelik kaygı ve endişelerinin artmasıdır. İnsanların psikolojik ve fiziksel sağlık sorunları bu dönemlerde artış gösterir.

  İntiharlar üzerinde doğrudan işsizliğin dolaylı olarak ekonomik krizlerin etkisi olduğu bilinen bir gerçektir. İlk olarak Durkheim ekonomik krizlerin intihara eğilimli kişiler üzerinde olumsuz etkisinin olduğunu ortaya çıkarmıştır.  1954 yılında Henry ve Shorts’un ortaya çıkardıkları ‘‘Dengeleyici Teori’’ye göre intihar oranları ekonominin düşüş yaşadığı dönemlerde artışa geçer.[1] İndigo Dergisi’nin aktardığı bir araştırmaya göre “2007’den sonraki durgunluk döneminde ABD’de yaklaşık 4 bin 750 kişi intihar etti ve intiharların 1330’una artan işsizlik sebep oldu. Avrupa’da 15-24 yaş arası erkeklerin intihar oranında aşırı artış görülürken, Amerika’da 45-64 yaş arasındaki erkeklerde intiharda çok büyük artış görüldü. Asya’ya bakıldığında, 2008 ekonomik krizinde intihar oranları Japonya’da yüzde 39, Hong Kong’da yüzde 44 ve Güney Kore’de yüzde 45 arttı.  Benzer bir sonuç İtalya’da bulundu: İşsizlikteki her yıllık yüzde 1 artış, zihinsel ve davranışsal rahatsızlıklardan dolayı meydana gelen intiharlarda (100 bin ölüm) 0.074’lük bir artışa karşılık gelmektedir.”[2] Yapılan araştırmalara göre dünya üzerinde her yıl 45.000 bireyin işsizlik nedeniyle intihar ettiği belirlenmiştir.[3] Türkiye’de 2011-2016 arasında antidepresan kullanımı yüzde 25.6 artmış durumdadır. 2003 yılında 14 milyon 238 bin kutu antidepresan satılırken, 2012 yılında 37 milyon 351 bin 187 kutu, 2016 yılının ilk 9 ayında ise 33 milyon 638 bin 916 kutu antidepresan tüketilmiştir.[4]

  Ekonomik krizin yarattığı yoksullaşma ve işsizlik olguları kişilerin madde kullanımı üzerinde de önemli bir etkiye sahiptir. Ekonomik kriz dönemlerinde özellikle işsizlerin madde kullanımının arttığı, gelecek kaygısı sebebiyle bir kaçış yolu olarak madde kullanımına yöneldiğini gözlemleyebiliriz. Alkol ve Uyuşturucu Madde Bağımlıları Tedavi ve Araştırma Merkezi’ne (AMATEM) yatan hastalara yönelik 1987-1995 yıllarını kapsayan Hastaların çalışma durumlarına göre madde bağımlılığını gösteren tablo aşağıdaki gibidir:

YIL Kişi Sayısı(n) İşsiz (%) İşçi (%) Memur (%) Öğrenci (%)
1987 220 13 7 9 2
1988 520 38 10 3 1.5
1990 650 12 7 9 2
1991-1995 2180 32 15 2 3
1991-1995 1679 33 15 3 3

Tablo1: Hastaların çalışma durumlarına göre dağılımı

Bireyin davranışlarındaki değişim kendisi ile sınırlı kalmayacaktır. Başta aile olmak üzere ait olduğu sosyal çevreye de birtakım yansımaları olacaktır. Ekonomik krizin etkilediği kişiler aile bireylerine karşı öfkeli ve saldırgan bir tavır sergileyebilirler. Eve maddi katkı sağlayan kişinin işlerinin bozulması aile fertlerinin ona yönelik davranışlarını olumsuz yönde etkileyebilir. Her gün gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde okuduğumuz cinnet sonucu cinayet ve artan aile içi şiddetin ekonomik kriz ve yoksullaşma ile doğrudan ilişkisi vardır. Ayrıca üretimin daralması ve işsizliğin artmasıyla kişinin hayatta kalmak için farklı yaşam biçimlerine yönelmesi kaçınılmazdır. Yine İndigo Dergisi’nde özetlenen araştırma sonuçlaırna göre iktisadi kriz dönemlerinde bedenini pazarlayan kişilerin sayısında ciddi bir artış görülmektedir. Yani kapitalist sömürü sisteminin yarattığı krizler kişilerin bedenlerini meta olarak ortaya koymalarına da neden olmaktadır.

  Ekonomik krizin derinleştiği ve yoksullaşmanın olağanüstü arttığı durumlarda insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler gözlenir. Yoksulluğun en doğrudan sonucu sayılabilen açlık ile enfeksiyon hastalıklarına zemin hazırlar ve bu yolla ölümler meydana gelir. Özellikle beş yaş altı çocuklarda açlık binlerce ölüme neden olur. Bunun yanında gebe kadınlardaki açlık sorununun daha fazla ve daha ciddi boyutlarda görülmesi sonucu hem kadın sağlığı hem de bebeğin sağlığı bozulur. Yani yoksulluk ekonomik krizlerin insanların sağlığı üzerindeki en önemli etkisini oluşturan unsurlardan biri olmaktadır. 1990 yılından sonra Rusya’da yaşanan tüberküloz ve difteri salgınları ile Küba’da ambargo sonrasında çocukluk çağı pnömonilerinde artış gözlenmesi de ekonomik krizin sağlık üzerine en net olarak tanımlanmış sonuçlarındandır.

 İktisadi krizler sonucu artan işsizlik ve işini kaybetme korkusu hırsızlık, gasp, yolsuzluk gibi suç oranlarının artmasına sebep olmaktadır. İşsizlik faktörünün bireyin toplumsal değer ve normlara olan bağlılığını çözücü yönde etki yaptığı; toplumsal norm ve değerlere olan bağlılık düzeyinin azaltmasının, sapkın tutumların gelişmesinde etkili olabileceği düşünülmektedir. 2011 yılında yayınlanan Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yapılan bir araştırmaya göre “işsizlik oranındaki %1’lik bir artış suç miktarı üzerinde %3,7244 değerinde bir artışa yol açmaktadır. Kısacası, işsizlik artıkça, kişi başına düşen suç sayısı artmaktadır.”

Üretmek insanlaşmak, insan olmak demektir. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizi aşmasının tek yolu üretimdir. Üretmeyen, dışa bağımlı, aşırı tüketim olan bir ülke kriz koşullarından kurtulamaz.

“Açlık ordusu yürüyor

adımları gök gürültüsü

türküleri ateşten

bayrağında umut

umutların umudu bayrağında.”

Dilek ÇINAR
Anadolu Üniversitesi-İktisat Bölümü

KAYNAKÇA:

[1] Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, TÜRKİYE’DE İŞSİZLİK-İNTİHAR İLİŞKİSİNİN ANALİZİ, Doç. Dr. Halil TUNALI, Seren ÖZKAYA
[2] https://indigodergisi.com/2016/12/ekonomik-kriz-turkiye-saglik/
[3] Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, TÜRKİYE’DE İŞSİZLİK-İNTİHAR İLİŞKİSİNİN ANALİZİ, Doç. Dr. Halil TUNALI, Seren ÖZKAYA sy.58
[4] Türkiye’de Sosyal Bozulma raporu, Prof. Dr. Lale Karabıyık

Yeni yorum ekle

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.