İnsanlık varoluşundan bu yana yeryüzünde temelde üç büyük sorunla karşı karşıya kalmıştır. Savaşlar, kıtlıklar ve bulaşıcı salgın hastalıklar. Her üç durum da toplum sağlığını oldukça olumsuz yönde etkilemiş ve yüz binlerce insanın yaşamlarının sona ermesine neden olmuştur. Antik Çağ Mısır’ından Orta Çağ Hindistan‘ına 20. yüzyıl Çin’ine kadar bütün tarihsel süreçler boyunca insanlığın mücadele etmesi gereken sorunların başında gelmiştir. İnsanlık neyse ki bu sorunlarını bertaraf edebilmek için bir çok alet, ilaç, kurum ve sosyal yapı oluşturarak 21. yüzyıl modern ve gelişmişlik düzeyine varabilmiştir .
Ülkemizde de 14 Mart 1827 de( Biz her yıl bu tarihi tıp bayramı olarak kutluyoruz.) Sultan 2. Mahmut’un Mekteb –i Tıbbiye-yi Amire’yi kurması ile modern tıp eğitimi başlamış oldu .
Cumhuriyet döneminde de halkın sağlığı en önemli unsurlardan biri olarak ele alınmış ve TBMM’nin açılışı ile 3 Mayıs 1920 de yürürlüğe giren üç kanunla Sağlık Bakanlığı kurulmuş ve ilk Sağlık Bakanı DR.ADNAN ADIVAR olmuştur. Bakanlıkla belirlenen temel görev doğrultusunda koruyucu sağlık hizmetlerinin yürütülmesi için Hükümet Tabibliği ve Sağlık Müdürlüğü kurulmuştur.Yoksul hastaların Hükümet Tabibleri tarafından ücretsiz tedavisi ön görülmüştür.
Cumhuriyetin ilanından sonra DR REFİK SAYDAM Sağlık Bakanı olmuş ve koruyucu sağlık hizmetlerini ön planda tutarak 1219 sayılı ‘’Tababet ve Şuabatları Sanatlarının Tarz-ı İcrasına Dair Kanun ‘’ ile 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu gibi halen yürürlükte olan kanunları çıkartarak o dönemin önemli sorunlarını teşkil eden sıtma, verem ve frengi gibi bulaşıcı hastalıklarla mücadeleyi başlatmıştır .
1961 yılında Sayın NUSRET FİŞEK hocamızın öncülüğüyle 224 sayılı Sağlıkta Sosyalizasyon diye adlandırdığımız sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Kanunu ile sağlık hizmetlerinin sürekli , yaygın ve entegre biçimde karşılanması amaçlanmıştır .Bu amaç doğrultusunda da sağlık evleri ,sağlık ocakları ,ilçe ve il hastaneleri açılmıştır . Özellikle kırsal bölgelerde bu yapılanma başarılı sonuçlar almasına rağmen 1960 yıllarda kırsaldan kentlere büyük göçlerin yaşanması ile yeterince şehir yapılanmasını oluşturamamış ve kentsel alanda istenilen başarıyı sağlayamamıştır.
1980’lerde liberal akımlarla birlikte ifade edilmeye başlanan değişimler 2003 yılında Sağlıkta Dönüşüm Programı ile hayata geçmeye başlamıştır. 16 kasım 2002’de açıklanan acil eylem planı kapsamında Herkese Sağlık adı altındaki sağlık yapılanmasında Aile Hekimliğine geçiş ve Koruyucu Hekimliğin yaygınlaştırılması , Anne ve Çocuk Sağlığına önem verilmesi gibi maddeler ön plana alınmıştır.
2010 yılından itibaren tüm ülkede uygulamaya konulan Aile Hekimliği sistemi ile birinci basamak sağlık hizmetleri topluma yönelik ve bireye yönelik olmak üzere ikiye ayrılmıştır . Topluma yönelik hizmetler önce Toplum Sağlığı şimdi Halk Sağlığı Müdürlükleri ile, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetler ise biz Aile hekimleri tarafından yürütülmektedir .
Korucu sağlık hizmetlerinde Aile Hekimliği Sistemine geçtiğimiz günden beri sıkıntılı ve zorlu süreçler yaşamış olmamıza rağmen ülkenin sağlık verilerinde hiç de küçümsenemeyecek başarılı sonuçlar elde ettik. Bu gurur tüm birinci basamağa gönül vermiş biz aile hekimlerinin ve her zaman yanımızda yer alan fedakar hemşirelerimizin, ebelerimizin kısaca bize destek veren tüm çalışanlarındır . Bunun yanı sıra aile hekimliği sistemi ile birlikte , bizler bu sistemde emek verenler olarak daha fazla bir araya gelebilme ,hem kendi sorunlarımıza hem de ülkemizin sağlık gelişmişlik düzeyine daha fazla katkı sunabilme imkanı bulmuş olduk .
Görüldüğü üzere koruyucu sağlık hizmetleri ve birinci basamak hekimliği her dönem ve her yüzyılda önemini korumuş ve göz ardı edilemeyen bir unsur olmuştur .
Ülkemizin gelecek dönemlerinde de sağlık politikalarının oluşturulmasında ve uygulanmasında biz Aile Hekimlerinin ve Çalışanlarının önemi giderek artmaya devam edecektir . Bu önemi daha iyi kavramamız ve bu bağlamda daha fazla bir arada omuz omuza durabilme gerekliliği ortadadır. Ancak ve ancak birlik ve beraberlik içinde olarak hem ülkemizin hem de aile hekimliğinin geleceğinde söz sahibi olabileceğimiz açıktır .
Emeğimizin ve birlikteliğimizin gücüyle daha güzel , daha mutlu günler hiç de uzakta değil. Her şey bizim elimizde yeter ki siz de inanın. Sağlık ve mutlulukla kalın .
DR EMİNE ÖZDEN GEZER