Medikritik editörü Dr. Alpay Genç Koronavirüsü yendi, tekrar görevinin başında!

Medikritik editörü acil hekimi Dr. Alpay Genç'in COVID-19 testi pozitif çıkmıştı. Günlerdir tedavi altındaydı ve artık PCR testi de negatif çıktı. Koronavirüsü yenen editörümüz görevinin başına dönerek hastalara şifa dağıtmaya devam ediyor.

Dr. Alpay Genç, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla göreve dönüşünü şu mesajla duyurdu:

"Daha gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,

Gideceksin;

Gideceksin ırıpların çalkantısında.

Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;

Sevineceksin.

Ağları silkeledikçe

Deniz gelecek eline pul pul;

Ruhları sustuğu vakit martıların,

Kayalıklardaki mezarlarında,

Birden,

Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.

Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;

Bayramlar seyranlar mı dersin, şenlikler cümbüşler mi?

Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mı?

Heeeey!

NE DURUYORSUN BE, AT KENDİNİ ACİLE

Geride bekleyenin varmış, aldırma;

Görmüyor musun? Her yanda COVID;

Doktor ol, Hemşire ol,
Hızır ol, Şifa ol,
Umut ol umut,
Git gidebildiğin yere.

Sabah penceremden görünen manzaradır.

Yok evimin manzarasi değil bu.

Dün akşam evi yine terk ettim.
Sağlık çalışanları için ayarlanan otel sistemine başvurdum, bir otel rezerve ettim set üstünde.

Acil nöbetlerimden sonra 24 saat Covide bulanmışken eve dönemem ki, çocuklarıma sarılamam ki, doktorların ve sağlık çalışanlarının gönüllü otele geçmesi zorunluluktan yani.

Bir çok doktor kardeşimin yaptığı gibi, ben de otele geçtim ki, hasta babası eve geldi diye abisinin evine taşınmak zorunda kalan; geçen ayın 15’inden beri görmediğim, sarılamadığım, koklayamadığım, 11 yaşında ki delikanlım, Efem eve geri dönsün.

Büyük devletiz ama ağır işliyoruz. Daha birinci yazımda, bu otel ve kalma sorunu çözülmeli demiştim. 20 gün sonra kurulan sisteme başvurup oda ayarlanmasını sağlayanlara selam olsun.

Gece otele yakın park yeri buldum. Sırt çantamı sırtladım. Orta eğimde bir yokuşu 30-40 metre çıkıp Sed Otel resepsiyonuna geldim. Nefes nefeseyim.. Bu kötü. Canımı sıktı.

Sanırım daha tam iyileşmedim.

Sistemde adımı gördüler. Hoş geldiniz dediler. Sed Oteli çok iyi biliyordum. İşletmecisi değişmiş. En üst katında bir restaurant vardır. Yazın dolunaylı akşamlarda rakı, balık yapmaya bayılırdım.

Boğaza vuran yakamozun ve gece boğazdaki deniz trafiği telaşesinin en güzel göründüğü yerlerden biridir. Mutfağı da Egemin mutfağıydı. Tabi bu gelişimde kapalı.

Siz iyisi mi önümüzdeki yaz dolunaylı bir akşam takılın bana. O zevki kaçırmayın.

Yeni işletmecisi ile de tanıştık fakat ben hala nefes nefeseyim.

Hem doktor olduğumu hem de bir seyahat acentem olduğunu anlattım. Sağ olsun sektörden olunca bana bu manzaralı odayı verdiler. Diğer doktor arkadaşlar da bugün yarın girerler otele.

Bu pandemi uzarsa, artık bu manzarada Covidden ölmezsek, kesin sirozdan ölürüz. :)

Sabah hastaneye gelirken tam Galata köprüsünün Karaköy girişinde sağdan gelen bir ekip arabası siren açtı. Direkt önüme kırdı, yolumu kesti.

Polis arkadaş indi. Kendisine hastanenin bana sokağa çıkma yasağı için verdiği yazıyı ve doktor kimliğimi gösterdim. "Acile nöbete gidiyorum.” dedim.

Cerrahi maskeli polis arkadaş iyi nöbetler diledi bana. Bende onun dünki Polis gününü kutladım.

Bakıştık, gülüştük. Yani maskelerin ardından ağız ve dudaklar görünmüyor tabi ama gözler ile gülüştük. Şaka yapmıyorum. Günlerdir herkes maskeli olunca anlıyorsunuz gözlerden gülümsediğini.

Yol verdi, yoluma devam ettim . İnsanlar bekliyorlardı duraklarda.. Normalde kesin alırım da insan hastalıktan kalkınca, negatif PCR’ da olsa tedirgin oluyor. Alırım bulaşır, vicdan azabı çekerim diye.

Hastaneye geldim. Dakika bir gol bir.. Geceden kalan Covidli bir amcayla uğraştık. Onu servise yatırdık. Ardından benim gibi acilden kapan hemşiremiz Yunus geldi. Pek iyi değildi. Hem BT'si hem kan sonuçları.

Onu dinlenmeye evine gönderdim.

Tam oturdum, göreve başladığımı yazıyordum size, 10. katta Covid servisinden bir hasta kötüleşmiş. Entübasyon gerekiyormuş. Anestezi YB’da kritik başka bir hasta ile uğraştığından çıkamıyormuş. İş başa düştü. Koruyucu giysilerimizi giyip bir koşu yukarıya çıktık.

Giysilerimi giyerken çok çok eskilerden bir Iron Maiden şarkısı takıldı dilime.

"Die with your boots on if you gonna die"

Meali: “Öleceksen ayağında ki botlarla öl.” diyor. Nereden de geldiyse aklıma.

Aslında "Savaşarak, çabalayarak öl.” demek o. Gavur atasözünün derin anlamı...

Selam olsun bu pandemide, Nazım’ın tanımladığı "Büyük İnsanlık" için yer yüzünün neresinde olursa olsun, dövüşene, düşene.

Hastayı indirdik yoğun bakıma.
Özlemişim heyecanı yahu. İyi geliyor bana bu heyecan.

24 saat buradayım. Görevimin başındayım.

Siz hiç merak etmeyin.

Yine bahar gelecek,

Yine kuşlar ötecek.

Yine bayramlar seyranlar mı dersin, şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mı?

Heeeey!

Çöz palamarını, yen korkunu, at kendini denize be at kendini denize, at kendini mücadeleye.

Çok keyifli burası.

Sevgilerimle
Dr. Alpay Genç

[[{"type":"media","view_mode":"media_large","fid":"3126","attributes":{"class":"media-image wp-image-13808","typeof":"foaf:Image","style":"","alt":""}}]]
[[{"type":"media","view_mode":"media_large","fid":"3128","attributes":{"class":"media-image wp-image-13810","typeof":"foaf:Image","style":"","alt":""}}]]

Yeni yorum ekle

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.