
14 Mart Tıbbiyeliler Derneği Başkanı Uzman Dr. Abdülbaki Artık, Mediktritik için yazdı...
Tabip odası ve diğer meslek odaları ile alakalı başlayan ve yıllardır bir şekilde gündeme gelen tartışmalar dikkat edilirse her zaman terör ile alakalı tutum sonrası ortaya çıkmaktadır. Her olay başka bir olayla doğrudan ilişkilidir elbette ve devleti yönetme sorumluluğu taşıyanlara yönelik her zaman eleştiri hakkı da saklı tutulmalıdır. Ancak içinde yaşadığı toplumun hassasiyetlerini ve kaygılarını paylaşmayan, paylaşamayan, hekimlerin üye olmama nedeni sorulduğunda aklına ilk önce “terörün!” geldiği bir oda söz konusuysa bir yerde yanlışlık olduğu aşikârdır.
Osmanlı Devleti’nin son yüzyıllarında yürüttüğü yanlış poılitikalar sonucu başkent Ankara’da düşmanın top mermileri duyulur olmuştu. Bu süreçte devleti korumak, milletin huzur içinde yaşam hakkını muhafaza etmek için yürütülen müdafaa ve büyük taarruz esnasında bir oda düşünün ki “Savaş, bir halk sağlığı sorunudur!” şeklinde açıklama yapsın. Bunu da hekim hassasiyeti ile ve aslında suç teşkil etmeyecek bir cümle kurarak ustaca yapsın.
Kanuna uygun olan her tutum ahlaki olmamaktadır. Kanunların etrafından dolaşmak mümkün olsa da insanların özellikle de hekimlerin vicdanında aklanmak samimiyet gerektirir. Gelinen süreci görmek adına tabip odasına üye olmayan hekimlerin neden üye olmadıkları sorulmalıdır. Biz camia içinde sık sık bu soruyu sorduk, soruyoruz ve aldığımız cevapların en basit halleri aşağıdadır:
- Terör destekçilerine aidat vermek istemiyorum!
- Terör ile ilişkisini net bir şekilde ortaya koyamayan bir odada ismimin anılmasını istemiyorum!
- Terör örgütü bir hekimi şehit ettiğinde, örgüt adı bile anamadan hekimi anmak samimiyetsizliğine ortak olmak istemiyorum!
- Derdi üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olan bir odada kendimi konumlandıramıyorum.
Bu cümleleri bir çırpıda belki elli tane daha ekleyerek çoğaltmak mümkündür. Aynı soru ne hazindir ki mesela İnşaat Mühendisliği odasına üye olmak istemeyen bir mühendise sorulduğunda da cevaplar değişmeyecektir:
- Terör örgütü ile ilişkisi yüzünden siyasi yasaklı olan bir milletvekilinin basın açıklamasını önünde yaptığı bir odada ne işim var?
Görüleceği üzere Türkiye’de meslek odaları marjinal örgütlerin arka bahçeleri haline gelmiş ve temsil etmesi gereken alan ile uzaktan yakından ilişkisi bulunmamaktadır.
Seçimler adaletli mi?
Seçimlerin adaletini tartışabilecek noktaya gelmek için bir önceki sorun çözülmelidir. Ankara örneğinde olduğu gibi yaklaşık yirmi bin hekimin hemen hemen %50’sinin üye olduğu, üyelerinin de %20’sinin oy kullandığı ve bu oyların %50’den fazlasını alan; yani kaba bir hesapla tüm hekimlerinin yaklaşık %5’inin oyunu alan bir iradenin meşruiyetinin sorgulanması ve bu konunun çözüme kavuşması gerekmektedir.
Seçimlerde Türk Hekimleri Birliği Platformu adı altında faaliyet göstermiş bir dernek olarak belirtmek isteriz ki birilerine bahşedilecek, fırsattan istifade çalışmadan, yorulmadan, emek harcamadan birilerine hibe edilecek bir seçim sistemi veya düzenlemeye taraf değiliz ve olmamız da mümkün değildir. Temel kaygımız hekimlerin mümkün oldukça fazlasının katıldığı, en azından vereceği oy ile meslek odasına sahip çıktığı ve bunun şartlarının oluşturulduğu bir sisteme kavuşmaktır.
“Meslek odası burada, isteyen üye olur ve oy kullanır” gibi bir yaklaşım ne demokrasi ile ne çağdaş yönetim algısı ile örtüşmeyecek bir durumdur. Öncelikle meslek odası üyelik sistemini, aidatları, seçim düzenlemelerini kolaylaştıracak adımları kanunun izin verdiği ölçüde atmalı, eksik noktaları da devlet erki tamamlamalıdır.
Gerekli adımlar atılmadığı takdirde ise söyleyecek söz çok nettir: Meslek odaları, meslek odası yönetimi hariç illegal örgüt bağlantıları herkes için soru işareti olan bir kesimin tasarrufuna bırakılamayacak kadar değerlidir.
14 Mart Tıbbiyeliler Derneği
Adına
Uzman. Dr. Abdulbaki Artık