Ülkemizde ve dünyada Covid-19 pandemi dönemi geçiriyoruz. Sahada adeta savaş veren sağlık çalışanlarının genel durumunu nasıl görüyorsunuz?
Sağlık çalışanları ilk vakanın açıklandığı 11 Mart 2020 tarihinden itibaren olağanüstü bir mücadele veriyorlar. Salgının ilk döneminde ben bu mücadeleyi “Adeta cephede göğüs göğüse çarpışıyorlar.” diyerek tarif etmiştim. Gerçekten de böyle bir savaşı tüm Türkiye gördü. Sağlık Bakanımızın 9 Aralık 2020 tarihinde yaptığı açıklamaya göre 216 sağlık çalışanı bu savaşta şehit oldu, 120 binden fazlası da virüse yakalandı. Bu fedakârlık sağlık çalışanlarının memleket ve millet için yaptığını anlatmaya yeter, başka bir cümleye gerek yok. Fakat sağlık çalışanları böyle bir mücadele verirken cephe gerisindeki herkese düşen önemli görev cephedekilerin sorunlarını çözmek, onlara destek olmak ve taleplerini karşılamaktır demiştik. Ne yazık ki bu konuda sağlık çalışanlarının beklentilerinin çok çok uzağında kalındı. Adı tavandan kendi yavandan olan ek ödeme, esnek mesaiden mahrum bırakılmalarına rağmen fazla çalışmaların karşılığının verilmemesi, şiddete daha ağır yaptırımların getirilmemesi v.b durumlar nedeniyle sağlık çalışanları tükenmişlik sendromu yaşıyorlar. Beklentileri var ve son derecede haklılar. Lütuf istemiyorlar sorunlarının çözülmesini bekliyorlar. Yok olup giden ücretleri nedeniyle hakkaniyetli bir ek zam talepleri var.
Sağlık Bakanlığı izin iptali konusunda gösterdiği eşitliği tüm çalışanlarının hak ve hukukları içinde titizlikle göstermelidir. Fakat bu süreçte önemli olan Bakanlığın ne yapacağıdır. Sağlık çalışanlarının beklentileri artık karşılanmalı, özlük hakları iyileştirilmelidir.
Kırgın olan, tükenmişlik sendromu yaşayan çalışanların motivasyonunu yükseltmek için bu şarttır. Sağlık çalışanları madem tam bir seferberlik halindedir o halde sağlık çalışanları için her şeyi seferber etmek adına başta Bakanlık olmak üzere tüm kamu idaresi üzerine düşeni yapmalıdır.
Sosyal medyada sık sık ana gündem olan sağlık çalışanlarının mevcut şartlarda memnuniyetsizliği uzun zamandır devam etmektedir. Sendikanızın bu memnuniyetsizliğe bakış açısı ve çözüm önerisi nedir?
Biz sağlık çalışanlarının temel taleplerini uzun zamandır dile getiriyor ve çözüm istiyoruz. Bu meseleler pandemi ile ortaya çıkmış değildir. Somut adımlar atılmalı, kangrenleşen sorunlara çözüm üretilmeli, garabet düzenlemeler terk edilmelidir.
Bu nedenle adaletsiz, haksız ve beklentileri karşılamaktan çok uzak tavandan ek ödeme terk edilmeli, acil olarak maaşa tek ödeme şeklinde bir zam yapılmalıdır.
Kadro bekleyen çalışanların talepleri karşılanmalı, 3600 ek gösterge hayata geçirilmelidir.
Yıpranma payı makul bir düzeye getirilmeli, görevde yükselme sınavında mülakatta herkese aynı puan verilmelidir.
Şiddete ağır yaptırımlar gelmeli, ehliyet ve liyakat esas alınarak bir sağlık yönetimi dizayn edilmelidir. Hiç kimseye ayrıcalık yapılmamalı, ayrımcılık uygulanmamalıdır.
Bakanlık alkış ve teşekkür yerine çalışanların taleplerine dikkat kesilmeli bunları karşılamak için de gereğini yapmalıdır. Sağlık çalışanları madem tam bir seferberlik halindedir o halde sağlık çalışanları için her şeyi seferber etmek adına başta Bakanlık olmak üzere tüm kamu idaresi üzerine düşeni yapmalıdır.
Süreç iyi dilek ve temenniler devrini çoktan geçmiştir. Somut adımlar atılmalı, kangrenleşen sorunlara çözüm üretilmeli, garabet düzenlemeler terk edilmelidir.
Sağlık Bakanlığı izin iptali konusunda gösterdiği eşitliği tüm çalışanların hak ve hukukları içinde titizlikle göstermelidir.
Sağlık çalışanlarının sadece bunlar yapılırsa ağzı tatlanacak gönlü ferahlayacaktır. Aksi takdirde kuru laf, boş icraatlar devam ederse sağlık ordusu büyük bir yara daha alacaktır.
Maske virüsten koruyor ise de sağlık çalışanlarının sorunlarını maskelemek sağlık hizmetlerine zarar vermektedir.
Sağlık sosyal hizmetler kolunda faaliyet gösteren sendikalar, demokratik ve eşit bir şekilde sendikacılık yapabiliyorlar mı? Sağlık kurumlarında yöneticilerin sendikalı olması, sendikacılık faaliyetlerin adil yapılmasını engelliyor mu?
Eşit ve demokratik bir sendikal rekabeti bugün için kamuda söylemek imkânsızdır. Biz sendikal rekabeti her zaman savunuruz. Sendikalar kendilerini anlatsın, faaliyetleri ile çalışanları ikna etsin ve çalışanlarda hür iradeleri ile sendikalara üye olsun. Fakat ne yazık ki kamu sendikacılığında idareciler ısrarla bu işin içindeler. Bazı sendikalarda ısrarla makam odalarında, yönetici gölgesinde bir sendikacılıkla hormonlu bir şekilde büyüdüler. Bugün Türkiye’de ki hastanelerde yönetici olanların hep bir sendikadan yapılması içlerinde Türk Sağlık-Sen’lilerin parmakla gösterilecek kadar az olması tesadüf müdür. İdarecilerin üyeleşme ile ilgili çalışana mobbing yapmaları, çalışanların servis değiştirmeden geçici göreve kadar birçok kamu işlemi ile adeta tehdit edilmeleri hiçbir ahlak ölçüsüne sığmaz. Özellikle bazı yöneticilerin Malum-Sen’e diyet ödemek gibi bir anlayışla koltuğa oturduklarında ilk yaptıkları işin sendikacılık olması tahammül düzeyini çok aşmıştır. Biz bu durumu ısrarla gündeme getiriyor ve kamuda ehliyet ve liyakat hakim olsun diyoruz. Türkiye’nin devletin memuru değil de birilerinin adamı olanlardan, devlet yerine başka yerlere sadakatle bağlananlardan neler çektiğini hep beraber yaşadık ve gördük. İbret alınsın istiyor ve kamuda sendikal ayrımcılığın sonlandırılmasını istiyoruz.
Son günlerde Sağlık Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda yöneticilerin çalışanlar ile ilgili hukuksuz, sağlıklı olmayan ve basına yansıyan skandal nitelikte üzücü olaylar yaşanmıştır. Neler söylemek istersiniz?
Bu meselede az önceki sendika meselesi ile alakalıdır. Bu tip yöneticiler ne yazık ki kendilerini kurumu yönetiyor değil de kurumun sahibi sanıyorlar. Bu da tamamen ehliyet ve liyakatle ilgili bir durum. Ben hangi sendikayı istersem çalışanlar ona üye olmak zorunda diyenlerle, hemşire arkadaşımıza kafasına göre ama akla zarar ceza veren, çalışanlar arasındaki olmayan bir ast üst ilişkisi ortaya koyup ‘Emir vereceksiniz onlarda yapacak’ diyen zihniyetin beslendiği kaynak ve argümanları hep aynı. Bunlar hep birbiri ile bağlantılılar. Kısacası mesele yine liyakat ve ehliyette gelip dayanmaktadır. Kurumdaki yöneticiliği emanet gibi görüp ona göre iş ve işlem yapanlarla kuruma yönetici olunca kanun da mevzuatta benim diyen, kurumları Kel Ali’nin bağına çevirenler arasındaki farktır ehliyet ve liyakat. Bunun içinde mutlaka kamuda esas alınmalıdır.
Pandemi döneminin sendikacılığa etkisi nedir?
Sendikacılığın temelinde çalışanlar ile bir arada olma, onun sorunlarını ve tespitlerini yerinde görme, onu dinleme vardır. Sahanın sorunlarını tespit edip gerekeni yapmak için mücadele etmektir. Pandemi döneminde teşkilat mensuplarımızla çevrimiçi toplantılarla sık sık istişarelerde bulunduk, değerlendirmeler yaptık. Pandemi döneminde bu anlamda sendikacılık açısından zor olsa da bizim teşkilatımız çalışanlarla bir araya geldi, sahanın sorunlarının çözümü ile ilgili gerekeni yaptı ve yapmaya da devam ediyor. Sağlık çalışanlarının her zaman ve şartta yanlarında olmaya gayret ettik. Bizim teşkilatımızdan birçok arkadaşımız Covid-19’a yakalandı. Denizli Şube Başkanımızı bu uğurda şehit verdik. Allah’tan bir kez daha kendisine rahmet diliyorum.
2 Eylül’de tüm Türkiye’de alanlara çıkarak çalışanın hakkı ve talepleri için basın açıklamaları yaptık. Şimdi tabi toplantı ve eylemlerle ilgili salgın nedeniyle bazı yasaklar var. Her vatandaş gibi buna uymak zorundayız ama yine de biz mücadeleye devam ediyoruz. Bakınız en son tüm Türkiye’de PTT şubelerinden ek zam için Maliye Bakanlığına ve cumhurbaşkanlığına mektup gönderdik. Salgın var ama bizde sendikacıyız her ne kadar olumsuz şartlar olsa da mücadelede geri durmuyoruz. Başvurular, davalar vb. tüm platformlarda var gücümüzle çalışıyoruz. Her zaman bir şekilde çalışanın hakkını alma, onlar için mücadele verme derdindeyiz.
MEDİKRİTİK.COM