Pandemi döneminin gururlandıran mezuniyet konuşması

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi 187. Dönem mezunlarını verdi. Düzenlenen mezuniyet töreninde İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi 187. Dönem birincisi Dr. Onur Özbeöz mezuniyet konuşmasını yaptı.

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi 187. Dönem birincisi Dr. Onur Özbeöz’ün mezuniyet konuşması şu şekilde:

“Sayın hocalarım, sevgili sınıf arkadaşlarım, meslektaşlarım ve ekranları başında bizi izleyen, bugün şartlardan dolayı burada olamasalar da 6 yıldır olduğu gibi her zaman yanımızda hissettiğimiz ailelerimiz ve dostlarımız, merhabalar!

Sanıyorum benzeri görülmemiş zamanlardan geçiyoruz ve böylesine olağanüstü şartlarda bu konuşmayı yapma görevi de bana düştü. Bundan dolayı hem ne kadar heyecanlı olduğumu hem de dönemim adına konuşacak olmaktan ne kadar onur duyduğumu belirterek başlamak isterim. Heyecanlıyım çünkü bugün bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafına üzerimize yüklenen büyük bir sorumluluğun altına giriyoruz. “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz!” derken kast edilen hekimlerin bir parçasıyız artık.

Burada Türkiye’nin en köklü, en eski tıp fakültesinde her zaman öğrenebileceğiniz çok şey vardır. Dünya çapında işler yapan Prof Dr. Muzaffer Aksoy’un, Hulusi Behçet’in, Türkan Saylan’ın, Aziz Sancar’ın ve onlar gibi tıp dünyasına adını altın harflerle yazdırmış nice hekimin geçtiği bu bahçede bir saat geçirmek bile insana çok şey katar. Ancak bu bilim yuvasının her köşesine sinmiş bir kural vardır, İstanbul Tıp Fakültesinde bilgi asla size hazır sunulan bir şey değildir. Eğer öğrenmek istiyorsanız, çabalamalısınız. Biz bunu çok erkenden fark ettik.

DERSLERİ KAPI KENARLARINDA DİNLEMEK ZORUNDA KALDIK

İlk sınıflarda kalabalık kontenjanımız ve fiziki imkânsızlıklar birleşince dersleri kapı kenarlarında dinlemek zorunda kaldık. Laboratuvarlarımız eskiydi, zor sığıyorduk. Bizlere eğitim veren hocalarımızın dünya görüşleri, fikirleri, bilgileri ne kadar görkemli ve parlaksa elimizdeki malzemeler de bir o kadar eskimiş, paslanmış ve sınırlıydı. Ancak biz de, en az bizlere öğretmek için yıllarını vermiş hocalarımız kadar azimliydik. Çalıştık, öğrendik, uyguladık.

Temel bilimler bitip kliniklere geçtiğimizde de çoğu şey aynıydı. Hala küçük hasta odalarına kalabalık gruplarımızla sığmaya çalışıyorduk. Asistanlarımız, uzmanlarımız ve deneyimli hocalarımız kliniklerde bir taraftan Dünya standartlarında bilgileri ve becerileriyle hastaları sağlıklarına kavuştururken, bir yandan da bizlere almamız gereken eğitimi canla başla vermek için çabalıyordu.

ÜLKESİNİN GELECEĞİNİ VE SAĞLIĞINI ÖNEMSEYEN, BİZ GENÇ TIBBİYELİLERİ DUYAN HERKESE ÇAĞRIMIZDIR

Bugün Mektebi Tıbbiye-i Şahane, bu eski çınar, 193 yıllık tarihinde geçirdiği birçok dönüşümden birini daha geçirmeye başlamış durumda. Yapılan bağışlar ve okulumuz yönetiminin Yerinde Yeniden Yapılanmaya olan inancı sayesinde okulumuz yenileniyor. Layık olduğu çağdaş standartlara hem Çapa’dan kopmadan hem de genişleyerek kavuşuyor. Ancak buradan muasır medeniyetler seviyesine çıkmayı hedef almış, ülkesinin geleceğini ve sağlığını önemseyen, biz genç tıbbiyelileri duyan herkese çağrımızdır! Birçok tıp fakültesinin kurulmasında maya olmuş bu değerli okulun hak ettiği çağdaş binalara, modern donanıma ve yeterli sayıda personele kavuşması sizlerin görevidir! Bizler, Türkiye’nin sağlık sisteminde lokomotif rolü gören bu değerli okulun kendi kaderine bırakılmasını değil, layık olduğu saygıyı görmesini istiyoruz. Bunu istiyoruz ki neredeyse 2 asırdır yaptığımız işi yapmaya, bilim ve sağlık üretmeye devam edebilelim.

Sonuçta, eski ve karmaşık da olsa Çapa'ya alıştıkça klinik yıllarımız hızla geçti ta ki son yılımıza gelene kadar. 5 yıldır doktor hanım/bey olarak anılırken bir anda adımız intörn oldu.

Hekimlik becerilerimizin artık son pürüzlerini düzeltirken yavaş yavaş bir hastanın sorumluğunu da omuzlarımızda hissettik. Kimi geceler hastalara en yakın doktor biz olduk. Yanı başımızda çalışan asistanlarımızla bazen usta çırak bazen arkadaşlık ilişkileri kurduk. Hekim olmanın gerçek anlamını keşfederken hocalarımız bizlere eşsiz deneyimleriyle yol gösterdiler.

HİÇBİR TIP FAKÜLTESİ MEZUNU İNTÖRNLÜK YILININ SORUNSUZCA GEÇTİĞİNİ SÖYLEYEMEZ

Ancak sanıyorum hiçbir yerde, hiçbir tıp fakültesi mezunu intörnlük yılının sorunsuzca geçtiğini söyleyemez. Biz de bu kurala bir istisna değiliz. Bizce tıp eğitiminin bu yaygın probleminde intörnlerin neler yapacağının sınırlarının hala net çizilmemiş olmasının payı büyük ya da bu sınırlar çizilse dahi ana bilim dalından ana bilim dalına hatta kişiden kişiye bu sınırların uygulanmasındaki tutarsızlıklar bizleri zor durumda bırakıyor.

Personel eksikliğinden dolayı türlü türlü işler yapmamız gerekti. Karmaşadan konuşup anamnezini dahi alamadığımız hastaları taşıdık, aceleden içlerini okuyamadığımız dosyalar getirip götürdük.

Dediğim gibi İTF’de öğrenmek isteyenler için her zaman öğrenecek bir şeyler vardır ve aynı hayat gibi, iyi örnekler olduğu kadar kötüleriyle de karşılaştık ve kendimize dersler çıkardık. Biz tıp eğitimizde ilerlerken geçtiğimiz yılları unutmayıp empatiyi elden bırakmayacaktık ya da intörnlerin yalnızca dosya dolduran, bilgisayar başında tüm vücut BT- direkt batın grafisi istekleri giren ara form sağlık çalışanları olmadığını biz aklımızda tutacaktık. Eğer bir gün genç hekimler yetiştirme ayrıcalığı bizlere de verilirse, biz, bir hata yaptıklarında hekim adaylarımızı uyarırken onların da müstakbel meslektaşlarımız olduğunu unutmayacaktık. Bugün mezun olurken bu sözler hala aklımızda, umarım tutabiliriz.

KARŞILAŞACAĞIMIZ O İLK HASTAMIZI DÜŞÜNDÜKÇE KALBİMİZ ÇARPIYOR

Şimdi, 6 yıldır hocalarımızın yüzlerce değerli nasihatiyle, hepimize yol gösterecek değerli örnekleriyle donanmış olarak mezun oluyoruz ve dürüst olmak gerekirse, yine de karşılaşacağımız o ilk hastamızı düşündükçe kalbimiz çarpıyor. Önce zarar vermemek için ama aynı zamanda faydalı olmak için, muhtemelen her yeni hekimin yaşadığı o tatlı gerginlikleri yaşıyoruz. Ancak maalesef aklımızdaki tek şey bu değil. Hekim ile hastasını birbirine düşüren bu kanlı sistemin içine adımımızı atarken korkuyoruz.

ŞİDDETİ BİTİREBİLMEK İÇİN DAHA CAYDIRICI CEZALARA, KANUNLARA İHTİYACIMIZ VAR

Pandemi boyuca balkonlara çıkıp yapılan alkışların etkisinin geçici olduğunun biz farkındaydık. Nitekim henüz bu salgın dahi bitmemişken Türkiye’nin dört bir yanından gelmeye devam eden sağlıkta şiddet haberleri bu korkumuzun yersiz olmadığını kanıtlıyor. Endişeliyiz. Kendimiz için olduğu kadar hastalarımız için de endişeliyiz. “Yalnızca engellilik halinin olmayışı değil, biyopsikososyal açıdan tam bir iyilik hali” olarak tanımlıyorsak eğer sağlığı, bu sistemden sağlık bekleyemeyiz. Sağlıkta şiddeti bitirebilmek için daha caydırıcı cezalara, kanunlara ihtiyacımız var. Bu kanunların istisnası olmadan, hafifletilmeden ve hoş görülmeden uygulanmasına ihtiyacımız var.

Biz hekimler olarak bu sorunu da atlatabileceğimizi biliyoruz. Yalnızca hastalarımızın ve bizi korumakla görevli yetkililerin desteğine ihtiyacımız var. Bu sistemi ancak hep birlikte tekrar sağlıklı hale getirebiliriz ve biz İstanbul Tıp Fakülteliler de üzerimize düşen görevi yapmaya hazırız.

HER BİR KAYBIMIZ İÇİMİZİ SIZLATTI AMA HİÇBİRİ KENDİ YUVAMIZA DÜŞEN ATEŞ KADAR YÜREĞİMİZİ YAKMAMIŞTI

Buradan, bu küresel salgının ortasında cansiperane bir biçimde çalışan sağlık görevlilerine şükranlarımı sunmak ve hayatını kaybedenleri rahmetle anmak isterim. Elbette kalbimiz Türkiye’de ve Dünya’da salgınla mücadele eden doktorlar, hemşireler, hasta bakıcılar ve tüm görevlilerle birlikte attı. Her bir kaybımız içimizi sızlattı ama hiçbiri kendi yuvamıza düşen ateş kadar yüreğimizi yakmamıştı. Sayın Prof Dr Emin Darendelileri, Prof Dr. Murat Dilmeneri, Prof Dr Mehmet Seyit Kayacanı, Prof Dr Cemil Taşçıoğlunu ve Prof Dr Sedat Tellaloğlunu rahmetle ve minnetle anıyorum. Ailelerine ve yakınlarına tekrar baş sağlığı diliyorum.

Hocalarımdan bazılarını şahsen tanıma onuruna erişememiş olsam da bu engin bilgi denizine yaptıkları çok değerli katkılarıyla bana ve arkadaşlarıma yol göstermiş olduklarından ve göstermeye de devam edecek olduklarından hiç şüphem yok. Ancak Mehmet Seyit Hoca’nın ve Cemil Hoca’nın bugün bizleri izleyenler arasında olmadığına inanmak çok zor. Sabah vakalarını Seyit Hoca olmadan düşünmek, Genel Dahiliye vizitlerini Cemil Hoca’sız hayal etmek çok zor. Bizlere öncelikle iyi birer insan sonra da iyi birer hekim olmamız için örnek oldular. Her iki hocamızın da öğrencisine, hastasına ve çalıştığı kuruma ne denli değer verdiğine hepimiz birinci elden şahidiz. Onların öğrencisi olabilmek gerçekten bir ayrıcalıktı. Bir soru sorduğunda cevabı bilirseniz gözlerinin içi parlardı Cemil Hoca’nın. “İşte benim öğrencim, işte İstanbul Tıp fakültesinin öğrencisi bu!” derdi. Şimdi de hocalarımızın nasihatlerini kulağımıza küpe edip onların bize olan sonsuz güvenini boşa çıkarmadan yaşamak hepimizin görevi. Sevgili hocamızın hep söylediği gibi sadece iyi bir doktor değil iyi bir insan olmak için çalışmak, hayatın güzelliklerini kaçırmadan bu yolda yürümek biz İstanbul Tıp Fakültelilerin boynunun borcu! Işıklar içinde uyuyun hocam!

TEŞEKKÜR EDİYORUM

Sözlerimi bitirmeden birkaç teşekkür borçluyum. Çok iyi biliyorum ki canım ailem ve bana sağladıkları fırsatlar olmasaydı bu noktaya asla gelemezdim. Gece ben ders çalışırken ara ara gelip bayılmadığımdan emin olmak için beni kontrol eden canım anneme, yıllardır kafamı kurcalayan her konuda fikirlerini eksik etmeyen canım babama, üzerimde bebekliğimden beri en az onlar kadar emekleri olan Selma teyzeme ve anneanneme, bir de başımın belası güzel kardeşim Bahar'a kocaman sevgiler ve teşekkürler! Sizlere olan borcumu asla ödeyemem.

Bu zorlu eğitim sürecinde edindiğim için çok şanslı hissettiğim, bana evlerinde odalar veren, memleketten gönderilen yemek kolilerini paylaşan, 25 yıldır yaşadığım şehrim İstanbul’a farklı biz gözle bakmamı sağlayan değerli arkadaşlarıma ve 10 yılı aşkın süredir benimle yürüyen, iyisiyle kötüsüyle her halimi bilen eski dostlarıma teşekkür ederim. Ve tabii kader yoldaşlarım, Çapa’nın önümüze çıkardığı engellere en son güne kadar birlikte tırmandığım grup arkadaşlarıma da sevgilerimi ve teşekkürlerimi yolluyorum.

Ayrıca, yıllardır yaptıkları Hekimliğe Merhaba programını bu zor şartlar altına bile hem de bütün Türkiye’ye açarak gerçekleştiren, bilgisine her daim hayran kaldığımız Sayın Doç Dr Halil Yazıcı’ya ve bizlere gerek kişiliği gerekse de tıbbi bilgisiyle örnek olan, ufkumuzu açan, ve bu sene emekli olarak hepimizi biraz da üzen sayın Prof Dr Mehmet Şükrü Sever’e tüm dönemim adına teşekkürlerimizi sunarım. Sevgili hocam, umarım torunlarınızla çok mutlu bir emeklilik hayatı geçirirsiniz ve yine umarım ki bizi, yuvanız İstanbul Tıp Fakültesini de sizsiz bırakmazsınız!

BURADA ÖĞRENDİKLERİMİZLE İSTANBUL TIP FAKÜLTESİNİN IŞIĞINI TÜRKİYE’NİN DÖRT BİR YANINA TAŞIYACAĞIZ

Bugünden itibaren hekim olarak hayatımıza arkamızda ihtiyacımız olduğunda elimizden tutmaya hep hazır hocalarımızın olduğunu bilerek devam edeceğiz. Burada öğrendiklerimizle İstanbul Tıp Fakültesinin ışığını Türkiye’nin dört bir yanına taşıyacağız. Tıbbi bilgimizin yanında daha birinci sınıftan beri hocalarımızın nakış gibi işlediği hekimlik anlayışımız ve insancıl bakış açımızla hastalarımıza verebileceğimiz en büyük faydayı vermek için çalışacağız. Hastamızla aramıza hiçbir şeyin girmesine izin vermeyeceğiz. Hiç kimsenin mensubu olduğu dinden, ırkından, konuştuğu dilden, cinsel yönelimi ya da cinsiyet kimliğinden dolayı en temel hak olan sağlık hizmeti alma hakkından mahrum kalmasına göz yummayacağız. Tüm hastalarımızı eşit ve bir tutup onları her zaman gururla taşıyacağımız İstanbul Tıp Fakültesi ekolü ile iyileştireceğiz.

BİZ BU İŞ İÇİN HAZIRIZ

Bizler 2020 mezunları arkamızda fakültemizin tarihi, kulaklarımızda hocalarımızın sözleriyle artık yola çıkıyoruz. Atamızın bize emanetini devralmak için hazırız. Hocalarımızın emeklerini boşa çıkartmamaya, onları gururlandırmaya hazırız. Okulumuz İstanbul Tıp Fakültesinin adını daha da yükseklere taşımaya hazırız. Bugün, artık meslektaşlarım olan, 6 yılımı geçirdiğim arkadaşlarıma baktığımda gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, biz bu iş için hazırız. Teşekkürler.”

 

 

Medikritik.com

Etiketler
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezuniyet