
Aralık 2019’da insan topluluğuna girişi saptanıp dünya sağlık örgütünün şubat sonunda ayrı bir virüs olduğunu kabul etmesinden bugüne kadar her kara parçasına yayılmış, yatan hasta sayısı 250.000 ve testi pozitif çıkan 1.350.000 insan sayısına ve kaybettiğimiz insan sayısı da 75.000 civarına gelmiştir. Bu vahim tabloda herkesin en etkin korunmayı aradığı bilinmektedir. Etkin korunma hastalardan uzak kalmaktır. Bu salgında virüs taşıyan insanların %20’si hiçbir hastalık belirtisi göstermiyor. Bu gerçek daha ciddi önlemler gerektirmektedir. En değişmek önlem yaşımızın gerektirdiği (varsa eğer hipertansiyon, diyabet, kronik kalp-damar bozukluğu daha önemli olmak kaydıyla) dengeli beslenme kapsamında özellikle aktif biyobileşen de denilen mikrobesinlerin tüketilmesine önem göstermek gerekmektedir. Bireysel olarak etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış ve akılcı olan bu destekleri günlük olarak almalı ve onun dışında fiziksel korunmamızı mutlaka sağlamalıyız.
Hastalığın temel karakteri ateş,
nefes darlığı ve kuru öksürük yakınmasıyla hastaneye
başvurulurken, nörolojik belirtilerin yani koku duyusu kaybı, tat
duyusu kaybı, görme bozuklukları, bilinç değişimleri, epileptik
nöbetler ve serebrovasküler tutulma ile şekillenen motor
tutulmalar da az sayıda raporlanmıştır.
Raporlanan bir olguda hava yolu
çalışanı orta yaşlarda, üç günlük öksürük, ateş,
değişken zihinsel durum öyküsü saptanmıştır. İlk test grip
için negatif, PCR için negatif, beyin omurilik sıvısında herpes
simpleks, suçiçeği virüsü, batı nil virüsü negatif ve bakteri
de bulunamamıştır. Örnekten SARS Cov-19 varlığı için test
yapılmamış. Kontrastlı BT görüntülemede iki yanlı talamik
tutulma, beyin MRG’sinde iki yanlı talamus, medial temporal
loblar, subinsüler bölgede hemorajik yanıt arttırıcı lezyonlar
görülmüştür.
Akut nekrotizan ensefalopati, influenza ve diğer viral enfeksiyonların nadir komplikasyonudur. Kan-beyin bariyerinin parçalanması, yıkılmasıyla intrakranial sitokin fırtınasıyla ilişkilidir. COVID-19’a tutulmuş bir hasta grubunda sitokin fırtınası olabileceği düşünülmektedir. Akciğer tutulmalarında sitokin fırtınalı tanımlar sıkça rapor edilmektedir. COVID-19’un merkezi sinir sistemi tutulmasında talamik yapılar, beyin sapı, beyaz cevher, serebellum sıklıkla görülen lezyon lokasyonlarıdır.
Organizmada ACE2 reseptörlerinin dağılımı ve ekspresyonu COVID-19 girişi için belirleyicidir. Akciğer ACE2 ekspresyonu ve kalpte, çoklu organlarda ACE2’nin hücreye özgü ekspresyon paterni bilimsel araştırmalarda çalışılmıştır. Son teknoloji yetişkin insan tek hücre atlasının olmaması nedeniyle de iyi çalışılamamıştır.
Sağlıklı ve hastalıklı insanların
kalplerindeki ACE2 potansiyel çalışmasında kalp nakil
merkezindeki donörlerden doku alınmıştır. Transkriptom analizi,
proteomik analizler, Swiss model sunucusunda ProMod3 kullanılarak
hedef-şablon hizalamasına dayanarak tahmin yapılıp bir yazılım
kullanılarak analizler yapılmıştır.
Modelleme ve yerleştirme çalışmalarında SARS-COV2 insan ACE2’sine iyi bağlanabilen bir RNA bağlanma yerinin olduğu görülmüştür.
Kalp Sars-COV2 enfeksiyonlarına karşı özel duyarlılık gösteren yetişkin insan kalp perisitlerinde bu virüs yüksek oranda ekspresyonu ifade edilmiştir. Yaşlı kalp yetmezliği olan kişilerde ACE2 ekspresyonu artmış olduğundan bu salgın günlerinde enfeksiyondan en büyük payı almaya açık oldukları bir gerçektir. Bu kişiler en ciddi kalp krizi geçirmeye de yatkın kişilerdir.
Bu çalışma, perisitin insan kalbinde potansiyel bir SARS-COV-2 virüsü hedefli konakçı hücre tipi olduğunu düşündürmektedir. Virüs bulaşmış hücreler hasar görebilir ve mikroortamını bozabilir. SARS-COV-2 virüsü perisitlere saldırabileceğini ve endotel işlev bozukluğuna neden olarak mikrodolaşım bozukluğuna neden olabileceğini düşündürmektedir. COVID-19’lu hastaların %13’ünde CK yükselmesinin klinik bulgusunu bu mekanizma açıklayabilir. Burdan kalkarak mikrodolaşımı düzenleyen ilaçların bu hastalarda kullanımı kalp hasarını hafifletebilir. Temel kardio-vasküler hastalığı olan COVID-19 tutulanlarda koşulların daha ağır seyretmesi, hatta ölüme gitmesi olasıdır. Ölen insanların %73’ünün hipertansiyon hastası olması tesadüf değildir.
PERİSİTLER
Damar şebekesinde atar ve toplar damar
geçiş yerlerinde, arteriollerde, daha uygun olarak yer almış,
endotel hücreleri ile aralarında peg, soket kontakt ilişkisi olan
mezankimal kökenli hücrelerdir. Ranget tarafından 1870 yılında
kılcal damarlarla taban zarını paylaşan perivasküler hücreler
olarak tanımlanmıştır.
Perisitlerin işlevi özellikle
arteriollerde oksijen değişimine ve damar rezistansına yöneliktir.
Yakın zamanda perisitlerin kanser gelişimi, inmelerde damar
onarımı, demans ve Alzheimer hastalığındaki işlev bozukluğunu
konu alan yoğun çalışmalar bilim dünyasında sürmektedir. Sinir
sisteminde ve nörovasküler ünite içinde perisitlerin beynin
yapısal ve işlevsel her türlü fonksiyonunda temel faktör olduğu
fark edilmektedir.
Salgın günlerinde COVID-19’un ACE2 reseptörleri girişini kullanması perisitlerin kalp, akciğer, beyindeki yoğunluğu nedeniyle bir ilişkisinin var olduğu bilimsel literatüre konu olmuştur. Beyindeki mikrovasküler damar yatağının uzunluğu 630 km olarak hesaplanırken, perisitlerin (arteriollerin) şebekede %90nını oluşturduğu gerçeği konunun önemine büyük vurgu yapmaktadır.
Yeni yorum ekle