Uyku fizyolojisi üzerine notlar

Bütün dünyanın küresel bir salgınla boğuştuğu bugünlerde salgına ve diğer birçok hastalığa karşı alacağımız en büyük önlemin bağışıklık sistemini güçlendirmek olduğunu hepimiz biliyoruzdur. Bağışıklık sistemimizi ayakta tutan en önemli etken ise normal ve sağlıklı uyku. Uyku merkezi sinir sistemi üzerine etkileri ve diğer işlevsel sistemler üzerine etkileri açısından iki tür fizyolojik etkiye sahiptir. Merkezi sinir sistemi üzerine etkileri ise çok daha önemli ve negatiftir.

Yunan mitolojisine göre gece tanrıçası Nxy, Thanatos (ölüm) ve Hypnos (uyku) isimli iki tanrı doğurur. Uykunun ölümle kardeş olarak anılması yüzyıllardır halk arasında çeşitli efsanelerle yayılan bir mit olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Hatta öyle ki 1950’lerde uyku üzerine yapılan çalışmalara kadar uyku sırasında beynin bir şekilde kendinini kapattığına ve yarı ölü pozisyona geçtiğine inanılırdı. Ama artık biliyoruz ki vücudumuz uykudayken beyin kendini kapatmaktansa bu süreci kendini temizlemekle geçiriyor. Peki nasıl gerçekleşiyor bu temizlik?

Beyin diğer bütün organlara kıyasla vücudumuzda en çok enerji tüketen ve çalışma süreci en yoğun olan organdır. Bu yoğunluk doğal olarak beynin enerji harcaması sonucu ortaya çıkan metabolizma atıklarına da yansır. Beynin çevresinde ve hücreler arasında bulunan beyin-omurilik sıvısı hücre atıklarını toplar ve dolaşıma katılmasını sağlar. İşte bu sıvının hücreler arasına dolup bir anlamda beyni temizlesi sadece uyku sırasında gerçekleşen bir süreçtir. İşte bu sebeple yetersiz uyku sonucu kendini temizleyemeyen beyin birçok sistemde aksaklık oluşmasına sebep olur. Uzun süren uyanıklık genelde düşünce sisteminde bozukluklara ve anormal davranışlara sebep olur. Temel olarak gün içerisinde öğrendiğimiz bilgilerin pekiştirildiği ve depolandığı uyku sürecinde aksama bu bilgilerin öğrenilmesinde güçlüğe yol açmaktadır.

Bunların yanında yazının başında da bahsettiğimiz gibi uyku eksikliği bağışıklık sistemimiz üzerinde de negatif etkilere sahiptir. Bağışıklığın tıpkı beynimizin hafızası gibi bir hafızası var. Herhangi bir virüs, bakteri veya enfeksiyon yaratacak mikrobik durumla karşılaştığımızda immün sistemimiz normal çalışıyorsa bunu ilk karşılaşmada tanıyor ve bir sonraki karşılaşmada buna karşı savaşacak ve ortadan kaldıracak hücreleri hazırlıyor. Vücuda giren mikrop, virüs veya bakterinin tanınması ve ona karşı antikor dediğimiz koruyucu hücrenin oluşturulması, onun tanınma işlemi ve bağışıklık sisteminin hafızası, uykunun derin döneminde meydana geliyor. Eğer uykumuz normal ve sağlıklı değilse, herhangi bir uyku hastalığımız varsa o zaman derin uyku azalıyor veya ortadan kalkıyor. Dolayısıyla bağışıklık sisteminin ana elemanları olan virüslere, bakterilere karşı savaşacak hücrelerin yapımı ortadan kalkıyor ve enfeksiyonlar ortaya çıkıyor. Ayrıca, uyku hormonu olarak bilinen melatonin serbest radikaller ve diğer toksinlerle savaşan mükemmel bir antioksidandır. Bu sebeple kaliteli bir uyku, sağlıklı bir bağışıklık sisteminin yapı taşıdır.

Sirkadiyen Ritim

Uykunun hem merkezi sinir sistemi hem de bağışıklık sistemi üzerine etkilerinden bahsetmişken doğanın biyolojik saatine de ufak bir yer ayırmamız gerektiğini düşünüyorum. Biyolojik ritmimiz beynimizin ortasında suprakiazmatik çekirdek dediğimiz yerde ayarlanır. Biyolojik saatimizin kendi ritmini belirlemek için herhangi bir dış etkiye ihtiyacı yoktur. Sirkadiyen ritim dediğimiz bu biyolojik saat ritmi insanda 24-25 saatlik bir uyku-uyanıklık döngüsüne denk gelmektedir. Biyolojik saatin ritmi ayarlamasında yardımcı olan faktörler; ışık, gürültü ve sıcaklıktır. Gözümüzdeki fotoreseptörler tarafından algılanan ışık suprakiazmatik çekirdeğe iletilir ve epifiz bezinin uyararak melatonin salgılamasına sebep olur. Işık melatonin salgılanmasını baskılar. Akşam 20.00-21.00 arası başlayan melatonin salgılanması gece 02.00-04.00 arasında en yoğun seviyeye çıkar. Bu sebeple sağlıklı bir uyku için bu saatlerde uyuyor olmamız elzemdir. Tabi sadece saat ayarlaması düzgün salgılanan melatonin ve sağlıklı bir uyku için yeterli değildir. Uyumadan önce tv,tablet, cep telefonu gibi ekranlara bakmak melatonin salgısını oldukça azaltır ve uyku kalitesini düşürür. Bunun yanında uykudan önce çay, kahve gibi uyarıcılardan uzak durmak gerekir.

Yukarıda açıkladığımız bilimsel bilgilerin ışığında kaliteli ve düzenli uyku, fizyolojimiz için asla taviz vermememiz gereken bir ihtiyaçtır. Zira uykumuzun kalitesi düştüğünde öğrenme güçlükleri ve davranış bozuklukları başta olmak üzere görme problemleri, baş ağrısı, beslenme ve mide sorunları ardı arkası kesilmeden etrafımızı saracaktır ve tabi bağışıklığı düşmüş vücudumuz birçok patojene karşı da savunmasız kalacaktır. Kısacası hazır herkes evindeyken karantinasını en sade etkinlikle taçlandırsın ve bir kere de hem beyni hem de bağışıklık sistemi için uyusun.

Işık Neslişah Korkut

Yeni yorum ekle

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.