Sağlığın canı boğazında olmasın

Tarih boyunca kutsal sayılan ve toplumun en saygı duyulan
kesimini oluşturan şifacıların bugün temsilcisi hekimlerdir. Geçmişten bugüne
insana şifa verecek bilgiye sahip olmanın değeri paha biçilemez bir hal
almıştır. Bugünün şifacıları hekimler de toplumda işte böyle kıymetli bir yere
sahiptir aslında.

İki gün önce gündüz saatlerinde yaşanan bir olay üzerine bu
yazıyı yazıyorum. Üniversitemiz hastanesinde bir hasta istediği ilacı vermediği
için hekime jiletle saldırarak boğazında derin bir kesi oluşturuyor. Carotis
arterine yani şah damarına 5 mm seviyede olan bu kesi neredeyse hekimin canına
mal olacak hale geliyor. İnsanımızın kendini kaybederek canını emanet ettiği
birine saldırması anormal bir durumdur. Bunu yapacak hale gelen toplum artık
bazı değerlerini yitirmek üzere demektir. Her şeyden önce işte insanımızın
geldiği bu nokta bizi derinden üzmektedir.

Bu olayla ilk kez karşılaşmıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda çok
kez hem hastaların hem de hasta yakınlarının gerçekleştirdiği hekime şiddet
vakalarıyla karşı karşıya kaldık. Bu olaylar hem halkımızı hem de biz hekimleri
derinden üzmekte ve çözüm yollarını düşündürmektedir. Hastayı ya da hasta
yakınlarını şiddete meylettirecek sebepler nedir? Hastane koşullarının ve
sağlık sisteminin buradaki eksikleri nelerdir? Bu eksikleri gidermek üzere
Sağlık Bakanlığı ve meslek odaları ne gibi çalışmalar yürütmelidir. Biz genç
hekimler gün geçtikçe bu soruları daha çok düşünüyor ve çözümlerine bir adım
daha yaklaşmak istiyoruz.

MÜŞTERİ – HİZMET VEREN
İLİŞKİSİ

İstediği ilaç yazılmadığında hastanın neredeyse kendinden
geçerek bir hekimi bu hale getirdiğini görüyoruz. Geçmişten bugüne hekimlere ve
sağlık çalışanlarına verilen değer, günümüz Türkiye’sinde artık hastaların
doktorlarla müşteri-hizmet veren ilişkisine dönüşmüş durumda. Hastalar
hekimleri yalnızca kendilerine ilaç yazacak görevliler olarak görmekte, sağlık
personellerini kendilerine hizmet etmek zorunda olan tabiri caizse ‘’tezgahtar
görevlisi’’ gibi görmektedir.

Eskiden hekimlerimiz ona emanet edilen canın bilincinde ve
sorumluluğunda iken artık yaptığı iş mekanik bir hal almıştır. Günde çok yoğun
şekilde onlarca hasta gören hekimler artık her hastaya özel tedavi ilkesini
uygulayamaz hale gelmiştir. Tüm bunların neticesinde, ülkesine hizmet etmekten
şeref duyan ve bu şiarla görevi alan hekimler ve sağlık çalışanları görülürken
bugün bu sağlık sistemi şartları altında maalesef yıpranmış ve yozlaşmıştır. Artık
insana hizmet etmek esasından neredeyse kopmuş, insana yabancılaşan bir hal
almıştır.

Bununla beraber birçok yerde hastalar da istediği raporu
vermediği, istediği ilacı yazmadığı, istediği tedaviyi uygulamadığı için
hekimlere şiddet uygulamaktadır. Artık hastanın hasta olmaktan çıkıp bir
müşteri gibi davrandığı, marketten elma alır gibi ilaç aldığı, tedaviye gittiği
görülen bir gerçektir. İnsanımız artık şifacılığın kutsallığını unutur hale
gelmiştir. O kadar yozlaşmıştır ki kendi canı için en doğrusunu ve sağlıklısını
bilecek kişiye saldırmakta, ona zarar vermektedir.

İNSANA DEĞER VEREN
BİR SAĞLIK SİSTEMİ

Toplam olarak sağlık sistemindeki bu yozlaşma bugün birçok
yerde hekimlere ve sağlık çalışanlarına şiddeti getiren sebeptir. Acil
servislerde biriken uzun kuyruklar, tedahülden kaldırılması gerektiği halde
verilmeye devam edilen ilaçlar, en ufak hastalıkta bile uzun süren tanı ve
tedavi süreci bugün onlarca sayabileceğimiz sorundan yalnızca birkaçı. Hiçbir
sağlık çalışanı hiçbir hekim başına bir iş gelecek korkusuyla yaşamak zorunda
değildir. Hiçbir hasta bu doktor bana doğru tedaviyi mi uyguluyor diye düşünmek
zorunda da değildir. Hastanın ve doktorun birbirine güven içerisinde olduğu,
birbirine saygı duyduğu bir sistem yakıcı bir ihtiyaçtır.

 Sağlık sisteminin
geldiği son nokta hem hastaları hem hekimleri ve sağlık çalışanlarını geçmişten
gelen şifacı geleneğini ve kutsallığını sürdürmekten uzaklaştırıyor. Bizim yine
hekimlerin ve sağlık çalışanlarının kutsal sayıldığı ve baş tacı yapıldığı
günlere dönmeye ihtiyacımız var. Hekimlerin hastaya bir müşteri gibi değil,
insana insan gibi davranacak, hekimliği topluma, insanlığa ömür boyu hizmet ve
adanmışlık olarak görecek hekimlere ihtiyacımız var. Meslek etiğine sahip
çıkacak ve bu etik çerçevesinde hizmet verecek sağlık çalışanlarına ihtiyacımız
var. Bunu sağlayacak yegane şey sağlık sisteminde gidilecek önemli
değişiklikler, Tabip Odaları, Hemşire Dernekleri gibi kurumların doğru sağlık
sistemi üzerine yapacağı çalışmalardır. Biz hekimlerin insana ve memlekete en
doğru, en iyi şekilde hizmet verebileceği sistemi oluşturması tüm bu sorunları
ortadan kaldıracak insanlarımızın da şiddetten ve saldırgan tutumdan
uzaklaşmasını sağlayacaktır.

BİZİM GÖREVİMİZ…

Türkiye’de sağlık sistemindeki sorunlara çözüm üretmek ve
sağlık çalışanlarının haklarını korumak üzerine kurulan çeşitli meslek odaları
ve sendikalar bulunmaktadır. Bizlere düşen görev bu meslek odalarında,
derneklerde, sendikalarda yer alarak meslektaşlarımızla bir araya gelmek, kafa
kafaya vererek bu sorunların çözümlerini ve sağlık çalışanlarının haklarını aramaktır.
Sağlık Bakanlığı’na sunulacak önerilerle sağlık sistemini yeni baştan
yaratmaktır. Bu tarz sendika ve meslek odalarında omuz omuza vererek ne bir
meslektaşımızın ne de bir insanımızın daha bu yozlaşmış sistemden zarar
görmesini önlemektir.

Yeni şiddet vakaları olmasın, insanımız en güzel hizmeti
alsın diye biz genç Türk hekimleri Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Beni Türk
hekimlerine emanet ediniz.’’ sözünden aldığımız güvenle ve sorumlulukla yeniden
görevimizi alıyor, insanlığa hizmete bir ömür adamaya söz veriyoruz.

Elfide Nur Atalay

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. Sınıf