Eczacının “Fesh Edilen” hayatı

Türk Eczacı kamuoyu Antalya’dan gelen bir intihar haberiyle sarsıldı.  İddiaya göre bir meslektaşımız,  SGK ile eczanesi arasındaki sözleşme SGK tarafından fesh edildiği için zor durumda kaldı ve borçlarını ödeyemedi.  Anlaşılan o ki içine düştüğü yalnızlık ve çaresizlik duygusu merhum meslektaşımızı maalesef intiharla neticelenecek bir bunalıma sürüklemişti. Bu elim ölüm haberi hepimizi derinden yaraladı.

Acımız gerçekten büyük.  Bu “ölümü” münferit bir ölüm olarak görmüyoruz.  Ülkemizde son yıllarda uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Politikaları mesleki olarak eczacıları madur etti. Eczacının kronikleşen ve gün be gün çeşitlenen sorunları artık iflaslara ve intiharlara evrilen sosyolojik bir vaka hâline gelmiştir. Sorunları çözme makamları, çözüm üretmekte yetersiz kalmakta. Hâliyle çözümün bir parçası olamayanlar sorunun parçası hâline dönüşmekteler.

“Söylesek tesiri yok, sussak gönül razı değil”.  Şimdi bir meslektaşımızın canına kıyması ile neticelenen hadiseyi mesleki açıdan somut olarak iki yönüyle ele alalım:

1) Sosyal Güvenlik Kurumuna niçin sözleşmeyi kolayca tek taraflı fesh etme yetkisi tanınıyor?  Sonunda ortaya çıkacak maddi manevi kayıp riski göz önünde bulundurulmadan, onanmış mahkeme kararlarına dayanmaksızın sözleşmeler nasıl fesh edilebiliyor?  SGK’nın veya hak sahiplerinin şikayetçi olunan eczane tarafından zarara uğratıldığı savı, hukuki açıdan tam bir kesinlik kazanmadan, nasıl olur da cezai işlem uygulanır? Eczacı, devletin kurumlarının veya üçüncü şahısların “kafasına takıldığı / canını sıktığı” her an değil, sadece yanlış bir iş yaptığı hukuken tespit ve tescil edildiği zaman cezalandırılabilmelidir. SGK’nın sözleşme fesh etme yetkisi, eczacının başının üstünde Demokles’in kılıcı gibi sallanan bir zorbalık olmaktan çıkarılıp hukuk çerçevesinde sınırlandırılmalıdır. Eczacı odaları ve Türk Eczacılar Birliği eczacıların karşılaşacağı bütün hukuki süreçlerde kendi üyelerine destek olmalıdır.

2) Eczacıları zor duruma düşüren etkenleri geçtik diyelim, hâlihazırda şu veya bu nedenle zor duruma düşmüş bir eczacıya Türk Eczacılar Birliği yardım edebiliyor mu? Türk Eczacılar Birliğinin her yıl üyelerinden kesinti aldığı Yardımlaşma Sandığı maalesef ki o sandığa ihtiyaç duyan meslektaşlarımızın önemli bir kısmına cevap veremiyor.  En basitinden nakde ihtiyacı olup Türk Eczacılar Birliği’nin kapısını kredi için çalan eczacı, “müşteri” düzeyinde “anlaşmalı” bankaya pas ediliyor, “bir eczacı kefil bulmazsanız kredi veremeyiz” deniyor. Faiz oranları ise üç aşağı beş yukarı başka bankaların faiz oranlarıyla aynı tutuluyor.  TEB’in Yardımlaşma Sandığı eczacıyı faiz bataklığına iten değil ordan çıkaran bir işleve kavuşmalıdır.

Sorumlu makam ve mevki sahipleri, yani devlet ve yörüngesindeki kurumlar;  eczacıların bu intiharla birlikte daha da yükselen feryatlarına kulak tıkamasın. Çünkü geçen zamanın ve kaybedilen hayatların telafisi yok.