Tüm Eczacı İşverenler Sendikasının yaptığı ankete göre eczane sahibi eczacıların yüzde 73’ü hâlinden hiç memnun değil. Hatta bunun yüzde 23’ü iş değişikliği yapmayı düşünüyor. Sebebini az çok biliyorsunuzdur, kısaca değinelim.
Türkiye’de eczane işleten eczacılar son yıllarda “Sağlık harcamalarının kısıtlanması” politikalarından en olumsuz yönde etkilenen meslek gruplarından biri hâline geldi. Sağlıkta bütçe açığından kaynaklı olarak, diğer dikkat çeken harcamalar göz ardı edilip fatura en başta ilaç harcamalarına kesildi. “Referans Fiyat Uygulaması” kapsamında bir ilacın dünyadaki eşdeğerlerinden en ucuzunun fiyatı referans alınarak ilaç fiyatları düşürüldü. Aslında bu temelde haklı ve doğru bir işti. Ancak bu süreç doğru yönetilemediği için eczacıları madur etti. Eczacılar fiyat düşüşleri oranında çok ciddi stok zararıyla karşı karşıya kaldılar. Maliyet ve girdileri sürekli artmasına rağmen stok zararlarıyla birlikte, ciroların -doğal olarak- nerdeyse %100’e varan oranlarda düşmesi eczacıları zor durumda bıraktı. Bu süreçte neredeyse dört-beş kat fiyatı ucuzlayan ilaçlar olduğunu gördük. Zamanında ilaç sektörünün Türkiye’mizden büyük paralar götürmüş olduğunu da böylelikle öğrendik. Fiyatlar düşürülsün, bir ilacın hakiki değeri ne ise bedeli o şekilde ödensin eczacının buna itiraz ettiği yok. Nitekim her dönem “Referanstan İlaç Fiyatı Düşüşleri” devam ediyor. Ancak bunlar yapılırken vatandaş açısından durum nedir, Türkiye’de sayısı 26 bini aşkın eczane ve orda çalışanlar açısından durum nedir, maduriyetler nasıl giderilebilir diye bakılmalıdır.
İlaç fiyatları düşüyor da vatandaşın cebinden çıkan para düşüyor mu? Sigorta primini ödemiş veya ödemekte olanlar dahil olmak üzere, her muayeneden ve reçete edilen ilaç kutusu başına SGK vatandaştan “muayene ve reçete bedeli” adı altında para kesiyor. Eğer ki vatandaş emekli statüsündeyse bu ücretler vatandaşın maaşından kesiliyor, eğer emekli değilse Sosyal Güvenlik Kurumu adına vezneliği eczaneler yapıyor. Eczacılar vatandaşla karşı karşıya kalıyor, bu ücretlerin devlete kesildiği anlatmakta büyük sıkıntılar yaşanıyor. Öte yandan birçok ilaç, fiyatını eşdeğer referans ilaç fiyatına tam olarak çekmediği için, kurumun ödememesinden kaynaklı çıkan fiyat farklarını da hastadan tahsil etmek yine eczacıya düşüyor. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bedeli hiç ödenmeyen ilaçlar ise cabası.. Neticede ilaç harcaması için vatandaşın cebinden çıkan para azalmadı bilâkis arttı. Eczanelerin durumu ise gün geçtikçe daha da kötüleşiyor. Ciroların ciddi oranda azalmasıyla düşen kârlılığın üstüne her dönem doğan yeni stok zararları eklenince, üstüne üstük bir de gider kalemleri artınca eczaneler hızla kan kaybediyor. Madem ki Avrupa’daki 5 ülkedeki ilaç fiyatları referans alınarak fiyatlar düşecek, düşsün lâkin oralardaki eczanelerin durumu da referans alınsın.
Avrupa ülkelerinde ve Dünyanın diğer ülkelerinin çoğunda; halk sağlığına dönük kamu hizmeti ve danışmanlık yaptıkları için eczacılara “meslek hakkı” ödenmektedir. Örneğin; Hollanda’da reçete başına 6.10 euro, Fransa’da ilaç kutusu başına 0,53 euro sisteme girme bedeli olarak 0.10 euro, Almanya’da reçete başına 8.3 euro, Avusturya reçete başına 4.8 euro, İngiltere reçetelenen ürün başına 90 peni ambalaj ödeneği olarak 3,24 peni, ABD’de reçete başına 9 dolar meslek hakkı ödenmektedir. Referans göstererek fiyat düşürülen ülkelerde eczanelerin yaşatılması ve itibarını koruyabilmesi için referans uygulama genellikle budur. Ne var ki Türkiye’mizde eczacıların meslek hakkı talebine henüz olumlu yanıt verilmemiştir. Bahane olarak SGK, ilaç bedeli ödemelerinin %40’ının sadece 1000 küsür eczaneye yapılmakta olduğunu, eğer meslek hakkı ödenirse bu tutarları ödemenin bütçeyi zorlayacağı gibi bu uygulamanın eczacıların çoğunluğuna değil zengin küçük bir azınlığına (%4’üne) yarayacağını öne sürmektedirler. Halbuki bu durumu eczacıların çoğunluğunun leyhine çevirmek öyle zor bir iş değildir. Meslek hakkı uygulamasında ortalama bir üst sınır koymak veya reçete sayısına göre meslek hakkı belirlemek suretiyle ortaya çıkacak dengesizlik giderilebilir. Öte yandan devletin özel sektöre çok görmediği harcamaları; halk yararına kamu sağlığı hizmeti ile birlikte, devletin tahsildarlığını bile yapmakta olan eczacıya çok görmek açık bir çifte standarttır. Geçmişte uygulanan yanlış bütçe politikalarının sorumlusu eczacılar ve diğer vatandaşlar değildir, o yüzden o sorumluluğun bedeli de, sağlık giderlerinin faturası da eczacılara veya vatandaşlara ödetilmemelidir.
Eczacılar bu ülkenin tahsil görmüş, sağlık hizmeti veren öz evlatlarıdır. Mevzubahis “referans” ise hakkaniyet ilkelerine uyulması gerekir. Kamu leyhine olan “referansları” görüp, eczacı ve vatandaş leyhine olanları görmezden gelmek adil bir yaklaşım olarak değerlendirilemez.