Eczacının ilaç üretimindeki gücü

Zor zamanlar, zor koşullar. Ve bu koşulların itmesi ile kendisine yeni bir ekonomik ve toplumsal düzen kurmaya çalışan insanlık doğada var olmak için verdiği sayısız savaşlardan birini daha, bir süredir yeni tip koronavirüse karşı vermek zorunda kaldı. Kim bilir daha kaç defa verecek hayatta kalma savaşını; kaç defa daha geçecek feleğin çemberinden yeniden?

Avcı-Toplayıcı genlere sahip olmasına karşın yerleşik hayata uyum sağlama becerisi gösteren; doğanın ona oynadığı türlü oyunlara rağmen karşılaştığı her yeni duruma adapte olmayı başarabilen türümüz, bu zor şartların da üstesinden gelecek ve daha yaşanabilir bir düzen oluşturacak kuşkusuz. Bunu yaparken de azmini ve ileri düzeydeki gözlem gücünü kullanacak.

Tohumun toprağa düşüp filizlenmesini ve yeni bir canlıya dönüşümünü izleyip bunun bir döngü olduğunu anlayan ve gözlemini o inanılmaz azmi ile tarıma dönüştüren insan, besine erişim konusunda toprağa bağlandı. Toprağa bağlandıkça göçebelikten yerleşik hayata doğru evrildi ve daha çok üretti. Ürettikçe oluşturduğu üretim ilişkileri ile medeniyetler kurdu. Yine üretim ilişkileri nedeniyle oluşan çelişkiler ile savaşlara girişti; devrimler yaptı ve yıkıp yeniden yaparak bugünlere kadar geldi. Her yeni koşula ayak uydurabilecek birikimini üretim ile elde etti.

Bugün Dünya'nın geldiği nokta bizlere göstermiştir ki; üretmeden tüketmenin dayatıldığı neo-liberal ekonomi ve ona bağlı toplumsal düzen insanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek düzeyin oldukça uzağındadır. Artık sık sık kaynakların akılcı kullanımı, tasarruf gibi terimleri duyuyoruz. Üretmeden tüketerek her yıl milyarlarca dolar dış borç ödemek zorunda kalan Türkiye'de de iktidarından muhalefetine herkesin dilinde "üretim" sözcüğü var. "Üretim ekonomisine" geçilmesi gerektiği vurgulanıyor. Artık günün mottosu oldu üretim.

Çiftçi tarlasını sürecek hasadını kaldıracak, iş insanı fabrikasını çalıştıracak iş sahası yaratacak, üniversite bilim, siyasi partiler siyaset, meslek örgütleri de meslek siyaseti üretecek. Koşullar bizi buna zorluyor.

Ambargolar neticesinde kendi silahını üreten bir Türkiye var artık. Aynı zamanda enerji alanında dışa bağımlılığı azaltmaya çalışıyoruz. Salgın'da virüse karşı, kullanılabilecek en etkili anti-viral ilacı üretip vatandaşına ücretsiz ulaştıran bir Türkiye'de yaşıyoruz. Peki ilaç ve eczacılık alanında biz eczacılar ne yapıyoruz?

14 Mayıs 2020 tarihinde Bilimsel Eczacılığın 181. yılını kutladık. Cumhuriyet ile birlikte eczacılık mesleğiyle ilgili yasaları oluşturduk ve hatta oluşturduğumuz yasaları değişen zaman ve koşullara adapte ettik. On yıllar boyunca verilen mücadele ile örgütlü bir birikime kavuştuk. Eczacılar bu örgütlü yapının önemini kavradıkları için aralarında rekabet ederken bile bu yapının zafiyete uğramaması için ellerinden geleni yaptılar bugüne kadar. Tüm eczacılar, örgütlü yapıları zarar gördüğü anda kaybedeceklerini biliyorlar çünkü.

Son yıllarda ilacı ve eczacıyı birbirinden ayırmaya dönük bir çok eylemle karşılaşıyoruz. Bunlardan ilki yılların kurumu İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü’nün Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'na dönüşümüydü. Yeni oluşturulan kurumda dahi yaptığımız onca itiraza rağmen ''ilaç'' ve ''eczacı''  yan yana anılmadı.

İlacın ''gıda takviyesi'' adı altında, eczacıdan ayırılarak market raflarında ve internette pazarlamanın önünün açılmaya çalışılması da bu çabaya yönelik. Maalesef bu konuda oldukça yol alındı. İlaca yeni isimler vererek eczacıdan ayırma amacının başka bir hamlesidir bu olanlar.

2019 yılı Eczacı Bilgi Sistemi verilerine göre Türkiye'de 26.177 adet serbest eczacı ve mesul müdür bulunmaktadır. İlacın halka ulaştırılması konusunda yani ilacın perakendeciliği noktasında kuvvetli olduğumuz söylenebilir.

İlaç Dağıtım Kanallarına baktığımız zaman üç büyük dağıtım kanalının pazarın yüzde 80'ini kontrol ettiğini, Eczacı Kooperatiflerinin pazar payının ise yüzde 16-17 civarında olduğunu görüyoruz. Bu oran yeterli olmasa da eczacıların özverileri sayesinde bir şekilde ilaç dağıtımı alanında tutunmaya gayret ediyoruz ve gücümüzü arttırmaya çalışıyoruz.

İlaç perakendeciliği noktasındaki gücümüze, ilaç dağıtım kanallarındaki cılız da olsa payımıza ve hiçbir koşulda göz ardı edilemeyecek hak ve yetkilerimize rağmen ilacı eczacı danışmanlığından ayırmak için tüm güçleri ile biz eczacılara yükleniyorlar. Peki bu cesareti nereden alıyorlar?

Çünkü ilaç üretimi konusunda gücümüz yok denecek kadar az. Meselenin bam teli de burası. Bütün eczacı örgütlerinin artık günlük tartışmaları, yerine getirilemeyecek vaatler vermeyi bir kenara bırakıp ilacın üretimi noktasında eczacıların payını nasıl arttırabilir bunu tartışması gerekiyor. Bu saldırılar ile mücadele etmenin yolu ''üretimden'' geçiyor.

50’ye yakın Eczacılık Fakültesi, Türk Eczacıları Birliği’ne ait kaynak ve kurumlar, on yıllara dayanan kooperatifçilik tecrübesi ve eczacı tabanının örgütlü olma konusundaki bilincini birleştirip yeni bir bakış açısına ve organizasyona ihtiyacımız var.

Üretim konusunun bir an önce tartışmaya açılması gerekiyor. Devam edeceğiz…

 

ECZ. BARIŞ TOLGA DEMİRCİGİL

Etiketler
eczacı
ilaç üretimi