Genç Tıbbiyeliler

Herzaman ki gibi sabahın erken saatlerinde uyanıp düşmüşlerdi yollara. Kaygılı adımlar ile tarih ve bilim kokan hastane kampüsünde ilerlerken binaları selamlayan genç Tıbbiyeliler. Belki hekimlik andını etmemişlerdi. Fakat amfilerde kurdukları hayaller ile sözleşmişlerdi. Kliniklere dağılırken selamlaşmışlardı tüm umut koridorlarıyla.

Deprem bilimciler tarafından yapılan açıklamalar; İstanbulumuzu er ya da geç bekleyen ciddi bir depremin olacağı konusunda hemfikirlerdi. Tarih kadar eski tıp evi; yaşanan son sarsıntı ile haykırıyordu. Yıllardan beri dağıttığı, ev sahipliği yaptığı şifa çorbasının dökülmesinden korkuyordu bugünlerde. Şifa evinin ahalisi tersliğin farkındaydı. Amfiler fısıldadı genç Tıbbiyelilere. Sırtlarına geçirdikleri önlüklerin üzerlerine taktıkları baretler ile fırladılar Çapa Tıp Fakültesi kampüsüne. Hep bir ağızdan başladılar haykırmaya: ‘’Çapa mezar olmasın’’. Sözü aldı mavi gözlü Tıbbiyeli ‘Bugün hastalarımız için, şifa dağıtmak için, çalışanlar için, bizler için, amfiler için : ’’ Deprem bir halk sağlığı sorunudur’’ .

Tarih kadar eski tıp evi son yaşanan deprem ile yaşadığı büyük sarsıntıda belki yaralandı fakat genç Tıbbiyeliler yetişti  imdada. Onyıllardır üzerinde hasta iyileştirilen eğitim görülen, tıp evini güçlendirmek tedavi etmek adına genç haykırışlar.Baretli mucize doktor çıktı ekranlar karşısına ve seslendi ulusa: ‘Sağlıklı ortamda sağlık hizmeti vermek istiyoruz’ dedi.

Hanımfendiler, Beyefendiler: Yıllardır anadolunun her köşesine,ülkemize hatta ve hatta bölge ülkelerine şifa veren tıp evimiz; yaşanan depremlerle sarsılmış olabilir fakat sıra bizde değil midir? Tıp evimizde varsa bir hasar, tedavi etme sırası bizlerde değil midir?

Kütüphaneden bir ses yükseldi taa derinden: ‘Yemininiz şimdiden kabul oldu genç Tıbbiyeliler, kendinizi alkışlar mısınız dedi amfiler..’

Ali Özgün ÇATALBAŞ