Protezin ve ampütasyonun (cerrahi operasyonla bir uzvun kesilmesi) tarihçesi, insanın tıbbi açıdan düşüncelerinin oluşma aşamasında başlar. Tarihsel dönüm noktaları ise, tıp bilimi, kültür ve medeniyetin gelişimine paraleldir. Protezin tarihçesi, insanoğlunun bütünlüğe ruhsal ve fonksiyonel ihtiyacıyla başlar. Protezler, işlev, kozmetik görünüm ve psiko-ruhsal duyarlılıktan doğar ancak aynen bu sıralamaya göre olması gerekmez. Hastaların bu gereksinimleri, zamanın başlangıcından bugüne kadar mevcutturlar. İlk protez prensipleri, gelişerek bugüne kadar ulaşmışlardır ve şaşırtıcı biçimde işlevsel açıdan etkilidirler,üç büyük batı medeniyetinde, Mısır, Yunan ve Roma, protez kabul edilen ilk gerçek rehabilitasyon gereçleri yapmışlardır. Karanlık çağlarda, savaş ve şekil bozukluklarını gizlemek için protezler üretilmiştir. Rönesansın doğuşuyla antik çağda başlatılan bilimsel gelişmeler, yeniden canlanmıştır. İlaç, cerrahi ve protez bilimindeki gelişmeler, ampütasyon cerrahisi ve protezlerin işlevini büyük ölçüde geliştirmiştir. Sanayi devrimi, Amerikan iç savaşını takiben uzuvlarını kaybedenlere sağlanan parayla, insan hakları savunucuları, bilim adamları renkli bir dizi meydana getirerek protezin gelişmesine sebep oldu. Nihayet, ikinci dünya savaşında gelişen teknolojide önemli bir atılımla modern çağ protezleri ortaya çıktı.
Ortez, vücutta herhangi bir nedenle organ kaybının olmadığı ancak anatomik,fizyolojik ve mekanik yapısında problem olduğu durumlarda kullanılan ve o bölgeyi düzeltmek,desteklemek,hareketini kısıtlamak veya fonksiyon kazandırmak amacıyla oluşturulan cihazlardır.Amputasyon sonucu bir organın kesilip çıkarıldıktan sonra organın yerine onu taklit edecek cihazlara da protez denilmektedir.
Eskiden ortez-protez yapımcılarına demirci.zanaatkar denilmiştir. Günümüzde ortez ve protezi hastadan ölçü alarak tekniğine uygun biçimde üreten bu alanda eğitim görmüş kişilere ortez-protez teknikeri denmektedir.Üniversitede en az 4 yıllık eğitim almış kişilere de ortotist prostetist denmektedir.
ORTEZLERİN TARİHÇESİ
Bugün kullanım alanı serebrovasküler hastalıklardan skolyoza,kırıklardan konjenital deformitelere kadar oldukça geniş alana yayılan ortezlerin tarihçesi, çok eski yıllara dayanır.Yapılan kazılardan ilk ortezlerin kırık ekstremitelere uygulandığı anlaşılmaktadır.İlk kapalı redüksiyon ve ortezleme ile ilgili detaylı bilgi Hipokrat tarafından verilmiştir.(M.Ö. 370) Skolyoz ve kifozda ilk korse uygulamasını Galen gerçekleştirmiş(M.Ö. 131-201) ağaç ve metal kullanılarak üretilen ilk ortezlerin prensip olarak günümüz ortezlerine benzese de oldukça ağır ve estetikten uzak olduğu görülmüştür.
17.yüzyılda Cambridge Üniversitesi Profesörü Gelsson ,rickets’le ilgili yazısında genu varum deformitesinin ortezle düzeltilmesi üzerinde durmuş, Paris Üniversitesinde 1700’ lü yılların ortalarında Profesör Nikolas Andry,tüm deformitelerin ortezlenebileceğini belirterek,özellikle skolyoz ve kifozda kullanılan korselerin spinal deformitelerin düzeltimesindeki yeri ve önemine değinmiştir. 1.Dünya Savaşından sonra ortez alanında hızlı gelişmeler olmuş ve ortopedik rehabilitasyon alanında orteze olan ihtiyaç artmış,gelişen teknolojide deriden termoplastiğe, çelikten duraluminyuma geçişi sağlaması her geçen gün daha hafif ve estetik ortezler üretilmeye başlanmasına sebep olmuştur.
PROTEZLERİN TARİHİ
Amputasyonlardan sonra estetik ve fonksiyondaki kayıplar insanoğlunun varoluşundan beri değişik protez uygulamaları ile giderilmeye çalışılmıştır.Kayıtlara geçen ilk ayak protezi M.Ö. 484 yılında bilinene göre il protez bu tarihte ayağını kaybeden bir Pers askerine yapılmıştır.Dünyanın çeşitli müzelerinde kazılardan elde edilen fresk ve vazoların üzerindeki resimlerden yine eski çağda insanların protez yerine tahta ve metalden destekler kullandıkları bilinmektedir.Fransa’nın Lescar Katedralinde yer alan bir mozaik üzerinde çatal şeklinde tahta bir protez kullanan ampute görülmektedir.
Protezdeki gelişmeler genellikle büyük savaş dönemlerine rastlar; 1. Dünya Savaşından sonra alt ekstremite protezlerinde oldukça büyük ilerlemeler olmuştur.Malzeme olarak genellikle deri,kösele,bakır ve çelik kullanılmıştır. En büyük gelişmeler 2.Dünya Savaşından sonra başlamıştır.Bilinen ilk eklemli dizüstü protezi Fransız ordusunun cerrahı Ambroise Pare tarafından diz ekleminde harekete izin veren,il dizaltı protezi ise 1696 yılında Verdiun tarafından geliştirilmiştir.James Pott 1800 yılında Pare’nin geliştirdiği dizüstü protezini soket ve baldır kısmı eklemli olarak yeniden yapmıştır.Bu protez daha sonra Waterloo savaşında bacağını kaybeden Angelesea markisi tarafından kullanılmıştır. 2. Dünya Savaşını takiben pek çok ülkede protez çalışmaları hükümetler tarafından teşvik edilmiş,1957 yılına kadar konvansiyonel prensipler ile devam een uygulamalar daha sonra bilimsel ve teknolojik olarak yeni arayışlara yol açmıştır.
1970’li yıllarda protez alanında çalışan fizyoterapist,prostetist ve protez teknikerlerinin biyomekanik alanına yönelmeleri uygulamalarda yeni yöntemlerin ve malzemelerin kullanımına yol açmış,rehabilitasyon çalışmaları hız kazanmıştır.ABD,Almanya,İngiltere ve İskandinav ülkerleri başta olmak üzere amputelerin normale yakın bir tarzda günlük yaşamlarını devam ettirmelerine olanak veren fonksiyonel,rahat ve kozmetik soket tasarımları ve protez yaklaşımları üzerinde durulmuştur.
Dünya’da protez-ortez alanında standartlaşmanın sağlanmasında ilk önemli adım 1970’de Danimarka’da ISPO(Uluslararası Protez-Ortez Derneği) nun kurulmasıyla atıldı.
1990’lı yılların başından itibaren üst ekstremite protezlerinde kullanılan protez eller ve eklemlerde önemli gelişmeler kaydedilmiş,2000’li yıllarda biyonik protezler,mikroişlemcili protezler ve bilgisayar destekli araştırmalar ile otomatik,hassas,sıkı,kademeli ve hızlı kavramaya yönelik protezler amputeler için geliştirilmiştir.
TÜRKİYE’DE ORTEZ-PROTEZ
Türkiye’de ilk ortez alanındaki gelişme Osmanlı’da 2.Abdulhamid döneminde 1898 yılında Bonn Üniversitesi cerrahi profesörü Dr. Robert Rieder Paşa Tıp Türk Eğitiminde reform yapmak ve Haydarpaşa’da yeni yapılan tıp okulu(Gülhane) binasını kontrol etmek amacıyla İstanbul’a getirilir. 3 yıllığına gelen Rieder Paşa, Haydarpaşa Tıbbiye-i Askeriye binası içerisinde inşaat denetimi sırasında düşerek beli ve bacağını kırar ve böylelikle orteze ihtiyacı olduğu için bu konuda çalışmaya başlar.
Protez alanında yapılan 2. Abdülhamid’in Maliye Bakanı(Masarif Nazırı) Saadettin Paşanın bacağına ard arda yapılan 3 amputasyon geçirmesi ve Paris’ten 2 defa protez getirilmesiyle başlamıştır. Üçüncü protez getirilmek istendiğinde değerinin 300 altına çıkması padişahı kızdırmış ve bu işlerin ülkede yapılmasını istemiştir.Bu sebeple 4 subay Paris’e 1 yıllığına protez-ortez eğitimi öğrenmek için gönderilir.Yüzbaşı Hüseyin Rıfat Bey ülkeye döndüğünde 1900’lerde ilk atölyeyi Tersane-i Alatı Nazika adı altında kurarak çalışmalara başlamıştır.1914 yılında bu atölye Gülhane Hastanesi bünyesine taşınır.Birinci Dünya Savaşında Trablus,Çanakkale ve Arabistan cephelerinde kaybedilen kol ve bacaklar protez-ortez çalışmalarının gelişmesinde önemli rol oynamıştır. İlk özel yapılanma Kifidis tarafından yapılmıştır. Paris’te eğitim alan Kifidis,1928’de Beyoğlu’nda özel bir protez-ortez atölyesi açar.
Ülkemizde mekanik ortopedinin ortaya çıkması ile ilgili bilgiler, 1951’de yayınlanan protez-ortez alanındaki ilk Türkçe kaynak olan Sun-i Uzuvlar ve Ortopedik Cihazlar ve Prof.Dr. Rıdvan Ege’nin bu alandaki yazılarından elde edilmektedir. 1961’de Gülhane Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği kurulduğunda teknisyenler ve ortopedi travmatoloji uzmanlarından oluşan bir grup dönüşümlü olarak İtalya’da Rizzoli Enstitüsüne eğitime gönderildi. 1966 yılına kadar eğitim sürdü ve Gülhane protez-ortez atölyesi tüm bu çabaların ardından küçük bir ünite olarak hizmete başladı.
1985’te Bakırköy’de Alman Hükümeti teknik işbirliği anlaşması çerçevesinde Ortopedi Teknisyen Sağlık Meslek Lisesi açıldı.
Ülkemizde protez ortez alanında sivil toplum örgütlerinin çalışmaları da başlatıldı ve engelliler için yaşamlarını kolaylaştıracak bilim ve teknolojilere katkı sağlamak amacıyla Türkiye Protez-Ortez Bilim Derneği(TPOBD) Aralık 1988’de Ankara’da kuruldu.
Ülkemizde Ortopedi teknisyeni yetiştiren bir meslek lisesi, tekniker yetiştiren bir çok üniversite ve Ortotist Prostetist yetiştiren 4 lisans bölümü bulunmaktadır.
Yazıma şu sözlerle son veriyorum: temel protez prensibleri hiç demode olmamışlardır; sadece bunları gerçekleştirme yöntemleri gelişmişitir.Fikirler sonsuz bir şekilde geçmişten bugüne tekrar dönüşüm yapmıştır, düşünüldüklerinde pratik açıdan uygulanamayan durumlar,malzemelerin ve teknolojinin gelişmesiyle münkün hale gelmiştir. Zihinlerde ortak bir amaçla bir araştırma ve tartışma oluşturulduğunda, protez-ortez bilimi sıçrama ve hamlelerle ilerlemiş ve ilerlemeye devam edecektir.
Ali Özgün ÇATALBAŞ