Tek başına vitamin C almak mı; yoksa “antioksidan kardeşlerle” birlikte yola çıkmak mı?
Her vücut kendine özgüdür. Herkesin vücudunun işleyişi, verilen tedavilere, yenilen ve içilenlere verdiği cevaplar farklıdır. Vücudumuzun hastalığa ve sağlığa bakışı, günümüz tıbbının yaptığı gibi vücutlarımızı organlara ve hastalıklara ayırıp bakmak değildir. Tanı kodu kitapçığı sayesinde bir tanı koyup bir veya birkaç ilaçla tedavi etmez. Vücudun iyileşme mekanizması ve sağlığı idamesi çok farklı yollarla gerçekleşir. Vücut birçok poliklinikten oluşan büyük bir hastane değildir. Her bireyin vücudu eşsiz ve kendine özgüdür. Nasıl ki parmak izi ve retina bireye özgü ise, sağlık da, hastalık da bireye özgüdür. Yani birine vitamin, mineral, element desteği veya ilaç tedavisi yapılacaksa; genellemelerle yola çıkmak, tüm hastalıklara ve hastalara aynı gözlükle bakmak büyük bir yanlış olacaktır. Tüm destekler ve tedaviler bireye özgü olmalıdır. Bu çerçevede sizlere vitamin C desteği ve antioksidan destekler hakkında fonksiyonel tıp bakış açısıyla bilgilendirmeler yapmak istiyorum.
Büyük bir organizma olan vücudumuz çok ayrıntılı şekilde birbiriyle uyumlu çalışan müthiş parçaların, parçacıkların bir bütünüdür. Vücut bu sayede hayatta kalır, gelişir, büyür ve sağlıkla yaşar. Hastalıklar genelde sonuçtur. Birçok hastalığın temelinde “kök nedenler”(stres, toksinler, uyku eksikliği, zayıf sindirim, inflamasyon-enfeksiyonsuz yangı-, travma, genetik, olumsuz düşünceler, egzersiz eksikliği, besin eksikliği) mevcuttur. Bir ağacın toprağı ve kökü hasar görmüşse, bir süre sonra yaprağı da zarar görür; daha sonra da bu yaprak dökülür. Bizler, ne yazık ki günümüz tıbbında yaprağa bakarak genelde bir veya iki adet tanı koyar ve bu tanıya göre bir ilaç veririz. Fonksiyonel tıp hekimleri olarak bizler ise, bilimsel çalışmalara dayanan her türlü tedavi ve uygulamaya bilimsel bakış açısıyla yaklaşır ve hastalarımızı bir bütün çerçevesinde, tıp biliminin her türlü enstrümanıyla ayrıntılı olarak değerlendirir ve tedavi ederiz. Fonksiyonel tıbbın bakış açısı “hastalık odaklı değil; sağlık odaklıdır.” Tüm uğraşlar hastanın sağlığı bozulmadan gerekli önlemleri almaya yöneliktir.
“Ben gündelik besinlerle sağlıklı beslenerek yeteri kadar vitamin ve mineral alıyorum. Gıda takviyelerine, vitamin ve minerallere ihtiyacım yok.” Büyük bir kesimin genel yaklaşımı günümüzde bu şekildedir. Bu söylenenlere kısaca birkaç kelam etmekte fayda görüyorum. Günümüzde ne tarım eski tarımdır, ne de yiyecekler eski vitamin, mineral ve element içeriklerine sahiptir. Organik ve doğal ürüne ulaşmak oldukça zordur. Toprak yanlış tarım uygulamaları nedeniyle mineral ve element içeriğini kaybetmiştir. Dolayısıyla üzerinde veya içerisinde yetişen meyve ve sebzede yeterince besleyici değildir. Aynı zamanda ne yazık ki karaciğerde eski karaciğer değildir. Meyve ve sebzelerde kullanılan tarım ilaçlarının çeşidi ve oranları arttıkça, karaciğerimizde eskiden olduğu gibi yeterince detoksifikasyon yapamamaktadır. Özet olarak, aldığımız besinlerin vitamin, mineral ve element değerleri az, karaciğerin işi başından aşkın ve vücut vitamine minerale açtır. Hem de iş yükü çok çok fazladır. Kısacası vücudumuz bu toksik saldırı karşısında çok ciddi oranda antioksidan desteklere ihtiyaç duymaktadır. Günlük vitamin, mineral ihtiyacımızı günlük besinlerle karşılama şansımız kalmamıştır. Bu nedenle gündelik olarak birçok vitamin ve mineral desteğine ihtiyacımız vardır.
Fonksiyonel tıp bakış açısıyla sadece vitamin C almak yetmez. Günümüzde randomize kontrollü yapılmış birçok çalışma, sadece bir ilaç veya bir besin takviyesini, gündelik hayata hiç uygun olmayan bir şekilde vererek etkinliklerini araştırmaya odaklıdır. Tek başına neredeyse hiçbir etkinlik sağlayamayan bu doğal ürünler, ne yazık ki doğal gidişata uygun tasarlanmamış bu tür çalışmalar nedeniyle hak ettiği değeri görememektedir.
Fonksiyonel tıpta sadece C vitamini vererek hastalarımızdan olumlu sonuç almayı beklemiyoruz. Bizler bütünsel bakış açısıyla destek ürünleri “antioksidan kardeşliği” çerçevesinde destekliyoruz. Yani C vitaminine ek; A,B D, E vitamini, lipoik asit ve glutatyon üretiminde yardımcı olan N-asetilsistein (NAC) 600 mg ve selenyum vererek destek yapıyoruz. Çünkü metabolizmanın bir bütün olarak çalıştığını, tüm metabolizmayı birlikte düşünüp çalışır hale getirmenin doğru olduğunu biliyoruz. Bu nedenle ne kadar C vitamini alalım şeklinde bir sorunun uygun yanıtını bulmakta zorlanıyorum. Bu soruya cevabım antioksidan kardeşlerin birlikte verilmesi şeklinde oluyor.
Bu genel uyarıları yaptıktan sonra vitamin C özelinde biraz ayrıntıya girebiliriz.
C VİTAMİNİ NEDİR? VÜCUT FONKSİYONLARI İÇİN ÖNEMİ NEDİR? FAYDALARI NELERDİR?
Askorbik asit veya askorbat olarak da bilinen C vitamini, son 50 yılda en çok araştırılan vitaminlerden biri olmuştur. Bilimsel literatürde yapılan bir araştırma, 1968'den beri C vitamini üzerinde 53.000'den fazla çalışmanın gerçekleştirildiğini ortaya koymaktadır. Bulgular; güçlü bir bağışıklık sisteminin yanı sıra diğer pek çok fayda arasında olan kardiyovasküler, beyin ve cilt sağlığının geliştirilmesine yardımcı olduğunu da göstermektedir.
Birçok bilim adamı, bir zamanlar insan vücudunun C vitamini yapma yeteneğine sahip olduğuna inanmaktadır. Ancak insanoğlu zamanla bu kapasiteyi kaybetmiştir. Esasen, çoğu memeli de dahil olmak üzere tüm hayvan türleri C vitamini yapabilmektedir. Örneğin bir keçi günde 1 gram vitamin C üretir. Stres ya da hastalıkta bu miktar 10 grama çıkmaktadır. C vitamini sentezleyemeyen canlılar; insanlar, maymunlar ve kobaylardır. İnsanlar milyonlarca yıl önce C vitamini üretme yeteneklerini kaybetmişlerdir. Beyin, kanda bulunandan 15 ila 50 kat daha yüksek C vitamini konsantrasyonlarına sahiptir. Antioksidan özelliklere sahip C vitamini, en az sekiz önemli biyokimyasal reaksiyon için bir enzim “ko-faktörü” dür.
Haftaya C vitaminin faydaları, C vitamini kaynakları ve vitamin C eksikliğinin sonuçları üzerine konuşacağız.
Birliktelik üzerine birkaç cümleyle bitirelim,
“Yaprağa soruyoruz; kendi kendince tamam mısın, yaprak cevap veriyor; hayır benim hayatım dallardadır, dala soruyoruz ve dal diyor ki, hayır benim hayatım köktekidir. Köke soruyoruz, cevap veriyor; benim hayatım gövdede, dallarda ve yapraklardadır, dallardaki yaprakları koparırsanız ben ölürüm” -Emerson Fosdick