Değerli okurlarım, geçen hafta:
Kadında hormon desteği nedir ve neden hormona ihtiyaç vardır?
Östrojen derken neden bahsediyoruz?
Östrojenin görevleri nelerdir? Sanıldığı gibi sadece cinsiyet özelliklerini mi belirler?
Progesteron derken neden bahsediyoruz?
Progesteronun görevleri nelerdir? Sadece cinsiyet özellikleri ve hamilelikte mi işe yarar? Bu konulardan bahsetmiştik. Bu hafta kısaca kadın hormonlarına son noktayı koyalım ve gelecek haftadan itibaren fonksiyonel tıpta destekler ve gıda takviyelerine gelelim artık diyorum.
40 yaşından sonra menopoza kadar ve menopoz sonrasında da ağırlaşarak devam eden şikayetlerin en önemli nedeni östrojen/progesteron arasındaki dengesizliktir. Bu dönem, doğal progesteron desteği ve östrojen metabolizmasını düzenleyecek yiyecek seçimleri ile doğal desteklerin, takviye vitaminlerin ve minerallerin kullanılmasıyla sağlıklı ve problemsiz olarak atlatılabilir. Sağlıksız geçirilecek bir güne bile tahammül etmek zorunda değilsiniz. Boşa gün kaybı ve ruhsal buhranlar yaşamayın. 40 yaş öncesinde olduğu gibi 40 yaş sonrasında da canlı, mutlu, enerjik, sağlıklı olabilirsiniz. Uygun zamanda, uygun destekleri bireyselleştirerek size verebilecek, sizi çok sıkı takip edebilecek bir fonksiyonel tıp doktoruna başvurun. Hayatta telafi olmayan iki şey zaman ve sağlıktır. Bunlardan tasarruf etmeyin.
Ellili yaşlarda menopoza girecek bir kadında neden kırklı yaşlarda adet aralarında sıklaşma, adet kanamalarında uzama ve düzensizlikler, kilo alma ve verememe, göğüslerde gerginlik, daha önce olmayan baş ağrıları, migren atakları, uyku sorunları, hafızada zayıflama, adet öncesi gerginlik sendromu, hipotiroidi, depresyon, sıkıntı hissi ve mizaç değişiklikleri ortaya çıkmaktadır? Cevabımız görece olarak bu yaşlarda ortaya çıkan östrojen baskınlığıdır. Yani östrojen/progesteron dengesinin “progesteron aleyhine” bozulmasıdır. Östrojende düşüyor ama progesteron yerlerde sürünüyor bu dönemlerde. Uzun yıllar düzenle giden adet kanamaları bazen kısa, bazen uzun, ara sırada normal olabiliyor. Bazen iki ay kanamasız geçiyor, sonraki ay olağandan fazla kanama oluyor. Kısaca, düzen ve hormonal denge bozuluyor.
HORMONAL DENGE, ÖSTROJEN/PROGESTERON DENGESİ NEDEN BOZULUYOR?
Kadınlar bebekliklerinde yumurtalıklarında çok fazla sayıda yumurtacıkla doğarlar. Ergenlik döneminde yaklaşık 400 bin adetten oluşan bir yumurtacık deposuna sahip olurlar. Her adet döneminde beyinden salgılanan hormonların uyarmasıyla yumurta haline gelmek için 150 – 200 civarı yumurtacık harekete geçer, gelişmeye başlarlar ve eş zamanlı olarak östrojen salgılarlar. Yumurtlama dönemi geldiğinde (adetin ortasında yaklaşık 14. gün civarında) aralarından yarışı kazanarak şampiyon olan en gelişmiş yumurtanın kabuğu çatlar ve içindeki yumurta dışarı atılır, yani yumurtlama gerçekleşmiş olur. Yumurta tüpler boyunca olur da karşısına bir sperm çıkar mı diye yol alırken çatlamış yumurtanın kabuğu içini doldurarak korpus luteumu (sarı cisim) oluşturur ve burası da progesteron salgılamaya başlar. Adetin ilk yarısı östrojen hakimdir, ikinci yarısında ise hakimiyeti progesteron alacaktır.
“Özetle, progesteron ancak bir yumurtlama olabilmişse salgılanır. Adet döngüsünün başında gelişmeye başlayan yüzlerce yumurtacıktan salgılanan östrojen salgısı ise her durumda ortaya çıkar. Ama yumurtlama her zaman gerçekleşmez. Yani östrojen garantidir ama progesteron iyi bir yumurtlama olmadan olmaz. Eldeki kaliteli yumurtacıklar 40 yaşından sonra tükenmeye başlayınca da yumurtlama olsa da yeterli progesteron elde etmek zorlaşır. Bu da östrojen/progesteron dengesini bozar. ”
PERİMENOPOZ NEDİR? PERİMENOPOZ DÖNEMİ NEDEN ÇOK ÖNEMLİDİR?
Menopoz çevresi olarak adlandırılan bu dönem aslında menopoz öncesi olarak tanımlanmalıdır. 40-55 yaş aralığını içerir. Birçok kadın bu dönemi; gençliğin elden kayıp gittiği, yaş almanın çoğu zaman kabullenilmediği ve bu tür nedenlerle sorunları daha ciddi yaşadıkları bir dönem olarak tanımlar.
Bu dönem kadınlar için çok çok önemlidir. Kadınlarda kemik erimesi ve meme kanserinin temelleri bu perimenopoz denilen dönemde atılmaktadır. Yani bu dönem “normal canım, herkeste oluyor, sıcak basmaları olacak, zamanla geçecek” türü basit cümlelerle geçiştirilecek olursa işin sonunun kötü olacağını vurgulamak zorundayım. Bu döneme gereken önem verilmezse, uygun hormon desteği sağlanmazsa, en basitinden kemik erimesine bağlı omurga kırığı, kol ve kalça kırıkları olacaktır. Daha ciddi olarak beyin, kalp, damar sistemi çökecektir. Tansiyon, felç, kalp krizi, pıhtılaşma eğiliminde artış ve buna bağlı akciğer ya da bacak pıhtıları oluşacaktır. Aynı zamanda ruhsal olarak depresyon, hayattan zevk almama, yoğunlaşamama, iş başarısının azalması, kronik yorgunluk, gerilemeyen baş ağrıları, uyku problemleri, otoimmün hastalıklarda alevlenme, meme kistlerinde büyüme ve kanserde artışla karşılaşılacaktır. Hepsi birbirinden ne kadar farklı problemler değil mi? Bizler bu kadar farklı şikayetleri olan hastalarımıza; “senin biraz moralin bozulmuş psikiyatriye git; bak tansiyonunda çıkmış kardiyolojiye git; baş ağrıların, kas ve eklem ağrıların arttı al bu ağrı kesiciyi; bak midende yanıyor al şumide koruyucusunu” diyeceğiz ve hasta yeni başlanan bir torba ilaçla şikayetlerini sadece baskılayarak hayatına devam edecek. Aslında çözüm basit; “gülü susuz, insanı hormonsuz bırakma.” Uygun bir hormon desteği birbirinden bağımsız gibi görülen birçok şikayeti geçirecektir. Emin olabilirsiniz.
Kadınlarda hormon tedavisi hakkında birkaç özet bilgiyi sizlerle paylaşarak yazımızı sonlandıralım.
1. Kadınlarda 40-55 yaş aralığı, fiziksel ve duygusal anlamda ciddi sıkıntıların yaşandığı bir dönemdir. Gelecek yıllarının iyi geçip geçmeyeceği bu döneme bağlı olduğu gibi sağlık ve hastalık temelleri de yine bu dönemde atılmaktadır. Bu dönemi; “normal canım, herkeste oluyor, sıcak basmaları olacak, zamanla geçecek” türü basit cümlelerle geçiştirmek yerine işinin ehli bir fonksiyonel tıp hekimindenveya hormon tedavisi konusunda eğitimli bir hekim arkadaşımızdan, özellikle bu döneme özgü doğal progesteron desteği alınması, gerçekten bir insanlık hakkı olarak karşımıza çıkmaktadır.
2. Kadında hormon desteğini erken dönemde (erken menopozda) verelim. Damarlar henüz sertleşmeden, beyin bozulmadan başlayalım. Menopoza gireli 10 yılı aşmadan hormon başlayarak kadınlarda hem beyni koruyalım; hem de kalp, beyin ve akciğerde damar tıkanıklığını hiç hormon kullanmayan kadınlara göre %34 azaltalım.
3. Hormonu ağızdan değil ciltten, vajinal krem, jel yada fitil formunda verelim. Böyle verirsek bu hormonlar yumurtalıktan salgılandıklarında doğal senaryoda ne olup bitiyorsa aynısı olur. Krem ya da jel, aynen yumurtalıktan salgılandığı gibi yavaş yavaş cilt altındaki yağ dokusuna emilir, buradan da yavaş yavaş kılcal damarlara geçer. Östrojen kılcal damardan toplardamarlara, buradan da kalbe ulaşır. Kalpten tüm vücuda yayılır. Bu şekilde, ağızdan verildiği zaman ortaya çıkan karaciğerde yüklenmeye, doğa dışı bir yolla verildiği için karaciğerin “sapıtıp” pıhtılaşma maddelerini salgılamasına ve vücudun her yerine pıhtı atmasına neden olmadan doğal bir şekilde hormonu vermiş oluruz.
4. Hormonsu (at östrojeni veya kimyasal yapısı değiştirilmiş progesteron) vermeyelim. Gerçek biyoeşdeğer- doğal hormon verelim.
5. Hormon destek tedavisinin bir insan hakkı olduğunu unutmayalım. Hormon destek tedavisi başlarken hastalarımızdan aldığımız hasta onam formunu aslında hormon başlamadığımız hastalardan almamız gerekir diyerek, hormon bahsini sonlandıralım.
“Hormon haktır”
Haftaya fonksiyonel tıpta destekler konusuna gireceğiz.
“Sabır, ağrıları dindiren acı bir ot gibidir. Hem can yakar hem de tedavi eder”
Biraz daha sabredelim. Korona tünelinde ışık göründü. Evde kalarak, kalabalıklara karışmayarak hem kendimizi hem yakınlarımızı hem de canla başla çalışan sağlık ordumuzu koruyalım.