Basının tanınan ve okunan kalemleri Sözcü’den Uğur Dündar ve Serpil Yılmaz ile Cumhuriyet’ten Emre Kongar özel sektör aşı dışalımı yapsın, aşı eczane raflarında yer alsın ve gücü olanlar olmayanlar için askıda aşı yöntemiyle aşıya erişim sağlasın türünden bir düşünceyi paylaşınca bu yazıyı yazmak kaçınılmaz oldu!
Bir yıldır dünyayı ve insanlığı silkeleyen küresel salgında aşı seçeneğinin ortaya çıkmasıyla ilk kez umutlandık. Maske-Mesafe-Temizlik üçlemesi etkili olsa da bu üçlemenin salgının kökünü kazımada yetersiz kaldığı da açıktı.
Her şeyden önce aşının tüm zamanların en önemli buluşu olduğu, insanın sağlığını ve yaşam süresini doğrudan olumlu yönde geliştirdiği gerçeğinin altı çizilmelidir. Örneğin, bu satırların yazarı önemsiz bir bulaşıcı çocukluk hastalığının ölümcül bir komplikasyonu nedeniyle çoktan toprağa düşmüş olabilirdi.
Geçen yüzyılın ilk üç çeyreğinde insanlığı ve özellikle de çocuklarımızı kırıp geçiren çocuk felci aşısını bulan Jonas Salk’ın aşıya patent almayacak mısınız sorusuna verdiği yanıt belleklere çivilenmiştir.
'GÜNEŞİN PANENTİ Mİ VAR Kİ AŞININ OLSUN!'
Özlü ve soylu sözleri aşının insanlığın malı olduğunu yalın şekilde vurguluyor.
Günümüzde hızlı şekilde üretilen korona aşıları içinde doğrudan devletlerce üretilenler olduğu gibi çoğunluğu devlet desteğiyle üretilmiş özel girişim ürünüdür. Gönül isterdi ki tüm aşılar kamu üretimi olsun, hiç olmazsa bu kez insanlığın ortak malı kazanç gözetilmeksizin hakça ve eşitlikle paylaşılsın!
Günümüz dünyasında vatandaşı başına 6-9 doz aşı edinen gönenç ülkelerinin yanı sıra aşının neredeyse adını duymamış dünyalılar da var!
Oysa küresel salgın belki de başka hiçbir konuda olmadığı kadar “Ya hepimiz, ya hiç birimiz!” sözüne uygun bir çözüm gerektiriyor. Başka deyişle, aşı istifleyenler dünyada aşılanmamış çoğunluk olduğu sürece rahat soluklanamayacaklar. Durum bu denli açık ve anlaşılabilirken açgözlülüğün tavana vurması ancak emperyal içgüdüyle açıklanabilir.
Askıda aşıyı gündeme getiren hanımefendiye ve beyefendiye kısa yoldan söylemekte yarar var! Elbette iyi niyetinizden kuşkum yok! Ama…
'ASKIDA AŞI OLMAZ!'
Her ne kadar korona aşıları hızla üretilip kullanıma sunulmuş olsa da hiç birisi ruhsat alabilmiş değildir. Şu anda başlanan aşılamalar Faz IV çalışması kapsamında İvedi Kullanım Onayı ile yapılabilmektedir. Dolayısı ile ruhsatsız bir ürünün eczane rafına konması ve parası olanın kullanımına sunulması gibi bir uygulama söz konusu olamaz. Diğer yandan ise, böyle bir uygulamanın vicdana sığmayacağı da unutulmamalıdır.
Her fırsatta sormamız gereken iki soruyu anımsattıktan sonra sürdürelim!
1- Türkiye olarak neden yeteri kadar aşı edinemedik?
2- Neden edindiğimiz aşıları çeşitlendiremedik?
Bu iki soru usun ve bilimin kaçınılmaz gereğince, saydamlıktan ve toplumu bilgilendirmekten hoşlanmayan yönetenlere her fırsatta sorulmalıdır.
Diğer yandan ise, aşı sürecinin başından bu yana gerek basının ve gerekse kimi akademik unvanlıların aşı retçiliği değil ama aşıya güvensizlik pompalayan açıklamaları ortamdaki bir diğer olumsuzluk olarak kendisini gösterdi ve göstermeyi sürdürmektedir.
Özel sektör aşı dışalımı yapsın, isteyen satın alsın türünden söylemlerin de aşıya güvensizlik değirmenine su taşıyacağı açıktır.
Ayrıca, küresel ölçekli bir aşı darlığının söz konusu olduğu ortadayken özel sektöre aşı dışalımı yolunu açmak darlığı gidermeye katkıda bulunmaz. Olmayan şeyi kim almak isterse istesin bulamayacaktır.
Aşıyı güneşle özdeşleştiren Jonas Salk’ın sözünden esinle sağlığın ve elbette koruyucu sağlığın birincil öğesi olan aşının üretiminin değilse bile erişiminin kamusal kapsamda sağlanması son derece önemlidir. Bu alanda ikilik anlamına gelecek iki tarafı keskin bıçağa eşdeğer uygulama çözümün değil sorunun parçası olacaktır.
Çok okunan ve dolayısı ile de saygı ve güven duyulan gazete yazarlarının kafalarında kurguladıkları kimi tasarımları kamuoyuyla paylaşmadan önce uzmanlara danışmalarında ve süzgeçten geçirdikten sonra yazmalarında sayısız yarar var!
Daha önce de belirtildiği gibi korona aşılarının tümü ruhsatsızdır. Dolayısı ile ruhsatsız ama ivedi kullanım onaylı bu ürünlerin kamu otoritesi güdümünde kullanılmaları olmazsa olmaz gerekliliktir.
Elbette, aşı niceliğiyle birlikte aşı türleri çeşitlendirilmelidir. Ancak, çeşitlendirmenin yolu aşıyı da sadaka kapsamına alarak bir bakıma denetimsiz ürüne dönüştürmekten geçmiyor.