Oksijensiz faşizm

Bizdeki bir kısım okuryazar birkaç aydır bir sevinçli, bir sevinçli! Nedeni Biden’ın Trump’ı yenmiş olması. Kendi ülkelerinin çoğu sorununa ABD’ye gösterdiklerinin pek azını gösterirler bu vatandaşlarımız. Çoğu İngilizce okur, İngilizce yazar. Türkçe okuyup yazanların bile Amerikanca düşündüklerine tanıklık edilir.

Biden sevinçlerinin Obama’nın başkanlığı onuruna koyunlarını kurban eden Vanlı saf köylümüzden eksiği yoktur.

Haksız da sayılmazlar!

Çok kutsal bir gerekçeleri var!

Yeryüzünde bir ülkenin ve o ülkede yaşayanların faşizmden kurtulmuş olması yabana atılır gibi olmasa gerek!

Sözlüklerdeki anlamlar hiç kuşkusuz gereklidir ve yararlıdır! Faşizm’in karşısına çoğu kaynakta Mussolini’yle başlayan, baskıcı, genişlemeci ve hatta sosyalizmden motifler taşıyan bir anlayışla bağdaşan şeyler yazılır.

Yanlış olmasa da eksiktir bu tanımlama.

Sözcük anlamının kavramsal ve güncel anlamla bütünleşmesi gereği olmasa sevinenler kervanına ben de katılabilirdim.

Düşünsel bakımdan faşizmin, emperyalizmin önde gelen aygıtı ve benzetme yerindeyse sopası olduğu eklenmezse eksik bırakılmış olur.

Sevinçlerini gizleyemeyen vatandaşlarımız her nedense olaya bu açıdan bakmaktan kaçınırlar. Böyle bakılması gereğini herhangi birimiz kadar bilirler. Ama, bu açıdan baktıkları anda efendilerine başkaldırmış olacakları kesindir. Kaçınmaları bundandır. Bunun yerine, Trump’ın yenilgisi gerekçesiyle Amerikan emperyalizmini allama pullama eylemini yeğlerler. Bir bakıma kendilerini Beşinci Kol etkinliğine gönüllü etmiş olurlar.

Özellikle 2. Dünya Savaşı’nı izleyerek emperyalizmin birincil gücü konumuna gelen ABD o günden bu yana ve özellikle de sosyalist blokun yıkılması sonrasında emperyal azgınlığını her geçen gün artırmıştır. Bu eğilim dışta kesinlikle faşizmi gerekli kılmıştır. Yeri geldiğinde uzaklardaki işbirlikçi kollarını kullanan ABD emperyalizmi, yeri geldiğinde ise acımasız silahlı güç kullanmaktan çekinmemiştir. Dolayısı ile ABD hiç olmazsa son 75 yılda dışta faşist bir güç olmaktan kaçınmamıştır.

Faşizm, Amerikan dış politikasının omurgasıdır dense abartılmış olmaz. Amerikan anayurdunun binlerce kilometre uzağındaki, deniz aşırı topraklarda Amerikan egemenliğinin sürdürülebilirliği faşizm olmadan düşünülemez bile. Bu nedenle, ABD’de faşizmi Trump’la sınırlamak, diğerlerini adlarındaki niteleme gibi “demokratlıkla” özdeşleştirmek en iyi olasılıkla safdillikle özdeşleştirilebilir. Emperyal güç olmaktan vazgeçmediği sürece faşizm ABD için bir seçenek olmanın ötesinde zorunluluktur. Faşizmsiz dünya efendiliği düşten öte beklenti olamaz.

Amerikan halkının faşist baskı altında olması ve bir şekilde bu baskıdan kurtulması da kuşkusuz sevindirici bir durumdur. Ancak, bu sevinç ABD emperyalizminin dıştaki etkinlikleri görmezden gelinerek dışa vurulursa cehaletten ya da kötü niyetten söz etmek kaçınılmaz olur.

ABD emperyalizminin içteki etkileri de görmezden gelinemez. Eşitsizlik, adaletsizlik ve acımasızlık üçlemesiyle de tanımlanabilecek bu durumun milyonlarca Amerikan vatandaşını bunalttığı çok açıktır.

Örnek vermek gerekirse, geçtiğimiz yılın ortalarında soluksuz bırakılarak Minneapolis’in orta yerinde yaşamına son verilen siyahi Amerikalı George Floyd olayı hemen her yıl birden çok kez yinelenen trajedidir. Amerikan emperyalizminin dıştaki faşist tutumu içteki olumsuzlukları perdelemeyi de amaçlar.

Oksijene değinmek gerekirse!

Bugünkü bir Amerikan gazetesinde rastladığım haber dünyayı ve kimi yurttaşlarını oksijensiz bırakan süper güç manzarasını sermekteydi gözlerimizin önüne. Haberden anlaşılan, inanılması güç olsa da Kaliforniya’da oksijen kıtlığının yaşandığıydı.

Küresel salgını başlangıçta önemsemeyen ve hatta Çin’le olan ekonomik ve teknolojik yarışında avantaj öğesi olarak gören ABD’nin Covid-19’la karşılaşır karşılaşmaz ringe iki seksen bir doksan uzanmış boksör gibi yere serildiği görüldü. Kişi başına yılda 10 bin doları aşkın sağlık harcaması yapan üstün gücün nanometrik yarı canlı karşısındaki umarsız görünümü tarihsel bir olaydı. Tarihe geçen bu gelişme zamanı geldiğinde tüm çarpıcılığıyla yazılacaktır.

Yeryüzünde geçtiğimiz yıllar boyunca zemin ve güç kaybeden emperyal faşizmin oksijensiz kalışı ilginç bir gelişme olsa gerek. Etme bulma dünyası deyip geçmek kolaya kaçmak olur. Küresel salgının başından bu yana gözden kaçırılmaması gereken bir başka önemli ayrıntı hastalığın sınıfsal ayrım gözetmese de, sınıfsal farklılıkların hastalığa yakalanmada önemli etken olduğudur. Buna bağlı olarak dünyanın herhangi bir yerinde olduğu gibi ABD’de de salgının kurbanları arasında toplumun alt katmanları yer almaktadır. Haberdeki benzetmeye dayanarak karneye bağlanmış olduğu anlaşılan oksijen gazı kısıtı da doğallıkla bu kesimleri vuracaktır.

Dünyayı titreten, kendi vatandaşlarının yanı sıra dünyanın boğazına çökerek oksijensiz bırakan süper gücün oksijensiz kalarak oksijeni karneye bağlamak zorunda kalması ibretlik olsa gerektir.

Amerikan faşizmini sonlandırmak için keşke Amerikan halkının oyları yeterli olsa!

 

 

 

DR. CEYHUN BALCI

Etiketler
oksijen
ABD