Hastaneleri kim yönetmeli?

.

18. yüzyıldan başlayan ve günümüze kadar devam eden idari reform anlayışımızda hala bir takım ciddi eksiklikler mevcuttur. Mevcut idare anlayışımızı, 4. Sanayi Devriminin tüm sistemleri değiştiren zihinsel yapısıyla birlikte ele aldığımızda ve herkesin her şeyi yapabilmesinden ziyade herkesin bir alanda uzmanlaştığı ve bu uzmanlık alanlarında ki her meslek grubunun üretilecek ürün ya da sunulacak hizmetin varlığındaki payının tamamen ekip anlayışı ile ortaya çıktığı gerçeğiyle değerlendirdiğimizde ne kadar geri kalmış vaziyette olduğumuzu görmüş oluruz. Bu bağlamda multidisipliner bakış açısının günden güne gelişmesiyle birlikte sorunlara yönelik çözüm önerilerimizi atacağımız reform adımlarıyla kalıcı bir noktaya ulaştırmalıyız.

İçinde bulunduğumuz zaman diliminde artık sadece klasik anlamının ötesinde bir işletme mantığı hakim olan hastanelerimizin yönetimlerini derinlemesine tartışmalı ve kalıcı çözümleri oturtmalıyız. Sağlıkta dönüşüm öncesi, sağlıkta dönüşüm sonrası ve son alınan idari reformlar hastane yönetim anlayışı için yapboz olmakla kalmamış, çözülemeyen sorunları daha da çözemez hale getirmiştir. İçinde bulunduğumuz sistemi ele aldığımızda; sistem gereği hastanede çalışan hekimlerden birisi başhekim olarak görevlendiriliyor ve hastaneye ait en büyük yetki merci görevini asimetrik yetkilerle birlikte ele alıyor.

✔Önce hastanelerde görev alan profesyonelleri ele alırsak; eczacı, hemşire, personel, hekim, diyetisyen, fizyoterapist, tekniker, tıbbi sekreter, veri hazırlama ve kontrol işletmeni, güvenlik görevlisi gibi bir çok profesyoneli görüyoruz.

✔Ardından hastanedeki hizmetleri ele aldığımızda; ameliyathane hizmetleri, eczane hizmetleri, otelcilik hizmetleri, laboratuar hizmetleri gibi bir çok alanı da görüyoruz.

Bu değerlendirmenin içinde sayamadığımız bir çok alan ve bir çok meslek olduğunu da unutmayalım. Şimdi soruyorum. Bu kadar çok hizmetin, bu kadar çok alanın ve bu kadar çok mesleğin bir arada olduğu, bütçesi milyonlarla ölçülen, insanların doğrudan yaşamlarına etki eden tek kurumlar olan hastanelerin tüm yönetimlerinin sadece bir hekimin elinde olması ne kadar mantıklı? Bugün kaç tane hastane yönetimi göreve gelirken, kamu ihale kanununu, teknik şartnameleri, etkili iletişimi, yönetim becerilerini biliyor?

Ek olarak gelin durumu bir de bugün toplum arasında en çok bilinen özel sektör bakış açısıyla da kıyaslayalım. Devasa bütçelere sahip bir şirket ya da holdingi sizce kim yönetir? Kendi alan bilgisiyle birlikte, mali, idari konularda son derece birikimli ve eğitimli, deneyimiyle göz kamaştıran üst düzey yöneticiler, yönetim kuruluyla alınan karar ile yönetir değil mi? Ayrıca bu kişiler iş garantisi olmadan bu işi yaparlar ve sistematik çalışırlar. Bu anlayışı hastanelerimizle harmanlarsak, 50 Milyonluk, 100 Milyonluk bütçesi ve onlarca farklı iş kolu olan holdinginizin başına doğrudan sadece bir hekimi getirir misiniz? Kaldı ki borçları yüzünden tıbbi malzeme tedariğinde sıkıntı yaşayan, personelin ek ödemelerini kesen, gırtlağa kadar borca batmış kurumlarımızı bildiğimiz halde.

Hal böyleyken aslan gibi bir yönetici beklemek yerine, yeni dünya düzeninin ana felsefesi olan takım oyununu artık ortaya koyalım. Aldığı kararların insan sağlığına doğrudan etkili olduğunu eğitim sürecinde içine sindirmiş profesyonel yöneticilerle, her mesleğin eşit haklarla yaklaşımını sergileyebileceği bir takım kuralım. Takım oyununu, takım yönetimiyle yapalım. Bu sistemi oturtalım. Düne kadar en ufak bir işlem için bile hasta yakınını dışarıdan malzeme almaya yönlendiren büyük hastanelerimizin, bugün pandemi sürecinde devlet desteği ve bilim kurulu yönlendirmesiyle yazdığı tarihi önümüze rehber edip, yeni hastanelerimizi artan yerli ve milli üretimimizin sağladığı geniş altyapımızla birleştirip, idari reformumuzla bu işi taçlandıralım. Eski binalarımızla paralel, eski yönetim anlayışımızı yıkalım, cesur adımlar atalım.