Yunanistan Ulusal Halk Sağlığı Örgütü geçen haftalarda yaptığı açıklamada Batı Nil virüsü sebebiyle ülke genelinde 123 vakanın tespit edildiğini ve 11 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Bunun üzerine Batı Nil Virüsünün ülkemizde de can kayıplarına sebep olup olmadığıyla ilgili kafalarda soru işaretleri oluştu.Bu soru işaretlerine cevap vermek amacıyla bu yazıyı hazırladım.
Batın Nil Virüsü eklembacaklılar vasıtasıyla taşınan bir Arbovirüs aslında…
İnsanlarda, köpeklerde ve atlarda hiç bulgu vermeyebiliyor veya ensefalite,menenjite hatta ölüme neden olabiliyor.İlk defa 1937 yılında Uganda’da bir hastada tespit edilen Batı Nil Virüsü;yıllar boyunca incelenmiş ve Kuzey ve Güney Amerika’da,Avrupa’da,Asya’da ve Afrika’da binlerce olgunun dahil olduğu epidemilere sebep olmuştur.Ülkemizde Batı Nil Virüsü açısından ilk çalışmalar 1964 yılında Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsünden Heparkan Y ve arkadaşlarıyla John Hopkins Üniversitesinin ortaklaşa yaptığı çalışmalarla tespit edilmiştir.Özellikle memeli hayvanlarda Batı Nil Virüsü prevalans çalışmaları yapılmış ve ülkenin bir çok bölgesinde Batı Nil Virüsü tespit edilmiştir ancak bulgu veren Batı Nil Virüsü enfeksiyonlarına ait bildirimlerin sayısı oldukça azdır.
Dünya Sağlık Örgütü’ne semptomatik Batı Nil Virüsü ilk defa Eylül 2010 tarihinde bildirilmiştir. Batı Nil virüsünün kuluçka süresi 2-15 gün arasındadır ve bağışıklığı baskılanmış kişilerde bu süre uzayabilmektedir.
Batı Nil Virüsü çoğu kişide hafif seyreder veya bulgu vermeyebilir. Batı Nil Virüsü bulaşı özellikle enfeksiyonu taşıyan kuşların sivrisinekler tarafından ısırılmasıyla sivrisineğin Batı Nil Virüsü açısından taşıyıcı hale gelmesiyle olur.Hemen ardından sivrisineğin tükürük bezindeki virüs başka bir insanı ısırmasıyla o kişinin kanına geçer.Virüs taşıyan sivrisineklerin hasta olmayan kuşları ısırmasıyla virüs yayılmaya devam eder.Özellikle kuşlar esas konak olduğu için ölü veya hasta kuşlar bulunduğunda yetkililere bilgi verilmelidir.
Batı Nil virüsü dokunmayla veya öpüşmeyle veya ortak malzeme kullanılmasıyla bulaşmaz.
Gebelikte ve emziren annelerde olan veriler sınırlıdır.
Bulguları;grip hastalığında görülen bulgulara çok benzerdir.Halsizlik,lenf bezlerinde şişme,kas ve göz ağrısı,bel ağrısı ve baş ağrısı,bulantı,kusma,ishal görülebilir.
Daha ağır vakalarda yüksek ateş, boynu dik tutamama,uyuşukluk,zihin karışıklığı,kas titremeleri,nöbet veya felç gözlenebilir.
İlerleyen vakalarda ağır nörolojik hasara ikincil gelişen bulgular hatta ölüm gözlenebilir. Nadiren ense, gövde,kol veya bacaklarda döküntüler tespit edilmiştir.
Batı Nil Virüsünden hayata kalanlarda bağışıklığın yaşam boyu sürdüğü düşünülmektedir. Genel olarak sonbahar döneminde oluşan ensefalit veya menenjit vakalarında Batı Nil Virüsü düşünülebilir.Batı Nil Virüsüne ikincil gelişen ölüm oranları %3-15 arasındadır.
Batı Nil Virüsünün bilinen net tedavisi yoktur. Destek tedavisiyle takip edilir.
Batı Nil Virüsünün hayvanlarda onaylı aşısı bulunmaktadır ancak insanlarda onaylı aşısı bulunmamaktadır. Onaylı tedavi ve aşısı olmadığı için bireysel sağlık otoritelerinin alacağı önlemler büyük önem kazanmaktadır.
Vakalar sonbahar mevsiminde özellikle artmaktadır çünkü taşıyıcı olan Culex türü sivrisineklerin popülasyonu Ağustos ayında en fazladır ve Eylül ayına kadar kan emmeye devam ederler ve yetişkin sivrisinekler sonbahardan sonra kış uykusuna yatarlar.
Daha önce ülkemizde de Batı Nil Virüsüyle semptomatik olarak etkilenen bireyler tespit edilmiş olsa da şimdilik Sağlık Bakanlığı tarafından tespit edilmiş vaka bulunmamaktadır.