31 Mayıs Dünya Multipl Skleroz (MS) Günü

Mayıs ayının son gününde köşemde pandeminin gölgesinde kalmış, hem öz bakım hem de duygusal olarak büyük bir eksiklik yaşayan yaklaşık 35 binin üzerinde Multipl Skleroz (MS) hastalarının fiziksel ve psikolojik bakım ihtiyaçlarını ele almak istedim. 

Multipl Skleroz (MS), merkezi sinir sistemindeki miyelin dejenerasyonuyla karakterize görülen beyin, spinal kord ve optik sinirleri etkileyen inflamatuar, kronik bir nörodejeneratif hastalıktır.   MS hastalığı bireyin fiziksel, emosyonel, sosyal ve bilişsel işlevlerini olumsuz derecede etkileyecek kısıtlamalara neden olur. İş gücü kaybına neden olması, sosyal ve ekonomik sorunları beraberinde getirmesi, yüksek tedavi maliyetleriyle bireyi ve ailesini arayış içine itmesiyle hem dünyada hem ülkemizde önemli bir halk sağlığı sorunudur. MS hastalığında zorlu süreç tanı alınan günden itibaren başlamaktadır. Hastalığın getirdiği birçok belirti ve tedavi aşamalarının uzun ve yorucu olması sebebiyle hem hastalar hem de ailesi maddi ve duygusal bir yük altına girerler. MS hastalarında görülen belirti ve bulgular; sıklık ve şiddet yönünden hastadan hastaya değişebilmekle birlikte, genellikle kaslarda kuvvet kaybı, ağrı, kramp; ekstremite distallerinde uyuşma, karıncalanma, ağrı, yanma; görme bozuklukları; çiğneme ve disfaji (yutma güçlüğü); yürüme güçlüğü, ataksi olarak sıralanabilir. MS hastalığında sıklıkla görülen bir semptom olan disfaji, yaşam kalitesini önemli ölçüde etkilemektedir. Aspirasyon pnömonisi, dehidratasyon, malnütrisyon, yutma kaygısı gibi akut ve kronik komplikasyonlara da yol açarak mortalite ve morbiditeyi artırmaktadır. MS hastalarının genelde yaşamış olduğu boşaltım sorunları, cinsel sorunlar, yorgunluk, denge problemleri, uyku sorunları ve ağrılar bireylerde depresyon ve anksiyetenin ana kaynaklarındandır. Bundan dolayı hastalığın toplumda kontrol altına alınmasında ve semptom yönetiminde etkin bir rol alan hemşireler, gerek bakım planlarının düzenlenmesinde gerekse danışmanlık hizmetiyle bireylerin yaşam kalitesini arttırabilirler.

Hemşireler MS hastalarının yaşam kalitesini artırabilmek için;

  • Hem hastane ortamında hem de hastanın evde bakımında yorgunluğun önemli bir sorun olduğunu benimsemeli ve yorgunluğun değerlendirilmesi için hastanın ifadesini dikkate almalı, yaşam bulgularında değişiklik, yürüme, merdiven çıkma gibi günlük aktiviteleri sırasında yaşadığı güçlükleri içeren objektif kriterleri göz önünde bulundurmalıdır.
  • Denge sorunları ile baş etme konusunda bireye direk sorumluluk verilmeli, kendini rahat hissettiği yöntemleri geliştirmesi konusunda desteklemelidir.
  • Hastalara yardımcı alet kullanmanın bir yetersizlik olmadığı, aksine bireyin hayatını kolaylaştırdığı hemşireler tarafından eğitimlerle anlatılarak hastaların yetersizlik duyguları azaltılmaya çalışılmalıdır.
  • Serebellar tutulumu olan, ileri yaştaki MS hastalarının düşme riski açısından değerlendirilmesi sık aralıklarla yapılmalı ve hastalara düşmeyle ilgili gerekli eğitimler hemşireler tarafından verilmelidir.
  • MS hastalığında en önemli hemşirelik bakımı, hastada farkındalık oluşturarak, kendi bakımını yönetme becerisi ve motivasyonu geliştirmeyi hedefleyen, hastayı pasif bir izleyici değil aktif bir katılımcı haline dönüştüren yaklaşımdır.