İlkokul yıllarında başladım ağır çalışmaya. Yanlış anlamayın dolu dolu bir pazar poşeti bile taşımadım. Babam gece gündüz direksiyon sallar, rızkını eve getirirdi. Hiç kötü alışkanlığını duymadım.
Arkadaşlarıma uymuştum. En sevdiğim arkadaşımın annesi öğretmen, babası memurdu. Evleri kütüphaneye yüz metre uzaklıktaydı. Anne babası işe giderken onu ve kardeşini ve dolayısıyla bizi kütüphanecilere emanet ederdi.
Aradan otuz seneye yakın geçmesine rağmen kalbimi kıpır kıpır yapan öğretmenim. Çok şeyi biliyordu. Sevmek derseniz, kan bağı olan çoğu büyüğümüzden çok. Bizim kütüphanede akşamladığımızı, her gün daha çok arkadaşlarımızla kütüphanenin bahçesinde toplandığımızı biliyordu. Çocukları bilginin ocağındaydı.
Her gün daha çok ödev, sorumluluk veriyordu. Ders kitapları yetmez olmuştu. Ansiklopedileri karıştırıyorduk, sessizce birbirimizle konuşuyorduk, sesli konuşursak kütüphane görevlisi öksürüyordu. İlkokulun sonuna gelmiştik ki şansımıza ilçenin kâğıt ve karton kutu fabrikası Anadolu Lisesi yaptırmak için Milli Eğitim Bakanlığı ile anlaştı. İlk dönem öğrenciler ön kayıt ile alınmıştı. Artık sınavda seçilecekti ilçemin Anadolu lisesi. İlk defa da bizler seçecektik.
YARISI BİZDEN
Öğretmenim. Öncesinde çok kişinin okumasına vesile olduğunu duymuştum ama bu durum ilçede yeniydi, ilk defa sınava girecekti ilçenin minikleri. İlçede haber yayıldı. Herkeste tatlı bir telaş. Öğretmenimiz ise yapmıştı planını, toplamıştı gazetelerin verdiği deneme sınavlarını. Her gün okuldan sonra etüde gelinecekti, her hafta gazete yaprağındaki denemeler çözülecek, akla takılan sorular tek tek öğretmene sorulacak, bir sonraki hafta herkes farklı bir gazete yaprağındaki denemeyi çözecekti.
Sınav oldu, sonuçlar açıklandı. Komşu 3 ilçede Anadolu Lisesi yoktu. Anlayacağınız en uzağı 30 dk mesafedeki üç ilçe için de önemliydi bu sınav. Sonuçta bizim sınıfın yarısı yirmi küsur kişi, 108 öğrenci alan lisenin öğrencisi olmuştu. Hiç bozulmadı arkadaşlıklarımız. 5 yıl ilk okulun üstüne bir 7 yıl daha okuduk. Üniversite sınavı sonrası kırıldığım arkadaşım bana “Ben seni senden daha iyi tanıyorum” demişti.
Uzatmadan tıp fakültesi/hekimlik macerama gelecek olursam... İşletme ya da hekimlik arasında kalmıştım. Sekiz bin küsuruncu olmuştum bir buçuk milyon kişiden. Tercihler öncesinde babası, dedesi tüccar olan bir arkadaşımla karşılaştım. Sordu, ne yazacaksın. Düşüncelerimi söyleyince “Neyi işleteceksin” dedi. Böylece anladım kaderimi. Neyi işletecektim. Bir kuru bedenim ve emeğim vardı sermayem.
Üniversiteye başladım. Ablamın bir yıl önce mezun olduğu üniversiteye. O zamanlar İstanbul’u saymazsak Türkiye’nin Avrupa’daki tek tıp fakültesiydi. Kamyoncu baba ve ev hanımı annenin iki çocuğunun ikisi de tıp fakültesini kazanmıştı, hem de aynı okulu.
Yıllar dolu dolu geçti. Âşık olduğum, buram buram tarih kokan bir şehirde okudum. Belki de küçük ilçeden gelmenin verdiği açlıkla sosyalleşmekten çok zevk aldım. Her sene gidip hemen Kuvayı Milliye kulübüne ve sonra Atatürkçü Düşünce Kulübüne üye olurdum.
İlk defa Tabipler Birliği'ni, Tıp Öğrenci Kolu'nda tanıdım. 6 yıl geçmişti ama hep amfinin üst katındaki TÖK (TTB – Tıp Öğrenci Kolu) odasına hep aynı öğrenciler ve onların arkadaşları gidiyordu. Bizler o odaya ne davet ediliyor ne de uğruyorduk. Kulüp olarak bizlere tahsisli oda yokken onların amfide odası, panoları, birçok şeyi vardı. Tabip odası ve tabip odasında aktif hocalarla ise birebir konuşuyorlardı.
Yanlış geldi bana neden kapılar kapalıydı ve neden hepimizin tıp öğrencisi olmasına rağmen çok azımız TÖK’e üyeydik. Kuvayı Milliye’den bir arkadaşımla beraber TÖK başvuru formlarından onlarca bastırarak amfinin önünde herkese dağıtmaya başladık. Bir sürü arkadaşımızın üyelik formunu hazırladık. Sonrası mı, ben ve yaklaşık sekiz arkadaş hariç üyelik başvuruları kabul edilmişti. Yani tıp öğrencisi olarak TTB’nin TÖK’üne kabul edilmemiştim. Ama sonrasında o kapı açıldı ve bir daha kapatılmama kararı verilmişti o sene. Artık toplantıları dahil herkesi davet ediyorlardı.
ATATÜRK BELGESELİNE İZİN VERMEDİLER
Hiç unutmuyorum bir 19 Mayıs öncesiydi. Bir toplantılarına ben de katıldım. Kendi aralarında konuşmalarından sonra gündem önerisinde bulundum. “Önümüz 19 Mayıs, amfilerden birinde 'Sarı Zeybek' belgeselinin gösterimini öneriyorum” dedim. İçlerinden birçoğu, birinin söylediği “Biz tüm ideolojilere eşit uzaklıktayız, sen bugün Atatürk’ü göstermek istersin evet deriz, yarın biri Abdullah Öcalan'ın belgeselini göstermek isterse nasıl hayır diyelim, olmaz öyle şey” cümlesini hararetle savundular. “Siz ne diyorsunuz, Atatürk ile Apo aynı kefeye konulur mu, Atatürk devletimizin kurucusu” dedimse de dinletemedim… Belgesel gösterilmedi, ben küstüm, onlar rahatladı, her şey aynı şekilde devam etti…
O zaman küstüğüm TTB aynı yerinde. 20 yıl geçti, siyasetçiler değişti, partiler değişti, yönetim sistemi bile değişti ama ne TTB, ne TTB’nin seçim sistemi, ne TTB’nin ideolojisi ne de TTB’nin aktivistleri değişti…
Şimdi bir salgının/savaşın ortasında, “dereyi geçerken at değiştirilmez” atasözünün koşullarının tam anlamıyla mevcut olduğu durumda seçim yapıldı. Ancak biz hekimlerin birçoğu, mutlu TTB azınlığı dışında o ata hiç binmedik ki. Hep at bize bindi, dereler geçti, bizim, biz hekimlerin adına açıklamalar yaptı, siyasete hatta yeri gelip devlete meydan okudu.
NASIL MI?
- Ermeni soykırımının 100. Yıldönümünde Ermenistan Tabipleri Birliği’ne mektup yazdılar, "Bütün içtenliğimizle, toplumlarımıza, insanlığa karşı sorumluluğumuz ve hekim duyarlılığıyla, halklarımızın yakınlaşabilmesi ve yaraların sarılabilmesi, insanlığa benzeri acıların yaşatılmaması için birlikte çalışmalar yapma isteğimizi iletiyoruz" dediler.(1)
- Paris Kürt Enstitüsü öncülüğünde hazırlanan ‘Türkiye’de Kürt Sorununa Barışçıl Çözüm’ başlıklı bölücü bildiriye imza attılar.(2) “Biz aşağıda imzaları bulunanlar açıklıyoruz ki, bizler Kürdüz ve bu kimliğimizle anılmak, atalarımızın toprakları üzerinde onurumuz ve kimliğimizle birer Kürt olarak yaşamak, dilimizi, kültürümüzü serbestçe ifade etmek istiyoruz” dediler.(3)
- Terörist başı Öcalan'ın sağlık durumu için özel bir ekip kurarak Adalet Bakanlığı'na başvurup söz konusu ihanet ekibinin İmralı’ya gitmesi için Adalet Bakanlığı’na başvurdular.(4)
- Suriye’de Mehmetçiğe kurşun sıkan PYD Eş Başkanı Asya Abdullah’a ‘Barış Dostluk ve Demokrasi’ ödülünü verdiler. (5)
- 2010'da düzenlenen Mezopotamya Tıp Günleri adlı kongrede "Kürt ulusal kimliğinin daha belirgin ve güçlü hale gelmesi, uluslaşmada bir basamak daha yukarı çıkılması, dünyanın özgür ve eşit ulusları arasında Kürtlerin yerini alması" dediler. (6)
- ’Dinin siyasete alet edilmesine karşı da demokrasi mücadelesini büyüteceğiz” dediler. (7)
Ve daha birçok hekimlikle alakasız açıklamalar…
Artık yeter!
İstemiyoruz!
Siyaset yapmak istiyorsanız kendi ideolojinizde partiniz/partileriniz var.
Bırakın artık tabiplerin adını kullanıp tüm tabipler adına gibi açıklamalarda bulunmayı!
Tabipleri yıllarca yok saydınız.
Onlara ulaşmak, dokunmak derdiniz olmadı.
Marjinalleştikçe yalnızlaştınız, yalnızlaştıkça tabip meslek odalarının mali ve hukuki haklarını daha rahat kullandınız…
Kendinize yakışıklı isimler verdiniz, kavramlarla oynadınız…
En son İzmir’de kendinizi özetlediniz…
İzmir Tabip Odası seçimlerini bir kez daha “Demokratik Katılımcı Hekimler” kazandı.(8)
Seçimlere tek liste girecek kadar demokratik!
İzmir Hekimlerinin %10’unun altında oy alacak kadar katılımcı!
Hiç rahatsız olmadınız. Ne seçimlere artık tek liste ile giriyor olmaktan ne de katılımın %10’ların altında olmasından…
Türklüğünüz de, tabipliğiniz de, demokratikliğiniz de, katılımcılığınız da tüm oynadığınız, kullandığınız kavramlarınız da sizin olsun…
Biz derdi meslektaşları olan, insanımız olan, vatanımız olan, milletimiz olan tabip örgütümüzü istiyoruz…
Dr. Attila Kanat
KAYNAKLAR:
- https://www.ttb.org.tr/haberarsiv_goster.php?Guid=1049a684-d44f-11e7-acb3-e8c5204e2ae7
- https://www.yeniakit.com.tr/haber/pkkya-destek-pydye-odul-ocalana-heyet-dhkp-cye-diyet-listesi-ermeniye-mektup-ihanet-nerede-ttb-orada-1390765.html
- https://www.institutkurde.org/activites_culturelles/appels/imza/?l=tr
- https://www.sabah.com.tr/gundem/2020/09/20/son-dakika-ttbden-teror-elebasina-baris-dostluk-ve-demokrasi-odulu-utanmadan-bir-de-toren-duzenlemisler
- https://www.haberturk.com/gundem/haber/1055208-pyd-baskani-asya-abdullaha-turkiyeden-odul
- https://www.sabah.com.tr/yazarlar/bolgeler/ramoglu/2020/09/23/tabipler-birligi-kapanmali-cunku
- https://twitter.com/ttborgtr/status/1281897323812052993?s=20
- https://www.evrensel.net/haber/409253/izmir-tabip-odasi-secimlerinde-demokratik-katilimci-hekimler-kazandi