Sesimizi duyan var mı?

Hemşirelik, toplumun sağlık gereksinimlerini karşılamak için sürekli gelişen ve kendini yenileyen meslek olarak tanımlanmaktadır. Hemşireliğin tarihsel gelişimini incelediğimizde; kiliselerde başlayan mesleki serüven sonrasında hekimlere tabi tutulmuş olup ilerleyen zamanlarda özerk meslek haline gelmiştir. Bununla birlikte geçmişte sadece hastanelerde görevli olan hemşireler bugünlerde toplumsal alanlarda da hizmet etmeğe başlamış ve toplum üzerinde sorumluluğu olan grup haline gelmiştir. Hemşireler; pandemi, doğal afetler ve toplumsal sağlık sorunlarında en ön cephede yer alarak bizlere bu sorumluluk duygusunun bilincinde olduğunu kanıtlar niteliktedir. Bu sorumluluk ile beraber hemşirelik mesleği bütüncül ve holistik bir anlayış biçimine dönmüştür. Toplum üzerinde bu kadar etkisi olan bir meslek grubunun uzun zamandır savaştığı maddi ve manevi güçlükler, bir yerden sonra hemşirelerin memnuniyet düzeyini düşürerek dolaylı yollardan hemşirelerin tükenmişliğine neden olacaktır. Bu durumun toplum sağlığını olumsuz yönde etkileyeceği yadsınamaz bir gerçektir. Hemşirelerin yaşadığı ve son zamanlarda basına yansıyan zorluklar arasında fiziksel ve duygusal şiddet yer alırken, basına yansımayan ya da topluma yanlış lanse edilen sorunlar arasında çalışma koşullarının zorluğu ve geçim sıkıntıları da yer almaktadır. Son zamanlarda basına yansıyan İstanbul’da özel bir hastanede rehin alınan hemşire arkadaşımızın yanı sıra İzmir’de yöneticisi tarafından mobbinge maruz kalan bir diğer hemşire arkadaşımız bunlara örnek olur niteliktedir. Buz dağının görünmeyen kısmına baktığımızda ise, pandemi döneminde çocuklarından ve ailesinden ayrı yaşamak zorunda kalan hemşirelerin, ek olarak maddi yetersizlikten dolayı bakıcı bulamayıp çocuklarını evde yalnız bırakmak zorunda kalması hemşireleri yıpratan önemli bir diğer faktördür. Sahadaki hemşireler maddi yetersizliklerden dolayı yakınırken, emekli hemşireler ise mesleklerini aktif bir şekilde icra ettikleri dönemde sabit döner + maaş şeklindeki uygulamadan yakınmaktadır. 14 şubat 2013’te resmi gazetede yayımlanan 28559 sayılı yönetmelikte bahsedilen sağlık hizmetleri personeli katsayısı 0,4 olarak belirlenmiştir. Bu yönetmeliğe binaen hemşirelerin ek ödemesi hastane sınıflamalarına ve kendi içindeki yönetmeliklere göre değişmektedir. Hemşirelerin hasta sayısına göre aldıkları ödemeler ve düzensiz maaş ödemeleri yine hemşirelerin maddi konularda endişe etmesine yol açmaktadır. Emeklilik maaşlarına yansımayan sabit döner uygulaması, hemşirelerin düşük emeklilik maaşı almalarına neden olmaktadır. Şu an sahada aktif görev alan meslektaşların ortak isteği, tek maaş şeklinde bir ödeme olması (3600 ek gösterge), sağlık bakanlığı ve üniversite hastaneleri arasındaki farklılıkların kaldırılması ve yıllık izin kesintilerinin son verilmesidir. Bu şartlar göz önüne alındığında hemşirelerin hem maddi hem manevi yüklerinin fazla olduğunu, daha yaşanılabilir maaş düzenlemelerinin yapılabileceği düşünülmektedir. Tüm hemşire arkadaşlarımızın daha mutlu ve huzurlu bir şekilde çalışması dileğiyle.

 

 

HEMŞİRE UĞUR TAKTUK

Etiketler
hemşire