Türk Tabipleri Birliği ne yapmalı?

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Türkiye’deki hekimlerin Birliğini temsil etmek amacıyla kurulmuştur. Anayasal güvence altında, 6023 sayılı yasa ile kurulmuş kamu kurumu niteliğinde ve ülkedeki hekimlerin Kamu’da çalışanlarının isteğe bağlı, özelde çalışanlarının ise mecburiyetten üye olduğu bu birliğin, ana gelir kaynağı üye aidatları olup Devletimizden hiçbir yardım almaz. 

Türk Tabipleri Birliği’nin ( TTB ) bu gün geldiği çizginin neden tartışıldığını anlamak için önce, ne yapması gerektiğini bilmeliyiz ve kuruluş Kanunundaki ilk 4 maddeyi okumak bunun cevabıdır.

6023 sayılı Kanun Madde 1 –der ki: Türkiye sınırları içerisinde meslek ve sanatlarını icraya yetkili olup da sanatını serbest olarak yapan veya meslek diplomasından istifade etmek suretiyle resmi veya özel görev yapan tabiplerin katıldığı Türk Tabipleri Birliği; tabipler arasında mesleki deontolojiyi ve dayanışmayı korumak ve meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak amacıyla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde mesleki bir kuruluştur.

Madde 3 – der ki : Türk Tabipler Birliği ve tabip odaları, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar.

İşte Türkiye’deki yaklaşık 160 000 hekimin TTB çizgisini tasvip etmemesinin ilk nedeni, TTB’nin bu 3. maddeye muhalif faaliyetler içinde olmasıdır. TTB’nin bir tıp meslek odaları birliği olduğunu unutarak, nerede bir Devlete muhalif hareket var oraya koşarak boy göstermesi kadar, biz hekimlere itici gelecek bir durum olamaz. Ama maalesef TTB geçen 30 yıl içersinde her sene daha da aşırıya kaçarak, bunu çoğunlukla başarmıştır. Bu durum da hekimlerin çoğunluğunun, TTB’den kaçmasına, hatta TTB ile ilgili gazete haberlerini bile okumamasına, ilgi duymamasına neden olmuştur. 

TTB meslek örgütüdür ve sadece bu çizgide kalmalıdır, Çünkü 160 000 hekim, TTB’e meslek bağı ile bağlıdır, meslek dışı siyasi veya politik olaylar hiçbir hekimi ilgilendirmemektedir ve bu son derece doğru bir çizgidir, hekimler TTB’e siyasi bağ ile bağlı değildir. Hayatı insanların sağlığını korumak için bilimsel kitaplar arasında geçen hekimleri, meslek dışı bir mecraya çekip, tüm hekimlerin toplum ve Devletimiz gözünde kötüymüş gibi algılanmasına yol açmak, TTB’nin tüm hekimlere yaptığı en büyük kötülük olmuştur.

Madde 4 – der ki: Birlik, aşağıda yazılı ( a,b,c,d,e ) hizmetleri yapmakla mükelleftir:

  1. Halk sağlığına ve hastalara fedakarlık ve feragatle hizmeti ideal bilen meslek geleneklerini muhafaza ve geliştirmeye çalışmaktır.

Bu maddeye muhalif çalışan bir TTB düşünün. Hekimlere zaten söz geçirebilecek durumda olmamasına rağmen, bu pandemi döneminde yani hekimlerin tam da var güçleriyle sahada olması gereken bu dönemde, hekimleri morallendirip, resmi kurumlar ile iyi diyaloglar içinde, bu mücadelede hekim sağlığını korumaya çalışmak yerine, tükendik, ölüyoruz, yönetemiyorsunuz, bakan istifa sloganlarıyla, toplumun tüm katmanlarının moralini bozmaktadır. Eylül ve ekim ayı bu kavga dili olan söylemlerle geçmiştir. Oysa Pandemi ile ilgili olarak yeni muayene odası dizaynı, yeni hekim koruyucu elbiseler, iş önlükleri tasarlamak için proje geliştirebilir, maske için bile daha iyisini üretme çabası içine girebilir, hekim ve sağlıkçı ölümlerini bu şekilde yapıcı olarak engelleme çabası gösterebilirdi. Avrupa’daki diğer hekim birlikleriyle bilgi alışverişlerinde bulunabilir, yararlı bilileri Devletimize ve hekimlerimize aktarabilirdi. Ama TTB, her zaman olduğu gibi Devletimizin organlarıyla yine kavga dilini seçmiştir ve bir sonuç da elde edememiştir.

  1. Azalarının maddi ve manevi hak ve menfaatlerini korumak ve bunları halkın ve Devletin menfaati ile en iyi bir şekilde denkleştirmeye çalışmaktır.

Bu madde TTB’nin üstüne çok önemli bir görev yüklüyor. Bu görev Devletin menfaatini koruma görevidir. Yani adında Türk ibaresi bulunduğu için 160 000 hekimin de bundan onur ve gurur duyduğu TTB, Devlete muhalif oluşumların karşısında olma görevi yapacağı yerde, geçmişte tam tersi olaylarda, siyasi etkinliklerle, bölücü olayların faillerine ödüller vererek, her şeyimizi borçlu olduğumuz canımızdan aziz bildiğimiz Devletimizi zor durumlara sokmuştur.

  1. Halkın sağlığını korumaya, azalarını muayyen refah seviyesine ulaştıracak gerekli iş sahaları bulmaya, İş Kanunu ile sosyal kanunların ve ilgili diğer mevzuat hükümlerinin tatbikatında meslek ve meslektaşların hak ve menfaatlerini korumaya ve her türlü iş tevziinin adilane bir surette düzenlenmesine çalışmaktır.

İşte bu konu çok boştur ve TTB belki de en çok çalışmayı bu sahada yapmalıdır. TTB,Türk Hekimlerine görev yapacağı, geçimlerini temin edeceği, refah seviyesinde yaşayacağı yeni iş sahaları keşfetmeli, Avrupalı tabip odalarının ilgilendikleri iş sahalarını etüd etmeli, bunların Ülkemizde de uygulanabilir olmasına çalışmalı, Sağlık Bakanlığı ile birlikte yol almalıdır.

d) Halk sağlığı ve tıp meslekleri ile ilgili meseleler için resmi makamlarla karşılıklı işbirliği yapmak,

e) Halk sağlığını ve tıp mesleğini ilgilendiren işlerde resmi makamlardan yardım sağlamak.

İşte bu d ve e maddeleri tüm maddeleri özetliyor aslında. Kanun, TTB’e resmi kurumlarla, Devletle işbirliği yapmasını söylüyor. Resmi kurumları karşısına almakla hiçbir sonuç elde edememiş, kavga dilini bırakmamış bir TTB, artık Kanun’un emrettiği çizgiye dönmeli, varsa sorunları resmi kurumlarla masaya yatırmalı, çözüm yollarını birlikte istişare etmeli, çözümün bir parçası olmalıdır. Oysa şu ana kadar çözümün bir parçası olamadığı gibi, sorunun kendisi olmuştur TTB. İşte tam da bu zamanda TTB kapatılsın!  Nidaları ortaya çıkmakta, geçmiş zaman içersinde, son 30 yıldaki tüm TTB etkinlikleri film şeridi gibi tüm toplumun hafızasında canlanmakta, toplumu olduğu kadar hekimleri de kararsız bırakma noktasına getirmiş, ümitsizlik aşılamıştır.

TTB Merkez Konseyi ’nin 1990 yılından beri neredeyse 30 yıldır temsil ettiği aykırı, Devletimizin menfaatlerine karşı olan ve ayrılıkçı düşünce tarzı, azınlık olsa da son seçimi de kazanmış, 160 000 küskün doktorun Odalarına sahip çıkamamasının acı faturasını tüm hekimlere ve ülkeye kesmiştir.

Bunun neticesinde nihayet odalarda 2020’nin Ekim ayında bir kıpırdanma başlamış, önce Ordu, Giresun, Trabzon, Rize-Artvin, Amasya, Tokat, Çorum, Zonguldak, Karabük, Sakarya, Sinop gibi Karadeniz tabip odaları, sonra Kayseri, Denizli, Kahramanmaraş, Aksaray, Karaman, Konya, Kütahya, Malatya, Nevşehir, Niğde, Yozgat, Erzurum-Kars-Iğdır-Ardahan-Bayburt- Gümüşhane gibi anadoludaki diğer tabip odaları, ayrıca Ankara-Antalya- Balıkesir-İstanbul-İzmir-tabip odalarındaki hekim güç birlikleri ve bazı hekim dernekleri birleşerek toplamda mevcut 65 tabip odasının neredeyse yarısı olan 30’a yakın tabip odaları ve Odalar içindeki güç birliği gruplar, TTB’nin 67 yıllık tarihinde ilk defa TTB’nin Merkez Konseyine karşı başkaldırmışlardır. Ben inanıyorum ki, TTB çizgisi bu yanlış yönde gitmeye devam ederse, bu odalara kısa zaman içinde neredeyse tüm Odalar eklenecektir.

Bu başkaldırma aslında Vatan’ın bölünmez bütünlüğü, Şehit kanlarıyla sulanmış ay yıldızlı al bayrak ve hekimlik mesleğinin onuru için yapılmıştır. Çok şükür ki artık 30 yıllık suskunluk bitmiştir. Bu gerçekten bir tarihin dönüm noktası ve yeni tarihin habercisidir.

TIBBİYELİLER, TIBBİYELİ HİKMETLER DURUMUN FARKINA VARDI ARTIK!

TTB Merkez Konseyi de bu tarihi başkaldırıyı görmezden gelemezdi. Öyle de yaptı ve Ekim ayında başkaldırının ilk deklarasyonunu yayınlayan Karadeniz odalarını ziyaret etme kararı aldılar. Bu karar, niyetlerinde samimi iseler, Odalarımız tarafından iyi niyetli bir yaklaşım olarak görüldü. Bu ziyarette Odaların rahatsızlıkları, TTB Merkez Konseyi’nin yüzüne karşı bir kez daha söylendi. TTB Merkez Konseyi de ziyaret ettikleri Odaları dikkatlice dinlediler, not tuttular. Şunu açıkça belirtmeliyim ki: Sonuçta karşımızdakiler de kariyerli, bilim dünyasında saygın meslektaşlarımız olduğundan, bizleri herkesten çok daha iyi anladılar.

Bu görüşmelerde en azından Odalar tarafından eteklerdeki taşlar döküldü. TTB Merkez Konseyi de bundan böyle hangi durumda hangi odaların nasıl tepki göstereceğini çok iyi biliyor.

Diğer yandan şunu da belirteyim ki, 160 000 hekim, tabip Odalarının hepsi de TTB’nin kapatılmasını istemiyor. Hele ki çoklu tabip odası haline gelip, siyasi yollara sapmasını asla istemiyor. TTB 67 yıllık bir meslek örgütüdür ve tabi ki kapatılmamalıdır. Eğer yanlış yollara girmişse düzeltilip, doğru yola sokulmalı, Eğer varsa Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına muhalefet eden kişi veya kişiler, Adli Yargı önünde hesap vermelidir. Ama bu, 67 yıllık bir meslek odasının kapatılması sonucunu doğurmamalıdır.

TEK SUÇLU DOKTORLARDIR!

Bu konuda durumun buralara gelmesinin bir günde veya 1 yılda olmadığını tüm hekimler bilmektedir. Çünkü TTB Merkez Konseyi’nin son 30 yılına hangi politikaların yön verdiğini tüm hekimler bilmektedir. Tek suçlu yine hekimlerdir. Çünkü hekimler, meslek odalarına sahip çıkmamışlardır. Hekimlerin, meslek odalarına en fazla yarısı kayıtlı olmuş, bunların da çoğu Oda seçimlerine gitmemişlerdir. Geriye kalan, azınlık ama seçime organize olup giden bir grup hekim, birçok odayı ele geçirmiş, dolayısıyla da TTB MK de bu azınlık grup içinden seçilmiştir.

O nedenle bunun tek suçlusu odalarına sahip çıkmayan hekimlerdir. Bu suçu artık taşımamalılar. Bunun için de yarından itibaren tüm hekimler İllerindeki Tabip Odalarına kayıt yaptırmalıdırlar. Odaların Seçimlerine mutlaka eksiksiz katılıp oy vermeliler. Daha sonra da TTB Merkez Konseyi seçimlerine katılıp, Ülkesini, Devletini, Milletini seven hekimlere oy vermelidirler. Bu konuda Devletimizin de yapması gereken etkinlik varsa, yapmalı, Kanun yapıcı Meclisimiz: Fakülteden mezun olan tüm hekimlerimize görev yaptığı ildeki tabip odalarına üye olma zorunluluğu getirmeli, üyelik ücretlerini tüm hekimler için cüzi bir miktara indirmeli, seçimlerde oy vermeden imtina eden hekime cezayı otomatik olarak üye aidat ücreti kadar maaşından keserek vermeli, bu ceza kesme işlemini Odaların inisiyatifine bırakmamalıdır.

Bence gelecek,  önemleri pandemide daha çok anlaşılan hekimlerimiz için güzel olacaktır, tabi TTB için de. Yeter ki herkes kendisine Kanun ile verilmiş çizgide görev yapsın, dışına çıkmasın. Bu Hekim için de, TTB için de, Siyasetçi için de geçerli olmalıdır.

Sağlıklı günler dilerim.

 

 

UZM. DR. ALİ COŞKUN

ORDU TABİP ODASI BAŞKANI

 

 

 

 

Etiketler
Türk Tabipleri Birliği