Zincir eczane: Halk sağlığı üzerine rulet

Mesleğimizin üstünde on yıllar boyunca asılı duran Demokles’in kılıcı giderek daha da emanet görünüyor gözümüze, ha düştü ha düşecek. Sürekli arkamızdan birileri konuşuyormuşçasına camiamızın kulakları çınlıyor, karanlık köşelere yuvalanmış karanlık lobilerin fısıldaşmaları artık ayyuka çıkmaya başladı. Alenen yapılan imalı dekorasyonlar, İnsan kaynakları ilanlarındaki gizli bombalar. Eli kulağında, geliyor gelmekte olan.

Aslında giderek ısıtılan hazırlanılan bir ortam yavaş yavaş gün yüzüne çıkarken, bizim itiraz çığlıklarımız, homurdanmalarımız, şikayetlenmelerimiz de ister istemez, karşısında durmaya çalıştığımız odakların işine geliyor. Zira 21. Yüzyılın ilk çeyreği bitmek üzereyken biz anladık ve öğrendik ki, gerçeğin kendisinden çok algısı daha gerçek.  İyi de konuşsan, küfür de etsen, bir şeyler hakkında konuşuyorsan o şeye güç veriyorsun. Kamuoyu anında bu olgu üzerinden ikiye bölünüyor, ve karşı tarafın elinde kullanıma hazır bir destekçi güruh oluşuyor. Elimizdeki örneğe uygularsak:

“Zincir eczanelere karşıyız, istemiyoruz” dediğimizde, gizli bir kamuoyu oluşuyor. “Bak gördün mü, yıllardır ne yemişler bu eczacılar, biri çıkıp ben de bu işi yaparım der demez, ağlamaya başladılar.” Diyen mi istersin, “Aa neden itiraz ediyorlarmış ki? Ne güzel işten eve gelirken markete uğradığımda ilaçlarımı da alıveririm, zaten 7 de çıkıyorum işten, işin yoksa nöbetçi eczane ara. Üç kuruş kar edeceğiz diye bize eziyet ediyor bu eczacılar.” Diyen mi. Bunlardan da öte sırf hasetinden “Oh olsun, çalımlı havalı geziyorlardı lüks arabalarında, biraz da onlar varoluşsal sıkıntı yaşasın, Norveçli mi onlar? Onlar da bizim gibi.” Diyen kıskanç psikopatlar bile çıkabilir. Bu ve benzeri bir kaç grubu arkana “Camia” diye aldın mı tamamdır bu iş.

Ne kadar akla mantığa aykırı arzuları, iddiaları, yalanları sallarlarsa sallasınlar,  sonunda da , “Efendim hatırı sayılır bir Halk kesiminin desteği yanımızda, bu uygulama size kamuoyu kazandırabilir.” Dediklerinde, 21. Yüzyılın ilk çeyreğinin en etkili güçlerinden birini arkalarına almış oluyorlar. “Kuru gürültüden ibaret bir kalabalık, kendisinin hayrına ne olduğunu idrak edemeyecek bir bilinç halini paylaşan, Kendi işi görülsün de gerekirse dünya yansın bencilliğinde  hayatını sürdüren bir egoistler ordusu.” Gerçi ben böyle söylüyorum ama bu insanların sayısı büyük bir yekun tutuyor.  Yani hepsi beraber bir ağızdan “kar siyahtır” diye çıkıp gösteri yapsalar referandum önerseler, Karın rengini siyah kabul etmek zorunda kalırız, ya da “kar beyazdır”  diyen bölücüler oluruz. 

Tabi içinizi karartmak istemem, sadece Zeitgeist’i (Dönemin Ruhu)  tanımlıyorum.  Teşhislerimizi doğru koyar, neyle uğraştığımız hakkında bir fikir sahibi olursak, o şeyle mücadele ederken, taktiklerimizi ve stratejilerimizi ona göre adapte edebiliriz. Yazımın bundan sonraki bölümünde bu konuyu bu yönden incelemeye çalışacağım. Yani;

EĞER ZİNCİR ECZANELERİ KABUL ETTİRMEYE ÇALIŞSAYDIK HANGİ ARGÜMANLARI KULLANIRDIK VE BU ARGÜMANLAR NASIL ÇÜRÜTÜLEBİLİR?

A-Zincir eczaneler halkın ilaca daha kolay ulaşmasını sağlayacak. Zincir eczaneler kurulduğunda, halkımız, hangi zincir eczaneye giderse gitsin, tanıdık ve aşina olduğu bir dizayna sahip raflardan, kolayca ilaca erişebilecek, alış veriş çantasına koyup, kasadan ödemesini yaptıktan sonra evin diğer ihtiyaçlarıyla birlikte AVM’nin garajındaki arabasının bagajına koyup evine gidecek. Ne kadar da kolay ne kadar da pratik değil mi?

CEVAP: Belki de öyle, bu duruma haksız diyemem zaten, ancak sorun şu ki, ilaca erişim o kadar kolay olursa, senin evindeki ergen gelir, öksürük şuruplarını alır gider arkadaşlarıyla parti verir. Yani ilaca kolay ulaşım ilaç suiistimali açısından artan sorunları ortaya çıkarır.

Ayrıca herkes hangi ilaç nasıl kullanılır bilgisine de sahip değildir. Askerdeyken bize bizden önceki devrelerde yaşanmış bir olayı anlatmak istiyorum, efsane gibi Eczacı asteğmenler birbirine anlatıp “aman kardeşim, sakın askeri (bunu da bilmemesi imkânsız!) diye açıklama yapmadan ilaç verip gönderme sonra başın ağrır” diye uyarırlardı. Meğer benden önceki devrelerden birinde bir asteğmen eczacı arkadaşımız yoğun bir iş günü sırasında kendisine “bu kremi nasıl kullanacağım komutanım?” diyen bir askere, “Oğlum aptal mısınız bunu da mı bilmiyorsunuz, Ekmeğe sürüp yiyeceksin!” demiş. O asker o kremi ekmeğe sürüp yemiş. Askeri hastaneye kaldırdılar, Asteğmeni mahkemeye verdiler.  Yani evet ilaca ulaşım iyi güzel de, bizimkisi gibi bir toplumda, ovül yutanların krem yiyenlerin, göz damlası içenlerin hala bulunduğu homojen olmayan ve kötü eğitime sahip toplumlarda ilaç eczacının elinden ve onun rehberliğiyle ve kontrollü olarak ayrıca sadece gereklilik hallerinde hastaya verilmelidir.  Sosyo-kültürel olarak hazır değiliz. Gerçi, hazır olduklarını varsaydığımız toplumlarda da sonuçlar vahim. Örnekler araştırmak isteyene çok. Ve fakat hemen bir somut örnek verelim. ABD de ağrı kesici bağımlılığı had safhada… Öyle ki raftan alınanlar yetmemeye başlayınca, doktorlarla işbirliği ile birlikte, mecburiyetten “sonradan” reçete’ye bağlanan bir ağrı kesici bağımlılığı ile savaşları devam etmekte. Öyle ki ölümler arttı, aileler dağıldı. Belgeseller çekildi. Ne oldu? Döndüler dolaştılar eczanelere, bizim gibi eczanelere döndüler. Bizim gibi serbest bir eczacının müdahalesi ile bu konuda bir çete çökertildi. Ve orada da sorunlar, sorular ayyuka çıktı. “GOOD NEIGHBOOR PHARMACY” altında toplanan bizim gibi eczacı sahipli eczaneler yapılan tüm özel ve devlet araştırmalarında bir numaralı “güvenilir” eczaneler çıktı. Düşünsenize denenmiş, sınıfta kalmış, halk sağlığını yüksek derecede tehlikeye atmış bir sistemi, ülkemizde dillendiriyorlar… Varsa Halk Sağlığı üzerine rulet çevirmek isteyen, önden buyursun.

Bunun haricinde, Halkımızın ekonomik durumu malum, Eczacılarımızın çoğunun hala veresiye defteri var yetmezse emanet ilaçları var. Hastalarımızın, sorunlu raporları için eczaneyi arayıp doktora dert anlatan, nasıl girileceğini bilmediği sistemlerde kendisine yardımcı olup randevu alan, kullandığı ilacı ezbere bilen, hastalığını rahatsızlığını günbegün takip eden, düğününe sünnetine cenazesine katılan eczacısı var. Oturup kendisiyle saatlerce sohbet edebilen, çoluğunu çocuğunu bir yere giderken emanet edebileceği kadar güvendiği, eczacıları bırakıp Zincir eczaneye gitmeleri, onlar için gerçekten de daha mı kolay olacak?  Elbette olmayacak… Bu aşikâr. Hangi kurumsal markete gidip, çocuğunu emanet edebiliyor bugün bir anne veya baba, hangi kurumsal markete gidip, paketlerim şurada kalsın sonra alacağım diyebiliyor halkımız? Zaman zaman kurumsal market kameralarından haber sitelerine düşen haberleri hatırlayalım. Sonra bir daha değerlendiririz.

B-Zincir eczaneler Üretici açısından, ödeme garantili avantajlı bir kanaldır. Eczacılar batabilir, kaçabilir, zor duruma düşebilir ama zincir eczaneler üreticiye istikrar ve stabilite sunar.

CEVAP: Bakarsanız bu da haklı bir argüman elbette. Lakin unutulmaması gereken konu şu ki, İlacı zincire bana sattığın fiyattan satamazsın, MF’sini alır, ıskontosunu alır yetmez, promosyonunu ister, paçalını ister, (Paçal= minimum MF’li miktardan düşük alımlarda geriye kalan hak edilmiş Buçuk MF), yetmez fiyat kırar hele ki piyasa hâkimiyetini sağladı mı, daha da çok yapışır üreticinin yakasına. Üretici bu duruma ayak uydurabilmek için, kaliteden ödün vermeye başlar, personelden keser ya da yetkin olmayan kişileri üretim mekanizmasına sokmaya başlar. Ambalaj malzemesini kısar, kalitesizleştirir, hammadde kaynaklarında ucuza yani uzak doğuya yönelmeye başlar.

E peki üretici bu taleplere boyun eğmez ise ne olur? Nasıl ki eczacıları pazardan itebilecek maddi ve idari güçlere sahiplerse, aynı zamanda kendi ürünlerini üretebilecek veyahut ithal edebilecek güce de sahiptirler. Kabul etmeyen üretici bir anda marketin kendi ürünüyle rekabet halinde kendini bulabilir. Öyle bir noktaya gelir ki, İlaç üretimi olarak şu an içinde olduğumuz Batılı ülkeler liginden düşer, Çin ve Hint ülkelerinin seviyesine gerileriz, bu durum Üreticinin hitap ettiği pazarı değiştirir, üçüncü dünya ülkelerince bile tercih edilmez hale getirir. Zira bu kalitesizlikte ürün alacaksa neden Türkiye’den alsın ki Çin dururken? Yani bakarsanız Üretici için de o kadar iyi bir seçenek teşkil etmeyebilir. Bunun da ötesinde, üreticiler kendi zincirlerini kurmaya başlarlarsa, tekelleşme tröstleşme riskleri doğururlar. En önemlisi, bu yola giren üretici boş durmaz… Sigorta şirketi kurar, ödenecek ilaç listesini belirler, bir adım öteye gider, depocularla çalışmayı bırakır kendi içinde zincirini kurar. Bunların hepsi “market içi eczane ve zincir eczane” sistemi olan ülkelerde yaşandı. Ondan sonra ilacın fiyatlarını başkaları belirler, tekelleşme tavan olur…

Bir diğer tehlike bu zincirler, tek isimli market eczaneler kendi fason ürünlerini ürettirmeye ve Kendi markaları ile ürün satmaya başlarlar… Vitaminler, gıda destek takviyeleri , o , şu bu derken, iş raydan çıkar çünkü... Hammaddeler karışır, d vitaminden bambaşka bir şey, balık yağı kapsülünden soya tuzu, asetilsalisilik asit diye ibuprofen icer bulursunuz kendinizi… Nereden mi biliyoruz? Bunların hepsi “skandal” olarak ABD de yaşandı. Meraklısı bir google araştırması yapsa yeterlidir. Milyon dolarlık davalar, cezalar, kapanmalar, deprem gibi iflaslar yaşandı ülkede. Ve öyle ki son 10 senede zincir eczaneler kredilerle boğuşurken ve hatta ayakta kalmak için birleşmeye başlarken, bizim gibi eczaneler tek yürek, tek nefes ayakta kaldılar. Çünkü yine çok enteresandır ki; halk sahip çıkmıştır. 2020 Ağustos da yapılan son araştırmada yine en yüksek halk memnuniyeti; “Halk sağlığı ve sağlık danışmanlığı” açısından bizim gibi eczacı sahipli eczaneler olarak çıkmıştır. Üstelik sadece 2020 de ki araştırma da değil, şöyle bir geriye dönüp bakın tüm senelerde sonuç aynıdır. Şimdi tüm bunlar ortada iken neden denenmişliklerle halk sağlığını sınayalım ki… Aksine eczanelerimize nasıl sahip çıkabiliriz, nasıl onları hükümet politikaları ve sağlık sisteminin ortasında daha da güçlendirebilirizi düşünmemiz gerekiyor… Bunlar hakkında daha sonra elbette yine satırlarda buluşur, konuşuruz.

C-Devlet ve SGK ile anlaşma zamanı geldiğinde zincir eczaneler, Bağımsız eczanelerin ortaya koymuş olduğu Nazları yapmaz, sermayenin sahibinin kim olduğuyla bağlantılı olarak, Devlete ek kolaylıklar sağlar, Sürekli ilaca zam isteyip durmaz, Grev boykot veya anlaşma yapmama tehditleri savurmaz.

Maalesef bu konuda da haklılar. Bilindiği üzere ülkemizdeki büyük sermayelerin mühim bir kısmı, sırtını hâlihazırda zaten devlete dayayarak iş yapmış ve bu konuda uzmanlaşmış kişi şirket ve benzerleridir.  Dolayısıyla anlaşmaları gerçekten kolay olacaktır. Ne var ki, Alıcı tekelinin avantajını yıllardır yaşayan devletimiz, satıcı tekeliyle baş etmenin o kadar da kolay olmadığını çok geç olmadan anlayacaktır. Bizim gibi 25bin parça eczaneyi idare etmek, emirlerine ve arzularına itaat ettirmek, Zincirleri ikna etmekten daha kolaydır. Bizler, “Ben yapmazsam komşum yapar diyerek” ortaya konulan her türlü zorluğa boyun eğerken, Zincir şirketler, Bu sene de ilaç satmam benim için sıkıntı yok, bu fiyatları bu şartları kabul etmiyorum dediğinde, Devleti güç duruma düşürebilecektir.

Holdingler devlet bankalarından, kredi alıp (muhtemelen düşük faizle devlet bankalarından), avantajlı vergiler verirken, 25 bin eczanenin kümülatif vergisi Devleti çok daha fazla ihya edecektir.

Sistem bütünleştikçe istihdam sayısı düşecek ve işsizlik artacaktır.

Serbest eczacılar ilaç satışı için kendi kendilerine koydukları ve birbirlerini denetledikleri bir reklam yasağına uyarak ilaç tüketimini azamide tutmaya çalışırken, Zincir Holdingleri, satışı teşvik etmek ve ciroyu artırmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Bu da devlet bütçesine ek zarar yazacaktır. Biz 100 TL ye halledebilecek bir işi 50’ye mal etmeye çalışırken, Holdingler doğası gereği, faturayı şişirmeye çalışacaklardır.

Sonuç ve değerlendirme;

Yukarıda ortaya koymaya çalıştıklarım, sistemlerin artıları ve eksileri ile birlikte değerlendirilmesi halinde, Zincir eczane sisteminin ülkemize, halkımıza, üreticimize ve bize birçok olumsuz etkiyi, olumlu olarak gördükleri alanlarda bile ortaya çıkaracağıdır. Yani ilaç temin sistemimizde, bir iyileştirme olmayacağı gibi orta ve uzun vadeli birçok olumsuz etki görülecektir.

İlgili tarafların hiçbirine bir faydası olmayacaksa neden sistemimizi değiştirelim? Cevabı çok basit, ilaç temini ticaretinin yönünü sermayesini, başat güçlerini yeniden tasarımlamak, çoğunluğa değil, belli odaklara yarar sağlar. Kilit konumdaki kişiler ihya edilir, Büyük sermayeler yurda döviz getirir, borsamıza kote yeni bir iş kolu holdingleri ortaya çıkar.

Zincir eczane holdingleri, paranın gücünü konuşturarak sağlığımız üzerinde söz sahibi olmak istiyorlar. Soruyorum sizlere, köşe başındaki esnaf dostu mahalle eczacısının gizli gündemi olabilir mi? Ekonomik güç elde etmek için ülke yasalarına siyasetçilerine tebelleş olmadan, emekliliğine kadar hizmet veren bu insanlardan mı yoksa ağzını milyar dolardan açan sermaye odaklarından mı çekinmek gerekir? Karar sizin.

Havalar soğuk aman üşütmeyin.

Sevgilerle.

 

ECZ. TANER DOĞAN

Etiketler
eczane