Sağlıkta şiddet yasası olarak adlandırılan yasal düzenleme bu gece TBMM’de kabul edildi. İhdas edilen Kanun, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 12 nci maddesine ilave hükümler konulması şeklinde bir usulle kabul edildi. Zaten aynı konuda daha önce 2014 ve 2018 yıllarında yapılan düzenlemeler de aynı usulle gerçekleştirilmişti.
Yukarıda da ifade edildiği üzere yeni düzenleme özel bir kanun olarak kabul edilmemiştir. Düzenlemede, TCK’da tanımlanmış bazı suçların kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenmesi durumunda verilecek cezanın yarı oranında arttırılması öngörülmüştür. Bu suçlar kasten yaralama (madde 86), tehdit (madde 106), hakaret (madde 125) ve görevi yaptırmamak için direnme (madde 265) suçlarıdır.
Yeni düzenlemede getirilen bir diğer yenilik de bu suçta tayin edilen ceza için TCK’daki erteleme hükümlerinin uygulanmamasıdır. Erteleme bir af değil bir infaz düzenlemesidir. TCK’ya göre, işlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilmektedir. Erteleme özellikle sağlık çalışanlarına karşı işlenecek tehdit (madde 106), hakaret (madde 125) ve görevi yaptırmamak için direnme (madde 265) suçlarında verilecek cezada önem kazanmaktaydı. Zira bu suçlarda verilecek cezanın erteleme sınırları içinde kalması daha kuvvetli bir ihtimaldi. Getirilen yeni kuralla artık belirtilen suçlar bakımından erteleme hükümleri uygulanmayacak.
Ancak TBMM’ye sunulan Kanun Teklifinde aynı zamanda “sağlık personeline şiddet uygulayanlar” için Ceza Muhakemesi Kanunundaki “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin de uygulanmayacağı kuralı yer almaktaydı. Fakat TBMM Genel Kurulunda bunun geri çekildiği anlaşılıyor. Bu hususta hangi faktörlerin etkili olduğunu bilmiyoruz.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması da, erteleme gibi, yargılama sonunda hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası olması halinde uygulanan bir hukuki kurumdur. Bu uygulamada mahkemenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verme mecburiyeti bulunmamaktadır. Bununla birlikte hükmün açıklanmasının geri bırakılması genel olarak uygulanan bir yasa hükmüdür. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmaması anlamına geldiğinden yasaların etkinliğini ve caydırıcılığını zayıflatan bir hukuki uygulamadır. Sağlıkta şiddet düzenlemesi bu yönüyle caydırıcı etkisi zayıf bir kanun olmuştur.
Yeni Kanunda öngörülen bir diğer hüküm de “Şiddetin vuku bulduğu sağlık kurum ve kuruluşunda, faile veya yakınına mağdurun verdiği hizmeti verebilecek başka sağlık personeli ve yardımcı sağlık personeli bulunması halinde hizmet ilgili diğer personel tarafından verilir.” kuralıdır. Burada şiddet uygulayan veya yakınına varsa bir başka sağlık personelinin hizmet sunması öngörülmektedir. Düzenlemenin aksi anlamından, eğer hizmeti sunacak ikame bir personel bulunmuyorsa şiddete maruz kalan personelin yine de hizmet sunması gerektiği sonucu çıkmaktadır ki bu doğru olmamıştır.
Esasen bu kural etkili bir düzenleme de olmayacaktır. Zira Sağlık Bakanlığı Genelgesinde sağlık hizmeti sunumu esnasında şiddete maruz kalan sağlık çalışanlarına “acil verilmesi gereken hizmetler hariç olmak üzere hizmetten çekilme” hakkı tanımaktadır. Bu bakımdan bugün kabul edilen bu Kanun hükmü, Genelgenin de gerisinde kalan bir düzenleme olmuştur. Bu unsuru bakımından isabetli bir hüküm olmadığı kanaatindeyim.