Yaşam sonu kararlar

Avrupa Konseyi Biyoetik Komitesi (DH-BIO) tarafından İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi (Oviedo Sözleşmesi, ETS No. 164, 1997) güvencesiyle, ortak değerler çerçevesinde yaşamın son dönemindeki tıbbi olgularda karar verme ilkeleri sağlık profesyonellerine yol göstermek amacıyla kılavuz olarak raporlanmıştır.

Hayatının son döneminde yaşam-bakım niteliğini yükseltmeye odaklanan palyatif bakım desteği sürecini ön plana çıkaran bu kılavuzun özellikle yoğun bakımların yanlış kullanımının yarattığı doluluk sonucu gereksinimi olan hastaların tıbbi desteğe ulaşamaması sorununu azaltmak ve hekim bilgilenmesi/bilinçlenmesini sağlamak amacıyla incelenmesi gerektiği kanaatindeyim.

Karmaşık yaşam sonu kararlar dahil her durumda hasta kararların merkezinde olmalı insan onuru ve özerkliğine saygı gösterilerek arzu ve istekler dikkate alınmalıdır.

Fakat özerklik,tıbbi durumuna uygun olmayan hallerde bile hastanın seçtiği, istediği her tedaviyi alma hakkı olduğu anlamına gelmez.

Tıbbi kararlar, mesleki bilgi,deneyim ve yükümlülükleri ışığında hastanın tıbbi durumunu değerlendiren hekim ile hastanın isteği arasında sağlanan bir uzlaşı niteliğinde olmalıdır.

Bazı hastalar, içinde bulunduğu durum hakkında anlayacağı bir şekilde bilgilendirildikten sonra tamamen kendi irade ve arzularıyla, hukuka uygun olarak, herhangi bir tedavi, tıbbi uygulama ya da girişime izin vermeyebilir veya verdikleri aydınlatılmış onamlarını herhangi bir anda geri çekebilirler. Tam tersine onam verme kapasitesine sahip olmayan, savunmasız ve örselenebilir durumdaki insanların korunmasında hekim sorumlulukları da mevcut olup bunlar İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinde tanımlanmıştır.

Öznel,yanlı hükümlerden uzak durularak tedavi, hastanın değişen tıbbi tablosuna uygun ilerisi görülerek ve tedavi/bakım sürecine dahil olan tüm hekimler, hasta yakınları, yasal vasiylerin uzlaşısı ile şekillendirilmelidir.

Bir tedavinin başlatılması ve sürdürülmesinin koşulları tıbbi gereklilik, zarar vermeme ve yarar sağlama ilkeleridir.

Uygulanması planlanan ya da uygulanmakta olan tedavi biçimi, hastanın içinde bulunduğu durumla uyumlu değilse, ihtiyacı karşılamada yetersiz kalıyorsa, hala bu tedavide ısrar etmek, “terapötik inat” olarak adlandırılır.Yarar sağlamayan ya da uygun olmayan tedaviyi çekme veya sınırlama kararı hekime aittir.

“Hekimlerin, hastaya herhangi bir fayda getirmeyecek, boşuna, yararsız ve hastaya eziyet verici,yük getiren bir tedaviyi sürdürmeye zorlanamayacakları’ yönergelerle güvence altına alınsa da klinik uygulamalarda baskılarla karşılaşılabilmektedir. Bu bağlamda nitelikli sağlık hizmetine adil biçimde ve hakkaniyetle erişebilme hakkı gözetilmelidir.

Tıbbi uygulamaların tek amacı, hasta yaşamının uzatılması değildir.Hayatının sonuna gelen hastaların palyatif bakım ünitelerinde tedavi ve bakımın esas amacı hastanın çektiği acının, ağrının, rahatsızlık verici durumlarının hafifletilmesi, kalan yaşamının niteliğini yükseltmek ve son safasında solunum güçlüğü çekmeden insanca ölümüne hak tanımaktır.

Bakım planı hastanın ölürken bulunmayı tercih ettiği yer ve koşulları seçme hakkına saygı duyularak oluşturulmalıdır.