Tıp “fonksiyonel/işlevsel” değil mi ki “fonksiyonel tıp” türedi? Sözün gelişinden anlaşılsa bile “türedi” deyince tıbbın türevi anlaşılmasın diye Türk Dil Kurumu’nun güncel sözlüğünden yardım aldım:
1. Sıfat: Kendisinden umulmayan bir biçimde sivrilmiş ve hakkı olmayan bir duruma gelmiş (kimse), yerden bitme, zıpçıktı:
"Görgülü rolüne çıkmış zekâsız bir türediye benzeyecek." - Refik Halit Karay.
2. Sıfat: Nereden geldiği, nasıl ortaya çıktığı belirsiz, gerçek bir değeri olmayan:
"Hatta türedi ortaklar da çıkacak, veraset bile düzülecek, soy sop iddialarına girilecekti." - Tarık Buğra.
Fi tarihinden bir öykü
“Altmış bin yıl kadar önce, Kuzey Irak’taki sarp Zagros Dağları’nda yaşlı bir
adam ölmüştü; ama sıradan biri değildi bu yaşlı adam. Halkıyla, öte dünya ve
ruhlar dünyası arasında bağ kuran bir Şaman’dı. ‘Yas tutan Şanidar Halkı, onun için özel bir gömme töreni düzenledi. Bağlı oldukları dinsel, töresel
uygulamaları ve trans yöntemlerini öğrenmeleri durumunda, kendileri de birer
Şaman olacak genç Şanidarlılar, tören için aralarında civanperçemi, kanarya
otu, mor sümbül, gül hatmi, peygamber çiçeği, ebegümeci ve atkuyruğu gibi,
pek albenili olmayanları da bulunan, renk renk çiçekler toplamak üzere kırlara
dağıldılar.
İlkyaz sonlarıydı.
Gençler toplayıp getirdikleri çiçek demetlerini, atkuyruğu dallarına bağlayarak,
Şaman’ın mağarada sonsuza dek dinleneceği bir yatak yaptılar...Cenaze
töreninde bir başka Şaman da Şanidar Halkının yaratılış öyküsünü, onların
yeryüzündeki özel konumunu, eski Şanidar ruhlarınca kurulmuş sonsuz bir
döngü olan yaşamla ölümün kaçınılmazlığını, gizemli bir biçimde anlatan
ağıtlar yaktılar; böylesine önemli birinin ruhunu kabul etmeleri için Şanidar
Atalarının ruhlarını çağırdılar.
Şanidarlı yaşlı adam tıknaz yapısı, tıknaz güçlü kasları, kendine özgü uzun,
basık kafası ve çıkıntılı yüzüyle bir Neanderthal insanıydı!”
Bu öykü kurgusaldır. Roger Lewin tarafından kurgulanmıştır. Öyküyü, yazarın TUBİTAK tarafından yayınlanan Modern İnsanın Kökeni adlı kitabından alıntıladım. Öykünün yapı taşları çeşitli bitkilerin cenaze töreninde kullanılması esasına dayanır. Dualar ve otlar, ölen Şaman liderin, ikinci dünyasını sağlıklı ve mutlu yaşaması için gereklidir! http://arifyayla.blogspot.com/2015/06/modern-insanin-kokeni-2.html
Bu hoş öyküden sonra asıl konumuz tıbba dönelim: “Tıp, insan sağlığının sürdürülmesi ya da bozulan sağlığın yeniden düzeltilmesi için uğraşan, hastalıklara tanı koyma, hastalıkları sağaltma (tedavi etme), hastalık ve yaralanmalardan korumaya yönelik çalışmalarda bulunan birçok alt bilim dalından oluşan bilimsel disiplinlerin şemsiye adıdır (Vikipedi).”
Tıbbın mesleki uygulanışı sırasında birçok farklı disiplinden profesyoneller, birlikte çalışırlar. Belli başlıları; hekimler, hemşireler, eczacılar, fizyoterapistler, diyetisyenler, diş hekimleri, veteriner hekimler, psikologlardır, kimyacılar, genetik, moleküler biyoloji vb.
Tıp bir bilim dalı mı yoksa sanat mı?
Tıbbın bir bilim dalı olmadığını iddia etmek günümüzde pek de geçerli gibi görünmüyor. Bilime dayalı tıbbın henüz gelişmediği dönemlerde, şimdi de olduğu gibi birçok bitki ve hayvandan yararlanılmıştır. Yeryüzünde her bölgede değişiklik gösteren bu uygulamalar zamanla küresel etkileşim sonucunda giderek artan ivmeyle paylaşılır olmuştur. Henüz genetik ve moleküler biyolojideki gelişmeler gündemde yokken her hekimin bilgi ve becerisine göre değişiklikler gösteren sağaltım yöntemleri nedeniyle tıbba sanat denmesi anlaşılabilir bir durumdur. Bugün de tıbbın sanat yönünü ıskalamamak gerekir.
Farklı sağaltım yöntemlerinin gündeme taşınması tıbbın doğasında vardır. Tıp sürekli evrim içindedir. Ne var ki bu farklılıkların çoğu bilimsel olarak kanıtlanamamışken ayrı bir tıp, alternatif tıp, fonksiyonel tıp gibi değişik terimleri topluma dayatarak kafa karıştırmak tıbbın işi değildir, olmamalı. Örneğin, ipeka bitkisinin kökü kusturucu olarak kullanılmıştır ama bilimsel açıdan bu bir ilaç değildir. Homeopatlar’ın savunduğu gibi ipeka kökünün onbinde bir (1/10000) oranında seyreltilerek bulantı giderici olarak kullanılması da ilaç olduğunu göstermez. Önce etken maddeyi sentezlemeniz, formüle etmeniz, sonra da bilimin ve yönetmeliklerin ışığında gerekli prosedürleri işletmeniz gerekir. Aksi halde zakkum bitkisini insanlara paldır küldür verirseniz zıkkımın kökünü yutturmanız işten bile değildir. Sosyal açıdan “tıbba farklı bir bakış açısı getiriyorum” diyerek meslek etiğini ayaklar altına almak bilim insanına yakışmaz. Biz, bitkiler, su, ateş, hava, et, süt, yoğurt, şıra, alkol sağaltımda bir işe yaramaz demiyoruz ki!
Değerli bir profesörümüz web sayfasının tanıtımında kendi öyküsünü anlatıyor. Okuyunca ağlayasınız gelir. Hastamızın (hocamızın) “fonksiyonel” yaşam tarzı ve “fonksiyonel” hastalıkları baş döndürücü. Stresli acil servis şartları, uykusuzluk, stresli akademik ortam, bol kahve tüketimi, sigara, fastfood yiyecekler, gazlı içecekler, sedanter (düzensiz, hareketsiz) ve spordan uzak yaşantı, pro-inflamatuvar (iltihaba yol açan) beslenme, Tip 2 Şeker hastalığı, yağlı karaciğer, yüksek trigliserit ve yüksek kolesterol, astım, aşırı kilo, tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları, aylarca geçmeyen viral bronşit atakları, gut, geçirgen (sızdıran) bağırsak ve en sonunda da gezici artrit atakları. (www.proffonksiyoneltip.com)
Hocamız hızını alamıyor ve aşağıdaki cümleleri kuruyor. Sanki “öğretilenleri kullanmayın” diye tembihlenmişler gibi:
“… Tıp fakültesinde bizlere okutulan ve üst üste koyduğumuzda boyumuzu aşan kitapları (fizyoloji, biyokimya, patoloji) neden okuduğumuzdur. Sanki bu kadar kitabı boşuna okumuştuk; öğrencilerimize de boşuna okutuyorduk. Çünkü hücrelerimizin beslenmesi ve hayatlarını sürdürebilmesi için gereken tüm bilgiler onlarda yazıyordu ama bu bilgileri hiç kullanma ihtiyacı duymuyorduk. Fonksiyonel tıpla birlikte “Guyton Fizyoloji kitabı” tıp fakültesinde olduğu gibi tekrardan en iyi yol arkadaşım oldu.”
Hipokrat’tın (MÖ 5.yy) "Bütün hastalıklar bağırsaklarda başlar” tezinden yola çıkarak şunları dile getirmiş hoca:
“Günde en az bir veya iki defa büyük abdeste çıkamıyorsak bağırsaklar düzgün çalışmıyor demektir. … Sonra farklı branşları içeren birçok hastalık baş gösterir ve biz doktorlar, güncel tıp yaklaşımıyla işin içinden çıkamaz hale geliriz. Hastalarımıza; “Sizin rahatsızlıklarınız benim branşımın bilgileri dahilinde değil, isterseniz sırasıyla Romatoloji, Endokrinoloji, Kardiyoloji, Psikiyatri ve Nöroloji poliklinik randevuları alın” deriz.
Yiyecekler, sağlık adına sandığımızdan çok daha fazla sorunu çözerler ve sandığımızdan çok daha fazla soruna yol açarlar. Hele söz konusu sorun bağışıklık sistemiyse...”.
İyi de sayın hocam, bunlar size zaten öğretildi ki? Bunlar tıp dışı değil ki?
Yazının sonuna geldik.
Medikritik.com’da Prof. Dr. Selahattin Kıyan'ın kaleme aldığı yazı dizisinden alıntıları yazımda kullandığım için umarım beni bağışlar. Sayın Hocam, ben sizin yerinizde olsaydım ticari logonuzu ve web sayfanızdaki yazıları kopyala yapıştırla www.medikritik.com'a taşımazdım. Bu eleştirimi de hoş göreceğinizi düşünüyorum. Çünkü bu meydan her türlü düşünceye açık ancak bir de misyonu var meydanımızın: Bilim. İyi ki yol göstericimiz bilim yolunu göstermiş.
Bu bağlamda değerli okurlara da bir çift sözüm var: Siz siz olun bilimsel tıpta kalın.