Ekokardiyografi sırasında aort anevrizması teşhisi konuldu. Bundan sonrası için ne önerirsiniz?
Vücudumuzda bulunan en büyük damarın adına aort denir. Kan dolaşımını sağlayan organ olan bu damar kalpten çıktığı anda kendini aort damarının içinde bulur. Önce yukarıya, daha sonra sola ve en sonunda aşağıya doğru inerek seyreden aort, vücudun tüm organ ve dokularına kanı ulaştırma görevini yürütür. Hatta içerisinden dakikada 4-6 litre kan geçen kalp bile kendini besleyen koroner damarlarını aorttan alır. Kısacası vücudumuzun en büyük ve önemli en hayati damarıdır.
Anevrizma, damar duvarında oluşan zayıflamaya ve enzimatik değişikliğe bağlı olarak gelişen şişkinlik ve genişlemedir, diğer bir deyişle balonlaşmadır. Bilimsel olarak ifade etmek gerekir ise, normal çapa sahip olan damarın en az iki katı olmak üzere genişlemesidir. En sık nedeni, ilerleyen yaş ile ilgili olarak damar duvarının zayıflamasıdır. Diğer sebepleri arasında genetik (ailesel), enfeksiyon, damar duvarına zarar veren toksinler (sigara), hipertansiyon ve bazı bağ dokusu hastalıklarıdır. Anevrizma içerisinde basınç daha yüksek olduğu için, daha sıklıkla atar damarlarda görülür. Vücudun en uzun ve büyük damarı olması ve içerisinden en fazla miktarda kan geçmesi nedeniyle en sık anevrizma, aort damarında görülür.
DAMAR ÇAPI İKİ KAT BÜYÜYOR
En sık anevrizmaya, aortun böbrek damarlarını verdiği seviyenin hemen altındaki bölümünde rastlanır. Normalde aortun çapı 2-3 cm. arasındadır. Bu çap 6 cm’yi aştığı an, aortun dayanıklılığı oldukça azalacağı için yırtılma ve sonucunda ani ölüm riski yüksektir. Bu çapa sahip bir kişinin yıllık ölüm riski yüzde 80, yırtıldığı zaman ameliyat yapılabileceği bir merkeze ulaşabilir ise hayatta kalma şansı yüzde 50’dir. Anevrizmaya sık rastlanılan diğer bir bölge ise, aortun kalpten çıktığı bölgedir. Bu bölgede aort damarına eşlik eden bir kalp kapakçığı olan aort kapağının hastalıkları da anevrizmaya eşlik ettiği için, bu anevrizmalar yırtılma, kalp yetmezliği ve son olarak en ölümcül aort damar hastalığı olan aort disseksiyonu gibi ölümcül hastalıklara yol açması nedeniyle insan sağlığı için büyük önem arz etmektedir.
Aort anevrizmalarının gelişimi başlangıçta oldukça yavaş bir hızla seyretmektedir. Bu nedenle genellikle belirti vermezler. Çap ne kadar geniş ise anevrizma o kadar hızlı genişlemeye devam eder. Aort anevrizmaları ne yazık ki son dönemde görülen yırtılma anına kadar genellikle sessiz seyretme eğilimindedir. Karın bölgesinde hissedilen ani başlangıçlı ve şiddetli bir ağrı, anevrizmanın yırtılma ağrısıdır ki, bu birçok hastada ilk belirti olabilir. Bazen yırtılma oluşmadan önce, özellikle zayıf olan hastalarda, göbek deliği hizasında hissedilen kitle ve ele gelen ritmik nabız hissi, anevrizmanın erken teşhisine sebep olabilir.
SESSİZCE İLERLİYOR
Aort anevrizmasının tanısı genellikle başka hastalıklar sırasında yapılan görüntüleme tetkiklerinde rastlantısal olarak konur. Örneğin böbrek taşı nedeniyle takip edilen bir hastada yapılan batın (karın bölgesi) ultrasonu, en sık teşhis yöntemlerinden biridir. Yine başka bir nedenle yapılan vücut tomografisi (BT) veya manyetik rezonans (MR) tetkikleri, vücudumuzun içini objektif bir şekilde gösterebilmeleri nedeniyle, daha önceden belirti vermeyen anevrizma hastalığının teşhisinde ultrason incelemesini takip etmektedir. Yine son olarak kalbe yakın aort bölgesinde oluşan anevrizmalar, kalbin ultrason ile incelendiği, ekokardiyografi sırasında tespit edilebilir.
Ailesinde ani ölüm ile kaybedilen (veya aort yırtılması/disseksiyonu operasyonu geçirmiş akrabalara sahip) bireyler, bağ dokusu hastalığı olanlar (Takayasu, Behçet, SLE, Ankilozan Spondilit vs.), genetik hastalığı olanlar (Marfan Sendromu, Ehlers-Danlos Sendromu, Loeys-Dietz Sendromu) ve aort kapak rahatsızlığı olanlar, mutlaka aort anevrizması nedeniyle taramadan geçmelidirler. Tarama için kullanılan en sık tetkik, karın bölgesi ultrasonu ile kalp bölgesi ultrasonu (ekokardiyografi)’dur. Bu tetkikler, ses dalgaları ile yapılan tetkikler olup, vücuda hiçbir yan etkileri yoktur. İstenilen sıklıkta yapılabilir ve tarama testi olarak istenen tetkiklerdir. Bilinen anevrizmaya sahip olan hastalar için ise anevrizma çapını en objektif biçimde ölçen tomografi veya MR yapılır. 50 yaşını aşan her birey için yapılacak bir karın bölgesi ultrasonu, başlangıçta pek belirti vermeyen bu hastalık için her 5 yılda bir kez önerilmektedir.
ÖLÇÜMÜ VE YERİ
Tanıdan sonra yapılması gereken en önemli inceleme, anevrizmanın çapının objektif bir tetkik ile ölçülmesidir. Çap ölçümü, anevrizmanın şekli, geliştiği bölge ve eşlik eden hastalıklar takip ve tedavinin şeklini belirler. Aort anevrizması genellikle 6 cm’lik çaptan sonra yırtılma riski çok yüksek olduğu için, anevrizma bu genişliğe gelmeden önce saptanmalı ve tedavi edilmelidir. Bu sebeple 5-5,5 cm’lik çap ölçümü, tedavinin başladığı seviye olarak kabul edilir. Anevrizma, en sık geliştiği bölge olan böbrek damarı altında yer alan karın aortunda ise bu seviyeye kadar 6 aylık veya yıllık BT ile takip yapılır. Takip sırasında genişleme ve yırtılma riskini artıran hipertansiyon ve sigara kullanımı gibi diğer risk faktörlerinin kontrolü çok önemlidir. Eğer anevrizma kalbe yakın aort bölgesinde ise; eşlik eden özellikle aort kapak hastalıkları (aort kapak darlığı veya yetmezliği, doğuştan iki yaprakçıklı aort kapağı-biküspit aort kapak vb.), kalbin diğer hastalıkları (koroner arter hastalığı, mitral kapak hastalıkları vb.) anevrizmaya uygulanacak tedavinin zamanlamasını, takibin sıklığını ve çap ölçümüne göre müdahale edilecek zamanı etkiler. Bu konu için doktorunuzun ve onun çalıştığı merkezin tecrübesi de tedavi ve takibin diğer belirleyici unsurlarıdır.
TEDAVİ
Eğer anevrizma belirtilen çap ölçümü, yıllık genişleme hızı ve ağrı gibi yırtılmayı gösteren bulgulara sahip ise cerrahi olarak tedavi edilir. Klasik cerrahi yöntemde, genişlemiş olan aort bölgesi ameliyat ile tedavi edilmekte ve yerine suni damarlarla değiştirilmektedir. İkinci olarak kapalı ameliyat yöntemi ile (endovasküler cerrahi) yapay damarlar, kasık bölgesindeki atardamar içerisinden anevrizmayı kapatacak şekilde yerleştirilebilmektedir. Bu yönteme uygun hastalar, daha hızla normal hayatlarına dönerler. Kalbe yakın bölgede yer alan anevrizmalar, klasik cerrahi yöntemleri ile onarılır. Küçük kesi yapılarak birçok anevrizma onarımı sıklıkla yapılmaktadır.
DOÇ. DR. FEHMİ KATIRCIOĞLU