Satırlarım tıp öğrencilerine ve yolun çok başındaki genç hekimlere.
İlkokul 2’den Ortaokul 2 bitinceye kadar çocukluğum Anadolu’nun küçük bir ilinde geçti. O yıllarda 20.000’i biraz aşan nüfusu ile Prof.Dr.Nusret Fişek’in “Sosyalizasyon” projesinin uygulandığı çok küçük bir il. Sosyalizasyon çerçevesinde tarihinde olmadığı kadar çoğu çok genç ve yeni mezun doktor görmüştü o minik şehir.
Sağlık Müdürü H. Beyi, oldukça yaşlı hatırlıyorum. Ama şimdi geriye baktığımda, benim şu andaki yaşımdan daha gençti o yıllarda. Ailesini geldiği şehirde bırakmış, tek başına yaşıyordu.
Özellikle uzun kış gecelerinde, mesai bitince, yavaş yavaş doktorlar şehrin en eski eczanesine, “Şifa Eczanesi”ne gelir, eski sobanın etrafına toplanılır, en son Müdür Bey gelir, patron koltuğuna oturur, eczane kapanır, dışarıda kar fırtına, içeride kısık bir gaz lambasının loş ışığında sohbet başlardı.
Sobanın üstünde devamlı kaynayan ıhlamurları servis etmek biz çırakların göreviydi. Sohbeti yöneten grubun en kıdemlileri Müdür Bey ve Amcamı saygıyla dinlerdi genç doktorlar. Gündüz karşılaşılan vakalar konuşulurdu, sinema, tarih, edebiyat, şiirlerden mısralar….
Biz çırakları, o küçük şehirlerin çok dışına çıkarırdı biz sohbetlerde işittiklerimiz.
Hekimlik, hekimlerle ilk karşılaşmam ve hekim olmayı istememin üzerinden 50 yıldan fazla zaman geçti.
……
Rahmetli Babam ve Rahmetli Annemin de sonsuz katkılarıyla 1978’de girdiğim Cerrahpaşa Tıp Fakültesini bitirip aktif hekimliğe başlamamın üzerinden de 38 yıl
.……..
Prof.Dr.Talia Bali Aykan, Prof.Dr.Ekrem Kadri UNAT, Prof.Dr.Kemalettin Büyüköztürk, Prof.Dr.Ercüment Özdoğan ve tabii ki iki özel Hocam Prof.Dr.Abdullah Şener ve Prof.Dr.Atilla Ökten….Rol model hocalarımdan bazılarıydı. Hastaya, öğrencilerine ve hayata karşı duruşlarıyla. Öncelikle sorumluluklarını, hekimlik onurunu ve saygınlığını temel alan yaklaşımlarıyla
.…..
Tabii ki çok zor zamanları oldu her uzun yol gibi.Bu çok uzun zaman dilimi içerisi hekimliğin en kaotik yılları sanırım bu son yıllar.
……
Dediğim gibi, satırlarım sadece genç tıbbiyelilere ve öğrencilere.
Hepimizin yaşamdan öğrendikleri farklı farklı ama bu uzun zaman içinde öğrendiklerimi, anladıklarımı sizinle paylaşmak istedim.
Çok özel bir mesleği yaptığınızı bilin.Karşınıza gelen kişi, eşine, anne-babasına, en yakınına söylemediği sırlarını size açıyor.
Size ne kadar güvendiği, inandığını görün.
Hatırlayın ki insan insana inancından daha değerli hiçbir şey veremez.
Bu güveni, inancı yaptıklarınız, yapacaklarınızla her zerresine kadar hakkedin.
Size verilen değeri ve yanlış yapma lüksünüzün olmadığının farkına varın.
Oturmanız, kalkmanız, kılığınız kıyafetiniz…Saç sakal karışık çıkamayız hastanızın karşısına. Düzgün ve hastamıza saygılı olmak ilk kuralımız. En sevdiğinizi nasıl bir hekimin karşısına çıkarmak istiyorsanız öyle olmanız gerekiyor. Öyle olmasanız bile öyle olmak zorundasınız.
Yaşıtlarınız o saatte uyurken, diskoda tepinirken siz insanların idrarı, dışkısı, kusmuğu ile uğraşırsınız. O nedenle kim ne derse aldırmayın, kimse kusura bakmasın siz özel insanlarsınız.
Zengin olmayı unutun. Çok az zengin çıkar doktorların arasından. İşinizi düzgün yaptığınızda saygın bir yaşam düzeyi sağlarsınız o kadar.
Ama manevi olarak en tatmin edici yaşam biçimlerinden biridir hekimlik. Bazen sadece bir tek hastanıza uyguladığınız tedavi ile onun yaşamınızda oluşturduğunuz fark “sadece bunun için bile olsa değdi” dedirtir size.
Sosyal medyada hekimlik hakkında fırtınalar kopuyor.
Hekimliği, hekimleri küçük düşürmeye, itibarsızlaştırmaya çalışan bir dolu insanlar kadar, hekimlik artık bitti, hiçbir anlamı kalmadı diyen sayısı az ama ağızları iyi laf yapan, sıkı ses getiren iki güruh.
İki tarafa da hiç aldırmayın, illüzyonlara kapılmaksızın yolunuza devam edin.
Karşılaştığınız her üç kişiden birinde sosyal kişilik bozukluğu olduğunu ve bunlardan birinin tedavisinin yatırılacak düzeyde olduğu bilgisini hatırlayın. Size yapılan her türlü saldırının bu gruptan kaynaklandığını unutmayın.
Hastalarınızın çok büyük çoğunluğu size saygı duyar, tek kelime etmese bile bakışlarından anlarsınız. O da size yeter.
Son yıllarda karşılaşılan itibar kaybının, hekimleri itin köpeğin önüne atan yaklaşım tarzının organizatörleri maalesef bir grup doktor oldu.
Tarihe geçtiler.
Hekim-hasta ilişkisine ağır hasarlar verdiler..
Aldırmayın, hastalarınıza şefkatle tedavi vermeye devam edin.
Işinize bakın.
Olumlu gelişmeler var.
Dünya durdukça hekimlik devam edecek.
İtibarsızlaştırma, değersizleştirme, tıbbı band tipi üretime geçirme çabaları hep olacak.
Siz doğru olanı yaptıkça hepsi başarısız olacak.
Kalıcı olan hekim ve hasta arasında büyülü iletişim olacak.
Bunu tek yapacak olan siz olacaksınız.
Kabulü zor, biliyorum ama her hekim biraz Keşanlı Ali’dir.
Prof. Dr. Kubilay KARŞIDAĞ