Bu yazımda bir okurun epostasına ve bu eposta ile tarafıma yöneltilen soruya yer vereceğim. Okur mektubu şöyle: “Sayın Erkin Göçmen, halen Sağlık Bakanlığına bağlı bir Devlet hastanesinde ortopedi uzmanı olarak çalışmaktayım. Geçtiğimiz ay içinde yaptığım kalça protezi ameliyatı dolayısıyla Sağlık Bakanlığına karşı tazminat davası açıldı. Bakanlık bana davayı bildirmedi fakat yaptığım araştırmada davanın varlığını öğrendim ve Sağlık Bakanlığı yanında davaya müdahil oldum. Bu arada avukatıma bir ücret ödedim. Sorum da bununla ilgili. Malpraktis sigortasının, müdahil olduğum bu dosyada ödediğim avukatlık ücretini bana geri ödemesi gerekir mi? Bu konuda nasıl bir yol izlemeliyim”
Adı bende saklı olan değerli okuruma önemli bir konuya değinen elektronik mektubu için teşekkür ediyorum. Gerçekten de Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanelerinde çalışan hekimlerin iş ve işlemlerinden dolayı Bakanlık ve Üniversite tüzel kişiliğine karşı tazminat davası açılabilmektedir. Bu davalar, esasen Bakanlık ve üniversite aleyhinde yürümekte ve davanın sonucunda verilen kabul kararları da bu kurumlar nezdinde sonuç doğurmaktadır. Ancak süreç bununla sona ermemekte ve Bakanlık veya üniversite bu sefer kaybettiği davada ödediği tazminatı hekime rücu etmekte, bir diğer anlatımla hekimin bu tazminatı kendisine ödemesini istemektedir. İşte hekimler, süreç henüz bu aşamaya gelmeden, daha dava Bakanlık ya da üniversite aleyhinde devam etmekteyken; gelecekte karşılaşabilecekleri bir rücu davasının önünü alabilme adına, Bakanlık veya üniversite yanında davaya müdahil olarak kendi iş ve işleminin hatalı-hukuka aykırı olmadığını savunabilmektedir. Okurumuzun yönelttiği soru da bu durumla ilgilidir. Okurumuz, Sağlık Bakanlığı aleyhinde böyle bir davanın açıldığını öğreniyor ve bu davaya müdahil oluyor. Ancak müdahil olurken bir avukattan destek alıyor ve bu avukata da bir miktar ücret ödüyor. Soruda bu avukata ödenen ücretin malpraktis sigortası tarafından hekime ödenip ödenmeyeceğinin açıklanması isteniyor.
Bu olayda öncelikle Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına bakmamız gerekmektedir. Bu Genel Şartların, Sigortanın Konusu başlıklı A1 maddesinde, “Bu sigorta sözleşmesi, 1219 sayılı Kanunun Ek 12'nci maddesi çerçevesinde, serbest ya da kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan tabipler, diş tabipleri ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanların poliçe kapsamındaki mesleki faaliyeti ifa ederken, sözleşme tarihinden önceki on yıllık dönemdeki veya sözleşme süresi içinde mesleki faaliyeti nedeniyle verdiği zararlara bağlı olarak sözleşme süresi içinde kendisine yapılan tazminat taleplerine, bu taleple bağlantılı yargılama giderleri ile hükmolunacak faize ve sigortalı aleyhine ileri sürülen tazminat talebine ilişkin makul giderlere karşı poliçede belirlenen limitler dahilinde teminat sağlar” denilmektedir.
Burada olay bağlamında önemli olan, “sigortalı aleyhine ileri sürülen tazminat talebine ilişkin makul giderlere karşı poliçede belirlenen limitler dahilinde teminat sağlar” ibaresidir. Gerçekten de henüz hekime karşı bir dava açılmamışken hekim kendi iradesi ile davaya müdahil olmakta ve bir kısım avukatlık harcaması yapmaktadır. Henüz bu aşamada davanın kaybedilip kaybedilmeyeceği veya kaybedilse de hekime karşı rücu davası açılıp açılmayacağı belli değildir. Bu belirsizlik bazı tereddütlere yol açmaktadır. Ancak yapılan bu harcamanın, Genel Şartlarda ifade edilen makul gider kapsamında kaldığı sürece hekime ödenmesi gerektiği konusunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Bu hususta ayak direyen sigorta şirketleri vardır. Bunların isimlerini burada zikretmiyoruz. Ancak buradan kendilerine bu haksız uygulamadan vazgeçmeleri çağrısında bulunuyoruz.
Burada akla şu gelecektir. Kendisi aleyhinde açılmayan, ancak gelecekte bir rücu davası ile karşılaşma ihtimali olan bir hekim bu riskle (rücu) henüz karşılaşmadan, kuruma karşı açılan davaya müdahil olduğunda avukatına ödeyeceği ücretin ne kadarlık kısmı makul gider sayılmalıdır.
Burada üç farklı ölçü kullanılabilir. Birinci ölçüt Türkiye Barolar Birliğinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesidir. İkincisi İl Barolarının Tavsiye Edilen Ücret Tablosu diğeri ise serbest piyasa koşullarında oluşan avukatlık ücretidir. Bunlardan en düşük olanı Türkiye Barolar Birliğinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesidir. Esasen bu tarife, serbest piyasa ücretlerine göre oldukça düşük bir tarifedir. Ancak Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu müdahil olma talebi mahkeme tarafından kabul edilen hekimin tek bir olay için katlanacağı vekalet/hukuki danışma ücretinin risk grubu bazında avukatlık asgari ücret tarifesinde belirlenen tutara kadarki kısmının Genel Şartların "makul giderlere karşı teminat sağlanması" hükmü çerçevesinde sigortalı hekime ödenmesi gerektiğini bildirmektedir.
Görüldüğü üzere Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu Türkiye Barolar Birliğinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesini baz almaktadır. Bu tarife gerçek ücretlere göre daha düşük bir tarifedir. Ancak uygulama bu yöndedir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesini aşan kısmı hekim ödemek zorunda kalacaktır.