Bugün Türkiye’de yapılan her siyasi tartışma dönüp dolaşıp nihayetinde milliciler-gayri milliler (küreselciler) eksenine oturmaktadır. Hatta sadece siyasi değil toplumsal tartışmalar da aynı eksen üzerinde cereyan etmektedir. Örneğin, İstanbul Sözleşmesi’ni savunanların küreselciler, karşı çıkanların ise milliciler olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Son aylarda Sağlık Bakanlığı ile Türk Tabipleri Birliği (TTB) arasında Covid-19 pandemisi üzerinden yürüyen tartışma da esasen milliciler-küreselciler mücadelesinin bir başka düzlemde yaşanmasıdır. Tam da bu sebeple pandemi ile mücadele teknik bir konu olmaktan çıkmış, siyasi bir mesele halini almıştır. Bu hususu biraz daha açmakta yarar var.
BAKANLIĞIN YANLIŞLARINI ELEŞTİRİ HAKKI
Sağlık Bakanlığının yürüttüğü salgınla mücadele programında elbette bir takım eksiklikler ve yanlışlıklar var. Bunları eleştirmek ve doğru uygulamanın ne olduğunu göstermek her vatandaşın görevidir. Ancak TTB’nin son aylarda Sağlık Bakanlığına karşı yürüttüğü kampanyayı bu kapsamda değerlendirmemiz mümkün değildir. Neden?
Maalesef salgın Türkiye’nin büyük bir iktisadi kriz yaşadığı döneme denk geldi. Bu durum, salgının sosyal ve ekonomik sonuçlarının daha da şiddetli yaşanmasına neden oldu. Nitekim salgın sürecinde yüz binlerce insan işsiz kaldı. Üretimde büyük düşüşler yaşandı. Turizm gelirleri neredeyse sıfırlandı. Vergi gelirleri azaldı. İlerleyen aylarda da Türk Lirası yabancı paralar karşısında büyük değer kaybına uğradı. Bütün bunların toplumsal sorunlara yol açmaması zaten düşünülemezdi.
TTB DEVREYE SOKULDU
İşte TTB tam da bu koşullarda devreye sokuldu. Böylece sözde salgınla mücadele programına itiraz ediyormuş gibi bir görüntü vererek, gerçek niyetlerini gizlemeleri de mümkün olacaktı. Son iki ayda TTB tarafından yürütülen “tükeniyoruz” ve “evlere kapanılsın” kampanyası da planlı olarak başlatıldı. Bu plan, şüphesiz, yaşanan “krizin fırsata çevrilerek” uzun süredir rafta bekletilen renkli devrim projesinin hayata geçirilmesidir.
İşte bu sebeple Covid-19 pandemisi ile mücadele, Türkiye’deki genel siyasi mücadelenin yürüdüğü asıl eksene, milliciler-küreselciler eksenine, oturmuş oldu. Bir yandan, doğrusuyla yanlışıyla, eksiğiyle fazlasıyla ülkemizin bu salgın belasından kurtulması için mücadele eden Sağlık Bakanlığının milli çizgisi, diğer yandan bunun karşısında TTB’yi bir piyon olarak öne süren küreselcilerin bozguncu ve gayri milli çizgisi.
TTB’NİN İŞLEVİ
Bu süreçte TTB, esasen halkı paniğe sevk eden, korkutan, toplumdaki çaresizlik ve karamsarlık duygusunu alevlendirerek moral direnci zayıflatmaya çalışan bir kampanya yürütüyor. Küreselci muhalefet de bu kampanyayı siyasi olarak destekliyor. Bu çevrelerin amacının salgınla mücadeleyi çıkmaza sürükleyerek bir tür renkli devrimle iktidarı ele geçirmek olduğunu görmemek saflık olur. Nitekim aynı çevrelerden yükselen “yaratıcı yıkıcılık” söylemi bu amacın açığa vurulmasıdır.
GÜRSEL TEKİN’İN DERDİ ESNAF MI?
Nitekim dün CHP Milletvekili Gürsel Tekin’in Twitter üzerinde söyledikleri bu görüşümüzü destekliyor. Tekin, bahse konu mesajında şunları söylüyordu: “Yeme-içme sektöründe 100 bin işletme var. 2 milyon insanın ekmek teknesi. Yasaklar nedeniyle aylık kayıp 7 milyar! Kapatma kararından sonra Almanya 10, Fransa 15 milyar euroluk destek açıkladı. AKP tek adım atmadı.”
Gürsel Tekin’in esnafın yaşadığı ekonomik zorluklar karşısında dertlenecek bir kişi olmadığını biliyoruz. Tekin, elbette bunları söylerken başka hesaplar içinde. Kendisi de Türkiye’nin bu ortamda yeme-içme sektöründe çalışan esnaf için milyarlarca avro dağıtacak mali imkanlarının olmadığını bal gibi biliyor. Ancak Almanya ve Fransa örnekleri üzerinden (bunlar teyide muhtaç veriler ama doğru olduklarını kabul ediyoruz) esnafın zararı karşılansın çağrısında bulunuyor.
KISITLI İMKANLARI DOĞRU YERDE KULLANMAK
Oysa bugün Türkiye’nin zaten kısıtlı olan mali imkanlarını bu şekilde har vurup harman savuracak bir durumda olmadığı belli. Zaman, adeta bıçak sırtında ilerliyor. Ancak Gürsel Tekin’e bakılırsa hükümet lokanta-kafe işletmecisi esnafa milyarlarca lira dağıtmalı. Peki bu durumda milyonlarca kişinin zaten kuşa dönmüş kısa çalışma ödeneği nasıl ödenecek, artan sağlık harcamaları nasıl karşılanacak, azalan kamu gelirleri nasıl telafi edilecek? Gürsel Tekin’in mesajında bu soruların cevabı yok.
Bu sebeple Gürsel Tekin’in çağrısı da TTB’nin “eve kapanılsın” önerisi de esasen salgınla mücadelede başarıyı değil başarısızlığı amaç ediniyor. Bu mücadele başarısız olursa renkli devrimle iktidarı ele geçirmenin kolaylaşacağı hesapları yapılıyor.
İşte tam da bu sebeplerle, Covid-19 pandemisi ile mücadele tıbbi-teknik bir mesele değil siyasi-ideolojik bir meseledir. Bu siyasi-ideolojik meseleye ilişkin tartışmalar da çözümler de diğerlerinde olduğu gibi millicilik-küreselcilik ekseninde yaşanmaktadır.